ABD BAŞINDAN BERİ KARŞI TAARRUZUN DEVASA KAYIPLARA YOL AÇACAĞINI BİLİYORDU

Çevirmenin notu: Geçen ay Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesinde Ukrayna birincil gündem başlığı değildi. Zelenskiy’in hesaba alınmadığını ima eden fotoğraf kareleri ve cılız destek mesajları vardı. Nitekim Kiev’in bu ayın başında başlattığı ve daha önce aylardır ertelediği “karşı taarruz” belirtilen hedeflerin yakınına bile yaklaşamadı. Sonbaharda müzakerelere gidilebileceğine dair yaygın bir tahmin var. Batı basını hariç Ukrayna’yı şevklendiren hiç kimse yok. Aşağıda tercümesi verilen mülakat, İsviçre’de çıkan aylık Zeitgeschehen im Fokus dergisinin Temmuz sayısında yayımlandı. Daha önce NATO adına Ukrayna’da da görev yapan emekli istihbaratçı Jacques Baud, savaşın Ukrayna ve Rusya açısından gidişatını değerlendiriyor. Mülakatın NATO zirvesinden önce gerçekleştirildiğini hatırlatalım.


“Ukrayna’yı Rusya ile savaşmak için kullanıyoruz”

Thomas Kaiser

Zeitgeschehen im Fokus

12 Temmuz 2023

Jacques Baud* ile mülakat

Zeitgeschehen im Fokus: Ukrayna’nın karşı taarruzunun ilerleyişi hakkında ne söylenebilir?

Jacques Baud: Her şeyden evvel, bugün şahit olduğumuz seyir beklenen bir şeydi. Rus savunması temas hattı (NATO tanımlaması: Forward Edge of the Battle Area, FEBA) olarak adlandırılan hattın önünde 5 ila 10 kilometre derinlikte bir güvenlik ya da gözetleme bölgesi oluşturuyor. Ancak bundan sonra gerçek savunma nizamı başlıyor. Yaklaşık 5 ila 10 kilometre derinlikte bir ilk savunma hattı var. Bunun arkasında bir tampon bölge ve başka bir savunma hattı var. Örneğin Zaporijya oblastında bu savunma hatlarından üç tane var. Bu, daha fazla olmasa da yaklaşık 30 ila 50 kilometre derinliğinde bir savunma nizamı.

Dört hafta içinde Ukraynalılar 900 kilometrelik cephenin hiçbir yerinde Rusların temas hattına (FEBA) ulaşmayı başaramadı. Gözetleme bölgesinde sadece tanksavar mayınları değil, tanksavar operasyonları için özel olarak eğitilmiş son derece hareketli birlikler olan avcı birlikleri (Ohotniki) de bulunuyor. Haziran ortasında askeri “uzman” Alexandre Vautravers, Fransızca yayın yapan bir İsviçre televizyon kanalında Rusların artık yeterli sayıda askere sahip olmadığını ve piyade işlerini yapmak için seçkin özel kuvvetlerini kullanmak zorunda kaldıklarını iddia etti. Bu tamamen yanlış. Kesinlikle hiçbir şey anlamamış ve “özel kuvvetler” (спецотряд) ile “özel birlikleri” (войска специального назначения) birbiriyle karıştırıyor. Kendisine konuyla ilgili kitabımı (Ukraynacaya bile tercüme edildi!) okumasını tavsiye ederim.

Bu “avcılar” hafif silahlara sahip ama havadan tanksavar sistemleri veya robotlar için hedefleri işaretlemek üzere lazer kullanabilirler. M113, Bradley, Leopard vs. gibi imha edilen zırhlı araçların çoğu bu hafif birlikler ve topçular tarafından imha edildi. Teçhizat kayıpları konusunda net rakamlara ulaşmak çok zor ama Ukraynalılara teslim edilen zırhlı araçların yaklaşık yüzde 40’ının ilk hafta içinde imha edildiği düşünülüyor.

Grafik: J. Baud

Sorun şu ki, medyamız sadece Ukrayna’nın saldırılarını haber yapıyor, ancak Rusya’nın karşı saldırılarından hiç bahsetmiyor. Bu nedenle her zaman Ukraynalıların ilerlediği izlenimine kapılıyoruz. Fakat hakikat Ukraynalılar açısından çok daha dramatik. Medyamız Rusların hiç silahı ve personeli kalmadığını, mühimmatlarının paslandığını ve ordularının moralinin çöktüğünükötü komuta edildiğini iddia ediyor.

Tüm medya Ukraynalıların büyük taarruzundan bahsediyordu. Bu arada ortalık biraz daha sakinleşti. Ukrayna için herhangi bir başarı görüyor musunuz?

Her şeyden önce, bu “karşı taarruzun” Ukrayna’nın Zelenskiy’in 24 Mart 2021 tarihli kararnamesine dayanarak Kırım’ı ve güney Ukrayna’yı yeniden ele geçirmek için planladığı ve hazırladığı taarruzun ardılı olduğu anlaşılmalı. Ukrayna’nın bunu gerçekleştirmesini önlemek amacıyla Rusya, Nisan 2021’den itibaren birliklerini sınıra taşıdı. Vladimir Putin, yeniden fetihleri önlemek için 24 Şubat 2022’de özel askeri harekâtını başlatmaya karar verdi.

Rusya’nın müdahalesinden önce Ukrayna başarılı olabilirdi. Ancak o zamandan beri durum Ukrayna açısından daha karmaşık hale geldi. Zelenskiy daha sonra Temmuz 2022’de bir milyon askerle Kırım’ı geri almak için geniş çaplı bir taarruz başlatacağını duyurdu. Fakat bunun için gereken asker gücü hiçbir zaman toplayamadı; teçhizatının çoğu da imha edildi ve Haziran 2022’den bu yana maddi olarak Batı yardımına bağımlı hale geldi. Böylece 700 bin personellik bir orduya rağmen harekâtını 2022 yazına kadar başlatamadı. Bu harekât önce sonbahara, sonra 2022 kışına, ardından 2023 baharına ertelendi ve nihayet 4 Haziran 2023’te görünürde başladı.

Taarruzla ilgili bahisler muğlaklığını koruyor. Haziran ayı başında Ukrayna Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Oleksiy Danilov, Ukraïnskaya Pravda’ya verdiği demeçte karşı taarruzun başlayacağına dair herhangi bir duyuru yapılmayacağını söyledi. Buradaki fikir karşı taarruzun ancak çatışmaların başarı şansı olduğunda duyurulmasıydı. Eğer başarı olmazsa, karşı taarruz da olmayacaktı. Bu nedenle, çatışmalar 4 Haziran’da başlamasına rağmen Devlet Başkanı Zelenskiy, karşı taarruzun başladığını ancak bir hafta sonra kabul etti. Bu da Ukraynalıların başaracaklarına kendilerinin de inanmadığını gösteriyor. Zelenskiy’in açıklamasının nedeni, Ukrayna kuvvetlerinin tamamı Rusya tarafından savunulmayan gözetleme bölgesinde bulunan yedi ila sekiz küçük köyü ele geçirebilmiş olmasıydı.

Karşı taarruzun olası başarısı ihtiyatlı bir şekilde değerlendirilmeli, zira bu ancak tanımlanan hedefler temelinde belirlenebilir. Mesela, gazetecilerimiz Rus harekatının hedeflerini kendileri tanımladılar ama Rusların bu hedeflere ulaşamadığını söyleyebildiler. Yani NZZ, Rusların Kiev’i ele geçirmek istediklerini ama bunu başaramadıklarını iddia etmişti. Bu tek kelimeyle yalan. Esasında, aklıselim ve dürüst analizler Rusların Mart 2022 gibi erken bir tarihte buna hiç teşebbüs etmediklerini ve bunu yapmak için yeterli sayıda birlik konuşlandırmadıklarını ortaya koymuştu.

Başta Ukrayna’nın hedefi Kırım’ın yeniden ele geçirilmesi ve şu anda Rusya tarafından işgal edilen tüm topraklar üzerinde egemenliğini yeniden tesis etmekti. Bu arada Zelenskiy’in müzakerelerin başlaması için belirlediği koşul da buydu. Sorun şu ki, artık kimse bu hedefin gerçekçi olduğuna ciddi olarak inanmıyor.

Amerikalılar ise Joe Biden’ın başkanlık kampanyası başlamadan önce bir çözüm bulmasını istiyor gibi görünüyordu. Bu nedenle Ukraynalıların ulaşılabilecek kadar makul ve bir müzakerede kaldıraç görevi görecek kadar önemli bir hedef tanımlamaları gerekiyordu. Ukraynalılar tarafından geri alınan birkaç köyün müzakerelerde ağır basması pek mümkün değil. Dolayısıyla, bir mucize olasılığını dışarıda bırakırsak, Ukrayna açısından önemli toprak kazanımları elde etmek mümkün görünmüyor.

Somut gerçekçi hedeflerin yokluğunda Batı, karşı taarruzun Rusya’nın askeri ve siyasi liderliğinde “rejim değişikliğine” yol açabilecek bir “paniğe” neden olduğu gibi tuhaf bir fikir ortaya atıyor. Bu yüzden Prigojin’in kalkışması, bu stratejinin işe yarayabileceğini göstermiş gibi göründüğü için Batı’da büyük bir coşkuya neden oldu. Fakat her zaman olduğu gibi, sözde uzmanlarımızın analizleri bilgi ve düşüncelerine değil, önyargılarına dayanıyor. Esasında bu hadise Vladimir Putin’i daha da güçlendirmiş gibi görünüyor.

Ardından Ukrayna’nın karşı taarruzu için yeni hedefler arıyorlar. Bu nedenle Oleksiy Danilov bugün hedefin toprakların geri alınması değil, Rusya’nın “askerden arındırılması” olduğunu ilan ediyor! Rus General Surovikin’in 18 Ekim 2022’deki kelimeleriyle neredeyse aynısını kullanıyordu.

İngiliz uzman Mark Galeotti’nin bu yılın nisan ayında The Times’ta ifade ettiği gibi“Ukrayna büyük taarruzuna hazır değil ama başka seçeneği de yok.” Aslında Ukrayna tamamen Batı’ya bağımlı hale geldi. Medyamızın da yardımıyla, İsviçre de dahil olmak üzere Batılı hükümetler, Zelenskiy’in Mart 2023’te Rusya ile müzakere önerisinin geri çekilmesini, Rusya ile herhangi bir uzlaşıyı dışlayan bir çözüme verdikleri destekle takas ettiler. Başka bir deyişle, barış beklentilerini “gerektiği kadar” destekle takas ettiler.

Medya ve istihbarat teşkilatlarımızın Rusya’nın kabiliyetlerini sürekli ve yanıltıcı bir şekilde hafife alması sayesinde Ukrayna’ya vaat edilen destek işe yarar görünüyordu. Fakat Rusya’nın kabiliyetleri yozlaşmış uzmanların beyan ettiğinden çok daha fazla. Medya ve istihbarat teşkilatlarımız, Rusların irrasyonelliğini ve beceriksizliğini ispatlamak amacıyla yalan söyledi. Böylece Batı, katlanılması zor hale gelen bir “açık çek” tuzağına yakalandı.

Bu nedenle Zelenskiy, 11 Temmuz’da Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesinden önce bir sonuç sunmaya mahkûm, zira aksi takdirde Batı’nın desteğinin keskin bir şekilde azalacağını biliyor. Zira ittifak içinde yeni mühimmat tedariki ve hatta Almanya ile Polonya arasında Leopard 2 tanklarının bakımı konusunda görüş ayrılıkları söz konusu. Ayrıca Batı’nın desteği olmadan ülkesinin birkaç gün içinde çökeceğini de biliyor. Zira kararlılığına rağmen Batı, askeri teçhizat tedarikinde sınırlarına ulaşıyor. Eski Varşova Paktı ülkelerinin Avrupa’da kalan tüm teçhizatı çoktan Ukrayna’ya teslim edildi. Yani geriye hiçbir şey kalmadı. Bu durum, mühimmat eksikliği nedeniyle Ukrayna’nın 152 mm’lik obüslerini etkiliyor. Mühimmatı olmayan bir topçu bataryası işe yaramaz. Bu nedenle insanlar Romanya ve Slovakya’daki Soğuk Savaş dönemi Sovyet mühimmat fabrikalarını yeniden faaliyete geçirmeye başladı. Batı’nın kendi tedarik ettiği toplar için 155 mm mühimmat üretme kapasitesi Rusya’nın atış hızına yetişemiyor. Bugün Batı’nın aylık toplam üretim kapasitesi Rusya’nın bir günde ateşlediği miktara eşit! ABD’de üretilen patlayıcılar artık top mermisi üretimini karşılamaya yetmiyor ve bu nedenle Japonya’dan satın alınmak zorundalar. Batı artık kapasitesinin sonuna geldi.

Forbes dergisinin de belirttiği gibi, Ukrayna teçhizatını kaybediyor. 1970’lerde geliştirilen keşif araçları olan ve Fransızlar tarafından tedarik edilen AMX-10 RC’ler Ukrayna’da savaşmak için uygun değil. Yenilmezlikleriyle ün yapmış olan M2/3 Bradley piyade savaş araçları sinek gibi avlanıyor. Burada neredeyse her piyade silahı tarafından imha edilen M113’lerden bahsetmiyoruz bile. Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin “gözü” olarak kullanılan ve medyamız tarafından sık sık Ukraynalıların “gücü” olarak bahsedilen dronlar, Londra’daki Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’ne (RUSI) göre ayda 10 bin civarında imha ediliyor. Leopard 2 tankları, Ruslar tarafından detaylı bir şekilde inceleyebilmek üzere ele geçirilmiş gibi görünüyor. Bu durumdan kaçınmak için İngilizler Challenger 2’lerinin kullanımı için o kadar katı koşullar belirledi ki Ukraynalılar bunları neredeyse hiç kullanamıyor!

Tüm bu sorunlar zamanın Ukrayna’nın aleyhine işlediğini gösteriyor. Batı’nın desteğini alabilmek için hızlı bir şekilde sonuç almaları gerekiyor. Bu nedenle Vilnius’taki NATO zirvesinden önceki hafta çok tehlikeli. Zelenskiy’in haziran ayının başından beri Rusya’nın Zaporijya nükleer santralini (ZNPP) havaya uçurmaya hazırlandığını iddia etmesi muhtemelen tesadüf değil. Esasında Rusların bu santrali yok etmeye Kuzey Akım-2’yi yok etmekten daha fazla niyetleri yoktur! Bunun yerine Zelenskiy, umutsuzca NATO’nun Ukrayna’ya müdahalesini provoke etmeye çalışıyor ve bu yüzden de tweetinde “Bunu durdurmak dünyadaki herkesin sorumluluğudur!” diyor. Aslında, Mart 2022’deki Ukrayna üzerinde bir “uçuşa yasak bölge” elde etmeye dönük aynı stratejiyi kullanıyor. NATO ülkeleri karşı taarruz sona ermeden F-16 uçaklarını teslim etmeye isteksiz göründüğünden bu daha da acil bir durum.

Yani Rus ve Ukrayna silahlı kuvvetlerinin durumu, medyamızın iddia ettiğinin tam tersi.

Bu doğru. İsviçre’de, Fransa’da ve Almanya’da medyamız, Ukraynalılar ve Ruslar gibi bizi aldatan hükümetlerimize karşı isyan etmemizden o kadar korkuyor ki bu hilelerden hiç bahsetmiyorlar. Bunun Ukrayna’ya yardım etmekle değil, Rusya’ya zarar vermekle ilgili olduğunu hatırlatırım.

Haziran 2022’de Ruslar, Vladimir Putin tarafından 24 Şubat 2022’de formüle edilen “askerden arındırma” hedefine ulaşmış olacaktı. Bu noktadan sonra Ukrayna, Rusya karşıtı İngiliz gazetesi The Guardian’ın da belirttiği gibi, savaşta Batı’ya bağımlı hale gelecekti: “Ukrayna, cephanemizin neredeyse tükendiğini ve Batı silahlarına bağımlı olduğumuzu söylüyor. […] Askeri istihbarat başkan yardımcısı bunun artık bir topçu savaşı olduğunu ve ‘her şeyin Batı’nın onlara ne vereceğine bağlı olduğunu’ söylüyor.”

Ve tüm bunlar her şey yolunda giderken oluyor! Zira gerçekte ülkelerimiz —ve medyamız— Donbass’taki Rusça konuşanların ve Rusya’daki Rusların hayatlarını nasıl hor görüyorsa Ukraynalıların hayatlarını da aynı şekilde hor görüyor! New York Times, tedarik edilen silahların genelde arızalı olduğunu bildiriyor, Kyiv Independent tarafından aktarıldığı üzere, bir “Avrupa ülkesi” tarafından tedarik edilen hava savunma sistemleri, Ukrayna hükümeti bunlar için milyonlar ödemiş olsa da askerlere ulaştıklarında arızalıymış!

Medyamız tarafından yapılan bu sürekli ve yalancı küçümsemenin amaçlanan sonucu, Ukraynalıların mücadelelerinin umutsuz olduğunu bilmelerine rağmen savaşmaya itilmeleri. Bunun nedeni Ukrayna ordusunun moralinin çok düşük olması. Hatta bu durum Vladimir Zelenskiy için bir argüman haline geldi ve Zelenskiy, CNN’e yaptığı açıklamada NATO’ya katılma davetinin bu noktada “Ukraynalı askerler açısından büyük bir motivasyon olacağını” söylemişti.

“Büyük Taarruz”un gidişatına ilişkin bazı hususlardan daha önce bahsetmiştiniz. Şu ana dek genel manada nasıl gitti?

Ukraynalılar üç ana istikamette yaklaşık on saldırı gerçekleştirdi. Fakat bu saldırılara belirli bir operasyonel hedef atfetmek zor. Aslında mevcut durumda Ukraynalılar belirli bir bölgesel hedefin değil, sadece Batı’ya sunabilecekleri bir başarının peşinde gibi görünüyorlar. “Uzmanlarımız” buna “şiddetli keşif” diyor. Ukraynalılar bu şiddetli keşfi gerçekleştirmiş olabilirler ama bu şüpheli. Ben de bir keşif taburunda genç bir teğmen olarak görev yaptım. Şiddetli keşif en güçlü silah sistemleriyle değil, hareket kabiliyeti yüksek hafif araçlarla yapılır. Amaç düşmanın savunmasını yarmak değil, yapısını ve gücünü tespit etmektir. Zafiyet tespit edilirse, daha güçlü varlıklar konuşlandırılır.

Ancak burada Ukrayna doğrudan en güçlü ve en ağır teçhizatla başladı. Benim görüşüm ve tecrübeme göre, bu şiddetli keşif değil, daha ziyade bir ana saldırı ama başarısız oldu. Dolayısıyla bu taarruzun tam bir fiyasko olduğu söylenebilir. Batı’da kimse bunu kabul etmeyecek ama ABD’de ve Ukrayna’da bu karşı taarruzun başarısı konusunda büyük şüpheler hissediliyor. Zelenskiy bu karşı taarruzu gerçekleştirmek zorunda.

Eğer sizi doğru anladıysam, bu Zelenskiy’in askerlerini anlamsızca harcadığı anlamına geliyor. Yine de medyamız Ukrayna ordusu hakkında olumlu bir imaj çiziyor. Ordunun gerçek durumu nedir?

Ukrayna’daki durum hakkında çok yanlış bir fikre sahibiz. Geçenlerde General Petraeus ile gerçekleştirilen söyleşiyi izledim. Orada Rusların kötü komuta edildiğini, beceriksiz insanlara sahip olduklarını vs. ama Ukraynalıların iyi komuta edildiğini, iyi eğitimli personele sahip olduklarını vs. söyledi. Aslında durum bunun tam aksi. Bugün gördüğünüz Ukrayna ordusu, bir yıl önce var olduğu zamanki ile aynı değil. Cephedeki bir Ukrayna birliğini ziyaret eden New Yorker muhabiri, askerlerin “(savaş) tecrübesi olmayan siviller” olduğunu ve birliklerin yalnızca yüzde 30’unun savaşa uygun olduğunu belirtmişti.

Rusya’nın başarılarında belirleyici faktörlerden birinin, kapasitelerinin sistematik olarak küçümsenmesi olduğu giderek daha bariz hale geliyor. Basitçe ifade etmek gerekirse, bir savaşta savunmada olan aktör, gerçekte olduğundan daha güçlü görünmek için geleneksel olarak propaganda (kelime anlamıyla “yaymaya değer olanlar”) yoluyla güçlü yönlerini vurgulama eğiliminde olur. Saldırgan için ise durum tam tersidir: gücünü gizlemek zorundadır, dolayısıyla daha zayıf görünmek için dezenformasyon kullanmak zorundadır. İronik bir şekilde, Ukrayna çatışmasında roller tersine dönmüş gibi görünüyor: Ukraynalılar dezenformasyon yaparken, Ruslar propaganda yapıyor. Her iki taraftan gelen bilgilerin post-mortem analizi, Ukraynalıların kendi başarısızlıklarını Ruslara yansıttığını, Rusların ise kendi başarılarını vurgulamaya çalıştığını gösteriyor.

Bu savaşın ayırt edici niteliği, Rusya’nın dezenformasyona ihtiyaç duymaması: Bizim medyamız bunu onlar adına yapıyor! Bu dezenformasyon Rusya’nın kabiliyetlerini sistematik olarak küçümsedi ve Batı/Ukrayna stratejisini bu anlatıya uyarladı. Örneğin Nisan 2023’te RTS, Rusya’nın “konvansiyonel askeri kabiliyetlerinin azaldığını” bildirdi. Fakat aynı zamanda, ABD’nin Avrupa Komutanı General Christopher Cavoli, ABD Kongre komitesi önünde “Rusya’nın hava, deniz, uzay, dijital ve stratejik kabiliyetlerinin bu savaş sırasında kayda değer ölçüde etkilenmediğini” iddia etti. Yani medyamız bize yalan söylüyor. Ama daha da kötüsü, Ukraynalılara yalan söylüyorlar. Örneğin Ukraynalı savaş esirleri, kendilerine “Rusların zayıf, donanımsız ve yorgun olduğu” söylenerek savaşa sürüklendiklerini açıklıyor.

Mart 2022 gibi erken bir tarihte Fransız Albay Goya, Rusya’nın üç hafta içinde füzelerinin tükeneceğini iddia etmişti. Aynı şekilde NZZ de Ekim 2022’de şu iddiada bulunmuştu: “Rusya’nın cephanelikleri boşalıyor. Özellikle yüksek hassasiyetli füze üretimini artırmak zor. Bu Kremlin için giderek büyüyen bir sorun haline geliyor.” Yine de Haziran 2023’te, Rusya karşıtı CSIS şöyle demişti: “Rusya’nın füzelerinin ‘tükenmesini’ beklemek gerçekçi değil. Rusya tarafından ateşlenen füzelerin analizi, sadece sürekli olarak geliştirilmediklerini, üretimin de son derece aktif olduğunu gösteriyor.

Özünde Rusların hiçbir eksiği yok. Ukrayna’daki çatışma onlara uzmanlarımızın iddia ettiğinden çok daha aza mal oluyor. Savaş sanayileri tamamen işlevsel ve ürettiği teçhizatı değişen taktiklere çok hızlı bir şekilde adapte edebiliyor. Örneğin, Batı tarafından tedarik edilen HIMARS ya da kendi kendini yönlendiren topçu mühimmatı gibi akıllı mühimmatlarla mücadele edecek yazılımlar için bu durum geçerli.

Ukrayna ordusu, aslen farklı ordular için inşa edilmiş, farklı operasyonel felsefelere ve farklı teknik çözümlere sahip farklı sistemlerden oluşan bir “yama işi”. Ukrayna yönetiminin bu sistemleri birbiriyle bağlantılı, tutarlı bir silahlı mücadele içinde konuşlandırması son derece zor.

Ukrayna’nın Rusya’nın altyapısına saldırdığına dair haberler var. Bu tür saldırılar ne kadar önemli? Savaşın gidişatı üzerinde bir etkileri var mı?

Hayır, bunların herhangi bir etkisi olmadı. Ukrayna saldırdığında çoğunlukla sivil altyapıya karşı saldırıyordu. Fakat cepheden o kadar uzaktaydılar ki operasyonlar üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Çok az başarı elde edilen çok sayıda saldırı var zira saldırıların çoğu püskürtülüyor ya da mermiler engelleniyor.

Medyamızda bu durum oldukça farklı bir şekilde, yani Ukrayna ordusu açısından büyük bir başarı olarak sunuluyor.

Hayır, bu yanlış. Medyamızın yaptığı da tam olarak bu: Rusların kabiliyetlerini en aza indirgeyerek ve Ukraynalıların ufak başarılarını havalara çıkararak yanlış umutlar yaratmak. Bu dezenformasyon ve propagandanın bir karışımı ve sahadaki gerçekliği yansıtmıyor. Bu trajik bir durum zira bu gerçekçi olmayan değerlendirmeye dayanarak Ukraynalıları umutsuz bir savaşa itiyoruz. ABD başından beri karşı taarruzun Ukraynalılar açısından son derece yüksek kayıplara yol açacağını biliyordu, zira bunu hesaplamışlardı. Biz de biliyorduk. İşte medyamızın sapkın rolü bu. Belki de daha makul bir çözüm bulmak için durumu doğru bir şekilde sunmak yerine, başarısız olacağını çok iyi bildikleri halde Ukrayna’yı bu taarruzu gerçekleştirmeye teşvik ediyorlar. Bugün ciddi hiçbir uzman, Ukrayna’nın Kırım’ı geri alabileceğini ya da Azak Denizi’ne kadar ilerleyebileceğini iddia etmiyor.

Ve bu süreçte bir kez daha yüzlerce genç insan kurban ediliyor…

Elbette medyamız Ukrayna’daki can kayıplarını asla haber yapmıyor. Donbass’ta 2014-2022 yılları arasında yaşanan can kayıpları hakkında da hiçbir haber yapmadıklarını unutmayın. İsviçre medyasının gazetecileri için Slavların hayatları önemsiz “aşağı insanlar” olduğu kanıtlanabilir. Önemli olan Rusya’ya karşı (ve sadece Vladimir Putin’e karşı değil) mücadele etmek. Bu nedenle İsviçre’de BlickNZZ ya da RTS, Fransa’da LCI ve France 5 ve Belçika’da RTBF gibi medya kuruluşları sistematik olarak Ukrayna’nın kayıplarını az göstermeye çalıştı.

Hakikat ise epey farklı. Öncelikle, Rusların Ukraynalılardan on kat daha fazla top mermisi attığı unutulmamalı. İkinci olarak, genelde kayıpların yüzde 65 ila 75’inin topçu ateşinden kaynaklandığı kabul ediliyor. Ölen her Rus için on ila on bir Ukraynalı olduğu varsayılabilir. Bazılarına göre bu oran 17’ye 1 bile olabilir! Elbette bunlar sadece rakamlar, ancak Kiev’deki Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü’nün 29 Haziran tarihli raporuna göre Ukraynalıların yüzde 63’ü çatışmalarda ölen en az üç kişiyi, yüzde 78’i ise ölen ya da yaralanan en az yedi kişiyi tanıyor. Bu durum Ukraynalı gençlerin neden artık savaşmak istemediğini açıklıyor. Der Spiegel’e göre Leopard 2 mürettebatı çatışmaya girmek zorunda kalmamak için tanklarını bozuyor. Fakat teçhizatlarını çok az tanıdıkları ve Almanca kullanım kılavuzlarını deşifre etmek zorunda kaldıkları da belirtiliyor. Tüm bunlar pek de motive edici değil.

Alıntı: Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü

Bu durum, firarla mücadele için 2022 sonu ve 2023 başında askeri ceza kanununun sıkılaştırılmasını, gençlerin rejimi savunmaya gitme konusunda artan isteksizliğiyle mücadele etmek için askere alma kriterlerinin genişletilmesini ve Ukrayna’nın çeşitli bölgelerinde yürürlüğe konan genel seferberlik önlemlerini açıklıyor.

Prigojin hakkında medyamızda yer alan anlatı nedir?

Bu tali bir mesele. Bunu anlamak için gerçeklere geri dönmeniz gerekiyor, zira medyamız bunu doğru bir şekilde sunmadı. Ekim 2022’nin sonunda General Surovikin, Vagner ile Bahmut’taki düşmanı yok etmek için 6 aylık bir sözleşme imzaladı. Amaç kenti ele geçirmek değil, Surovikin’in stratejisi ve Vladimir Putin tarafından 24 Şubat 2022’de formüle edilen “askerden arındırma” hedefi doğrultusunda düşmanı orada yok etmekti. Bu “kıyma makinesi” operasyonuydu.

Sahiden de New York Times, Rusya’nın stratejisini çok iyi anlamış görünüyor, zira 27 Kasım 2022 tarihli sayısında Bahmut’ta başlayan savaşa atıfta bulunarak, kentin “Kiev için kaynak yoğun bir kara delik” olacağını çok açık bir şekilde yazıyor. Sahiden de neyin tehlikede olduğunu anlamamış görünenler sadece Avrupa medyası ve politikacıları.

Wagner bir ordu birliği değil ve Rus komuta yapısına entegre edilmedi. Vagner’in topçusu yok ama görevini yerine getirmek için mühimmat alıyor. Prigojin, 17 Şubat 2023’te Moskova’daki komuta kademesini Vagner’e yeterli topçu mühimmatı tahsis etmeyerek düşmesini niyetlemekle suçladı. Gerçek ise biraz daha nüanslı. İlk olarak, Ukraynalı kaynaklara göre Rus kuvvetleri topçu mermisi tüketimini günde 20 bin mermiye düşürdü. Bunu doğrulamak zor ama Ukrayna’nın ilkbahardaki büyük karşı taarruzu için cephenin her iki tarafında yapılan hazırlıklarla açıklanabilir. Bu aşamada Rus ordusu, Donbass bölgesinde yoğunlaşan kabiliyetlerini tüm cephe hattına yaymak istiyordu. Bu iddialara cevaben Rusya Savunma Bakanlığı, Vagner’e iki gün boyunca (18-20 Şubat) çoklu roketatarlar için 1660 roket ve 10 171 top mermisi sağladığını açıkladı. Bu da günde 800’den fazla roket ve 5 bin mermi anlamına geliyor. Başka bir deyişle: Vagner’in sadece Bahmut bölgesinde bir günde kullanabileceği topçu mühimmatı, tüm harekât bölgesindeki Ukrayna ordusunun tamamından daha fazlaydı!

Dolayısıyla Prigojin’in suçlamaları asılsız görünüyor: Rusya Savunma Bakanlığı’nın Vagner’e zarar vermek niyetinde olduğuna dair hiçbir belirti yok. Altı aylık sözleşme Nisan 2023 sonunda sona eriyor ve Bahmut’taki düşmanı yok etme hedefine ulaşıldı. Bu nedenle Rus ordusu, Vagner’in birliklerine verdiği topçu ve lojistik desteğini kesecek ve bu birlikler geri çekilerek yerlerine düzenli Rus birlikleri getirilecek.

Sorun şuydu ki, Vagner’in “müzisyenleri” Ukrayna birliklerini yok etmek için kenti bina bina ele geçirmek zorundaydı. Böylece bisan sonunda, Vagner sözleşmesini yerine getirmiş olmasına rağmen kenti küçük bir kısmı Ukrayna’nın kontrolü altında kaldı. Bu noktada Prigojin işi bitirmek, son direniş ceplerini de ortadan kaldırmak ve tüm kentin kontrolünü ele geçirmek için izin istedi.

Bu durum Prigojin’in Bahmut’u ele geçirmeye devam etmek için kendisine araç sağlanmasını talep ettiği Mayıs 2023 başlarındaki psikodramayı açıklıyor. Prigojin’in Şoygu ve Gerasimov’a yönelik epey sert ve saldırgan üslubu Batı medyasının Rus kampında iç ayrışma ve Moskova “rejimine” karşı olası bir “darbe” hayalleri kurmasına neden oldu.

Rusya’nın Batı propagandasını besleyecek tartışmalara ihtiyacı yok. Durumu yatıştırmak ve her şeyden önce “Bahmut dosyasını” nihai olarak kapatmak için Rusya Savunma Bakanlığı, Vagner’in sözleşmesinin uzatılmasını kabul etti. Sözleşme kentin ele geçirilmesinden bir gün sonra, 21 Mayıs 2023’te sona erdi ve Vagner’in birlikleri harekât bölgesinden çekildi. Savunma Bakanlığı daha sonra Vagner’in Bahmut’ta konuşlandırılmasının bir istisna olduğunu ve artık özel kuvvetleri kullanmak istemediklerini açıkladı. Sorun şu ki, özel birliklerin çatışmalara katılması beraberinde pek çok sorunu da getiriyor. Örneğin, 1 Temmuz itibariyle Vagner muharebe kuvvetleri dağıtılacak ve mensupları Rus ordusuna katılma fırsatına sahip olacaktı. Prigojin elbette bölüğünü dağıtmak istemiyordu. Vagner ordusunun Rus ordusuna katılma alternatifi vardı ama sonrasında Vagner muharebe birlikleri dağıtılacaktı. Öte yandan, örneğin Afrika’daki güvenlik misyonları devam edecekti.

İki hafta önce yaşanan olayların arka planında bu var. Prigojin, muharip birliğinin lağvedilmesini önlemek ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov ve Savunma Bakanı Şoygu ile doğrudan —yüz yüze— görüşmek istiyordu. Medyamızda iddia edildiği gibi Putin’e karşı kesinlikle hiçbir şeyi yoktu. Medyamızın iddia ettiği gibi siyasi bir mesele değil, işini kurtarmak isteyen bir iş adamı söz konusuydu. Moskova’ya yürüyüş bir darbe teşebbüsü değildi, hükümeti devirmek ya da Gerasimov ve Şoygu’yu devirmekle ilgili değildi, Prigojin sadece her ikisini de konuşmaya zorlamak istemişti.

Medyamız Putin’in bundan ötürü zayıfladığını yazıyor. Yıl sonunda görevi bırakacağından bahsediyorlar. Siz buna dair herhangi bir işaret görüyor musunuz?

Hayır, bunlar yalan. Putin hiçbir zaman Prigojin tarafından hedef alınmadı. Bunlar komplo teorisi gazetecileri tarafından ortaya atılan iddialar. Bu esasen bir “insan kaynakları” sorunuydu. Prigojin birkaç kez General Surovikin’in karar verdiği gibi savunma stratejisi yerine saldırı stratejisini tercih edeceğini söylemesine rağmen bu ne siyasi ne de stratejikti. Bu hadisenin kesinlikle hiçbir siyasi sonucu olmadı. Rusya’da herkes ne olduğunu biliyor. Aksine, birliklerinin Bahmut muharebesinde kazandığı prestije rağmen Prigojin’in hiçbir siyasi destek almadığı görülebilir. Hiçbir siyasi parti, Navalnıy taraftarları da dahil olmak üzere, bir eylem gerçekleştirme fırsatını değerlendirmedi. Gazetecilerimiz, siyasetçilerin kriz yaşayıp yaşamadıklarına göre değil, krizleri nasıl çözdüklerine göre değerlendirildiklerini unutmuş görünüyorlar. Bizdeki Kovid krizi için de aynısı geçerliydi: sorun bu krizin başımıza gelmesi değil, nasıl akıllıca çözeceğimizi bilmememizdi! Vagner hadisesinde Vladimir Putin, sorunu 24 saat içinde, tırmanmadan çözdü. Rusların nihayetinde üstesinden geldiği bir şeydi.

Batı’nın fantezileri ve spekülasyonları tamamen propaganda ve dezenformasyondan ibaret. Bununla birlikte, medyamızın 2014’ten bu yana çatışmayı tasvir etme şeklini yansıtıyorlar: Kendi hüsnü kuruntularını gerçek sanıyorlar. Bu, krizleri yönetmenin bir yolu. Şu anda Fransa’da olan da tam olarak bu. Fransızların “Coué yöntemi” dedikleri yöntemi kullanıyorlar. Kendilerine her şeyin yolunda olduğunu söylüyorlar ve yollarına devam ediyorlar. Göç konusunda 60 yıl boyunca böyle yaptılar! Minsk anlaşmasında da böyle yaptılar ve Ukrayna’daki çatışmayı sunarken de hala böyle yapıyorlar.

Nihayetinde yaşanan her şey bir insanlık felaketi.

Sayın Baud, mülakat için teşekkür ederim.


(*) Jacques Baud, Cenevre’deki Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden ekonometri alanında yüksek lisans ve uluslararası güvenlik alanında lisansüstü derecesine sahip ve İsviçre ordusunda albay olarak görev yaptı. İsviçre Stratejik İstihbarat Teşkilatında çalıştı ve Ruanda savaşı sırasında Doğu Zaire’deki mülteci kamplarının güvenliği konusunda danışmanlık yaptı, diğerlerinin yanı sıra NATO adına Ukrayna’da çalıştı ve istihbarat, asimetrik savaş, terör ve dezenformasyon konularında çeşitli kitapların yazarı.

Kaynak: https://emrekose.substack.com/p/jacques-baud-ile-mulakat-abd-basndan

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: