YOZGATLI YAŞAR
Yavuz USTA
Masum güzel yüzlü, çakır gözlü, hafif sarışın, kibar ve sohbeti çekilir yanı vardı; giyim tarzı takım elbise eksenli takılırdı…
Gıyabında mit elemanı dedikodusunu kimlere fısıldatmışsa bir kaç lokanta sahiplerince ziyafet çekildiğini o şık gülüşüyle anlatmıştı.
İlk, çaycı Eko’nun kapısına kilit vurduğu milâttan kalma otel odasına yerleşip yatak ücretini akşamları çay ocağında garsonluk yaparak ödeyeceğine dair anlaşması ve çay paralarını tırtıklayıp, gelen müşterilerle de kanka muhabbetiyle baya çevre yapıp, kiminden ödünç para, kiminden veresiyeli cep telefonu toplayıp, gideceği gece çaycı Eko’dan ödünç parasını alıp son volesiyle kayıplara karışması, çay ocağında bir sene boyunca kulağını çınlatma ritüellerine sebep olmuştu…
Bir sene sonra tekrar gelmiş, çaycı Eko’dan ve diğer kankalarından özür dileyip dürüst insan olmaya karar verdiğini ve çalışıp tüm borçlarını ödeyeceğini vaad etmiş ve yevmiye karşılığı yanımda çalışmaya başlamıştı. Yine çaycı Eko’nun akşamları garsonluk yaparak ücretini ödediği milâttan kalma, resmiyette kapalı gözüken otel odasında kalmaya başlamıştı. Her hafta sonu anlaştığımız ücretten yevmiyelerini ödediğim halde henüz hiç kimseye borcunu ödemediğini alacaklı kankalarının hâlâ benimle çalışıp çalışmadığını sormalarından anlıyordum…
Bir gece tenha mekânlarından birinde viskisini yudumlarken görmüş, sohbete başlamıştık:
-Kalitesiz içki de içmiyorsun Yaşar?
-Kıbrıs’tan kankam göndermiş Usta, yoksa para verip alabileceğim meretten değil bu.
-Kankaların cömert adamlarmış.
-Öyledir Usta; bu viskiyi gönderen kankamı da dolandırmıştım! deyip o şık kahkahasını atmıştı.
-Vicdan yapmıyor musun? Neticede seni seven, sana değer veren, seninle kanka muhabbetinde olanları dolandırıyorsun?
-Usta, ben bu kasabaya ilk geldiğimde, bana, küflenmiş yatağı yorganı olan kapatılmış otel odasına verecek param olmadığını söylediğimde akşamları garsonluğu teklif eden çaycıyı, sonra değerinin üzerinde cep telefonunu satmaya kalkan kankamı, sonra ticarî zekâsıyla övünen diğer kankamı dolandırıp gitmiştim; bir sene sonra geri gelip onların merhametlerine rol yaptım. Bana acıdılar, bir şans daha verdiler. Oysa geri gelmeseydim şans verme seçenekleri de yoktu. Şimdi hepsinden yine ödünç para aldım, çaycı ise bağkur primini yatırmam için para verdi, gece otel odasına çalışırken çarptığım çay paraları da çerez parası… Yakında Ankaraya gideceğim fakat beni sorarsalar sakın gideceğimden kimselere bahsetme.
Son hafta toplanan yevmiyelerini alırken:
-Usta, bir haftalığına yeğenimin sünnet düğününe gidip geleceğim, bana biraz avans versen? Geldim mi yevmiyelerden kesersin! Demişti…
-Sen bir hafta sonra geri gel Yaşar, yevmiyene zam yapmayan Usta yaşamasın! demiştim.
Gittikten haftalar sonrası çeycı Eko ve kanka tayfası onu hararetlice bana sormaya başlamıştılar ve aylar sonra Yaşar’dan küfürlü bir mesaj gelmişti:
-O gece viskinin etkisiyle sana açılmasaydım, senden alamayacağım avans olmazdı bunu bil; mk ustası!
-Bir gün diğerleriyle karıştırıp karşıma çıkarsan sana kafa atmayan senden de acemi üç kağıtçı olsun mk çırağı! cevabını yazmıştım..
Yirmi kusur senedir karşıma çıkmamıştı. Meğer zihnimin tenhalarında hâlâ zıkkımlanıyormuş.
Tek bir kalem oynatışıyla milyonları dolandıranlara göre Yaşar çok masum kalıyor.
Çeycı Eko ve Yaşar’ın kanka tayfası ise her daim dolandırılmaya teşne.