TÜRKİYE’DEKİ İSLÂMCILARIN OBJEKTİF TAHLİLİ

Nihan ÖZTÜRK

Türkiye’deki “islâmcılık” üçe ayrılmış durumda:

1- İmânsızlar

2- İmkânsızlar

3- Cemaatçiler

İmân mevzusu, malûm, İslâmî bir terim ve neticede inanma ile alâkalı.

Diğer yandan hangi dava olursa olsun, içinde inanmamış birilerine mutlaka yuva olur.

Bu gözle görünüp görünmemiş veya kayda alınıp alınmamış olsa bile, tarihin her zerre miktar mekânı ve her zaman dilimi için geçerli bir vakadır desek abartmış olmayız.

Teşbihte hata olmaz; Peygamberin ardında namaz kılan münafıktan veya İstanbul’u fethetmeye kararlı olan Kumandan’a güvenmeyip motivasyonunu bozmaya çalışan tipten, ta ki Che’yi satan veya Kuvayi Milliye’ye terso yapanlara kadar bir sürü örneklere bakılabilir.

Konumuza geri dönelim.. Fakat öyle uzun uzadıya anlatmayacağımızı ve sadece durum tespiti mahiyetinde basitçe bir tahlil yapacağımızı başlamadan belirtelim.

İmânsızlar gürûhu, mal mülk, şan şöhret ve makam tutkunu, tutarsız, yüzde 90 aldatıcı olduğu aşikâr olanlardır. Bilinir de yine işini bilir vaziyette varlığını sürdürebilir olması bakımından tuhaf bir şeytan tüyüne sahiptir. Bu yüzden imânlı olupta cahillikte ısrar edenlerin büyük sempatisinden kaynaklı göz göre göre davalarının üst kademelerini uzun bir süre işgâl edebilirler. Bu işgâl sırasında düşmanlık beslediklerine, yıllara varan bir mücadelenin ardından da olsa ansızın, acımasızca, hunharca ve vicdanları rahatsız olmadan kendilerini satabilirler.

İmkânsızlar ise çoğu zaman dağınık bir vaziyette görünen, garip bir şekilde sık sık vakitsizlikten ve konsantre bozukluğundan kıvranan, imânsızlar kadar çakal olmayı beceremediklerinden akılları fikirleri devrimde olan, hep bir araç gereçten ve maddiyattan muzdarip, fakat davasına inanmış samimiler ordusudur. Acilen toparlanması ve birleşmeleri dahilinde düzenli bir ordu gücüne erişebileceklerinin farkına varmaları gereken erleri veya subayları, aslında olması gereken toplumun tek tek ve daha meçhûl olan fertleridir.

Gelelim üçüncüsüne, cemaatçilere. Biliyorsunuz, cemaat terimi de İslâmî olması bakımından çokca istismar edilen fakat basit anlamıyla insan topluluğu demektir. Cemaatçiler de, gerçek cemaat şuurundan uzak olup, demin kategorize ettiğimiz ilk ikisinin arasında sıkışıp kalanlardır. Samimi olanlarından ziyade samimiyetlerini körkütük bir halde mal, mülk ve gösteriş adına heba eden, bu şekilde iyi niyetli görünseler de gerçek oluş yolunu kapatmaktan başka şu ân hiç bir işe yarar sağlamayan ve kendi topluluğunun çokluğu ile ilgilenmekten hep bir dışardan gelene açık ama hem fikren hem ruhen dışarıya kapalı olaraktan bütüne hitâp edemeyenlerdir.

26 Eylül 2023

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d