POLİS VE SUÇ VESİLESİYLE

Ahmet ÖLÇÜLÜ

Gaziantep Emniyet Müdürlüğü, İstanbul plakalı kiralık bir araçla uyuşturucu taşınacağı yönünde bilgi aldı.

Söz konusu aracın şehrin geçişini takip eden polis, aracı Askoç denetim noktasında durdurmak istedi. Ancak araçtakiler, polisin dur ihtarına uymayarak kaçtı.

Kaçan aracı takip eden polisler, araçtaki kişilerin kaçarken 2 çantayı yol kenarına attığını fark etti. Şüphelilerin yol kenarına attığı çantaları alan ekipler, kaçan aracı ise kısa sürede durdurmayı başardı.

Araçtaki kişileri gözaltına alan ekipler, araçtan atılan çantaları açtı. Çantaların içinde 20 paket halinde 19 kilo 650 gram “skunk” adı verilen uyuşturucu çıktı.

Yapılan incelemede şüphelilerden birinin Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli komiser M.Y. , diğerinin de yine Diyarbakır’da görev yapan polis memuru V.K. olduğu belirlendi.

Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheliler çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Haber bu kadar ama evveliyatı var.

Geçtiğimiz ay, son model arabası içinde infaz edilen polis vakasına da şahit olmuştuk. Karıştığı bir kavgadan sonra son model arabası, evleri ve serveti ile gündeme gelen polisimiz, önce görevinden uzaklaştırılmış sonra fazla zaman geçmeden lüks arabasının içinde infaz edilmişti.

Üstad Necip Fazıl, cezaevinde yatmakta olan kabadayının çizmesini giyerek mücadele etmesi gereken suçluya özenen gardiyan-güvenlik görevlisinden bahseder…

Suçla mücadele etmesi gereken polisin suça karışması istisna olmaktan çıkmıştır.

Yakalananlarsa, en zayıf halkayı oluşturanlar…

Zira mevcut sistem suç üzerine kurulu ve emniyet kurumu da bundan azade değil. Onların esas vazifesi, 3000 ailenin milletin şeyine koyma düzenlerini korumak, 3000 aileye bir zarar gelmesine mani olmak. Hâl böyle olunca da, onlar da bu düzene ister istemez ayak uydurmaya başlıyor.

Ruh ve ahlâk, tepeden aşağıya doğru topluma sirayet eder. Küp içindekini dışarı sızdırır hesabı, toplum liderin tafsilidir.

Et kokarsa tuzlarsın da ya tuz kokarsa?

Polis de dahil tüm insanımızı, tüm sınıf, meslek grubu ve fertleriyle birlikte yaşanmaya değer hayata kavuşturucu ruh ve ahlâk nerede?

İmansız İslâmcılık rejimi, insan ve toplum meselelerinin halli için gerçek ruh, fikir ve bu ruh ve fikrin kalıba dökülmesi demek olan sistemin, sistem şuurunun zaruret olduğunun tersinden ispatçısı oldu. Yani bunlar olmadan olmaz. Olmayacağının ispatı da mevcut iktidar… Doğruyu, yaptığı doğru faaliyetlerle düzünden gerçekleştirici olmak dururken, bunun mücadelesi ve fedekârlığı yerine, doğru olmazsa neler olabileceğini yaptıkları yanlışlarla göstererek, doğrunun gerekli olduğunu tersinden ispatlayanlar ne kadar bedbaht. Allah onların yüzünü iki cihanda da kara etsin.

Bugün halihazırda, insan ve topluma dair her türlü meselemizin çözümünde, önümüze engel olarak çıkan, temayüz eden esas unsur İmânsız İslâmcılık rejimi olmakta. Ruh ve fikir yokluğundan doğan İmânsız İslâmcılık rejimi… Bu rejim, tevarüs ettiği sabık ve esbak rejimlerin tüm pisliklerini de -onlardan daha fena olarak İslâmî kisve altında- eskisinden daha feci şekilde üstümüze boca etmeye devam etmekte. Bugün hiç kimse, AKP’nin iktidara geldiği gündeki ahlâkî durumun şimdikinden daha kötü olduğunu, yani AKP sayesinde genel ahlâk profilimizin yükseldiğini, daha da düzeldiğimizi söyleyemiyor, savunamıyorsa, bilâkis her geçen gün ahlâkî olarak daha da bozulmaktan, tefessüh etmekten şikâyet ediliyorsa, biz neyin mücadelesini vermiştik diye sormak gerekmez mi?

İktidar da bir alet olarak hizmet ettiği gayeye göre kıymeti haizdir. Lâfta, hamasette, şunu bunu yapacağız değil, fiiliyatta ne neye alet oldu, oluyor?

İstikbâl İslâmındır; evet!

İslâm’ın ahlâkı kimde tecelli ediyorsa, kim fikir ve ahlâk nisbetinden taviz vermiyorsa, kul plânında da Allah ona nasip edecektir gerçekleştiriciliği…

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: