PROF. JUSTIN McCARTHY: “KORKUNÇ TÜRK” EFSANESİ
Batı’nın Türk Milleti karşısında istismar ettiği “Ermeni Meselesi” etrafındaki kitaplarıyla yayın hayatına başlayan Tarih & Kuram Yayınları, bu çerçevede ilk olarak 3 eserini yayınladığı Amerikalı Prof. Justin McCarthy’yi 17 Mayıs 2015 tarihinde, Taksim The Marmara Oteli konferans salonunda ağırladı.
Türkiye’de özellikle “Ermeni meselesi” etrafındaki çalışmalarıyla tanınan, Türk Tarihi ile ilgili dünyaca ünlü uzmanlardan olan Prof. Justin McCarthy Amerika’nın Louisville Üniversitesi’nde “Ortadoğu Tarihi Profesörü” olarak ders vermekte ve akademik çalışmalarını yürütmekte. Bu çerçevede Sosyal ve Beşerî Bilimler Enstitüsü’nün de başkanlığını yürütmektedir.
Türk Solu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni sayın Gökçe Fırat’ın davetiyle katıldığımız program, Tarih & Kuram Yayınlarının editörü Sayın Mehmet Bilgen’in kuruluş hedefleri etrafında yaptığı kısa bir takdim konuşması ile açıldı. Ardından Bilgen, konuşmasını yapmak üzere Justin McCarthy’yi kürsüye davet etti.
McCarthy’nin Tarih & Kuram yayınları tarafından basılan eserlerinin bir özeti hâlinde gerçekleşen konuşmasının ardından, gönüldaşlarımızdan Aydın Alkan’ın da söz aldığı soruları yanıtladı.
“AMERİKA’DAKİ TÜRK İMGESİ”
Batı’nın İslâm coğrafyasında yürütülen misyonerlik faaliyetleri etrafında şekillendirdiği ve dönüp Hıristiyan toplumuna ilkokullardan başlayarak kilise ve bürokraside Batı insanına benimsettiği, İslâm’ı ve sancaktarı Türk Milleti’ni canavarlaştırma eylemini kronolojik bir biçimde anlatan eseri “Amerika’daki Türk İmgesi”nin bir özeti hâlinde konuştu McCarthy…
“Tarihteki en hummalı girişimlerden biri” olarak ifâdelendirdiği “Amerikalı misyonerlerin Ortadoğu ve Balkanlar’a yerleşmeleri” sürecini de anlatan McCarthy, Batı’daki İslâm düşmanlığının kökleri üzerine adetâ bir sunum yaptı… Batı’da Türk’ün de bu çerçevede ele alındığını ve İslâm Coğrafyası’nın Batı’ya bakan dinamik yüzü Türk’ün sistemli propaganda faaliyetleriyle “canavar”laştırıldığına dikkat çekti. Bu çerçevede Türk’e karşı koca bir yalan olan “Ermeni Soykırımı”nın Batı’ya daima cazip geldiğine dikkat çeken McCarthy, Türk’ün üstün seciyesi ve mizacının istismar edilerek kendisini ifâde etmeye lüzum görmemesinin tarihçiler tarafından istismar edildiğine dikkat çekti.
Ermeni meselesinde Türk tezlerini savunan Justin McCarthy “Amerika’daki Türk İmgesi ve Ermeni Meselesine Yansımaları” konulu verdiği konferansında yüzyıllardır süregelen bir propagandanın ardından, Müslüman bir Millet olan Türk’ü Ermenilere karşı Amerika’da anlatabilmenin zor olduğunu ifâde etti.
“TÜRKÜ İNCİTİRSEN İKİ ŞEY YAPAR”
Üzerinde araştırmalar yaptığı Türk Milleti’nin karakterine hayranlık duyduğunu gizlemeyen McCarthy, iyi özelliklerin bazen dezavantaja dönüşebildiğini, bunun fertler için de toplumlar için de geçerli olduğunu söyledi.
Türklerin güçlü, şeref kavramına sahip, şikayet etmeyen kişiler olduğunu aktaran McCarthy, “Türkü incitirsen iki şey yapar, ya boşverir ya da sert bir karşılık verir. Ağlamaz, kendisine acındırmaz” dedi.
Bunun iyi bir özellik olduğunu ifade eden McCarthy, şöyle devam etti:
“Ama bunun kötü yanı, dışarıdaki insanların duyduğu tek şeyin ağlayanlar olmasıdır. Türklere bu nedenle aktif olmalarını tavsiye eder dururum. Olanı biteni anlatın, Ermenilerin evlerinden ettiği 1 milyon Türk’ü ve Ermeni’yi, Van’da Müslümanların 3’te 2’sinin katledilmesini anlatın. Bazen güçlü olmanın yanı sıra yüksek sesle konuşmak da gereklidir.”
McCarthy, “Amerika’daki Türk İmgesi” kitabında “mutlu bir öykü” anlatamadığını, Türkler hakkındaki geleneksel Amerikan ve Avrupa görüşünü tasvir için kullanılabilecek tek kelimenin “ön yargı” olduğunu vurguladı.
Bu konuyla ilgilenmeye Müslümanlara yönelik etnik temizlik hareketlerini incelerken başladığını dile getiren McCarthy, şunları kaydetti:
“Bu çalışmalarım sırasında milyonlarca Osmanlı Müslümanı’nın katledildiğini veya evinden sürüldüğünü keşfetmekle kalmadım, Amerika’da hiç kimsenin bu olup bitenlerden haberdar olmadığını da fark ettim. Müslümanların maruz kaldığı katliamların ABD’de ne gazetelere yansıdığını, ne de ders kitaplarında yer bulmuştu. Tersine, hem gazeteler hem de ders kitapları sadece Ermenilerin ve Rumların çektiklerini yazıyordu. Üstelik bu yazılanların çoğu da yanlıştı.”
“KORKUNÇ TÜRK EFSANESİ”
McCarthy, ABD’de Ermeni meselesinin tartışılmasının bile güç olduğunu söyledi.
Siyasetçiler, hatta akademisyenlerin Türklerin soykırım yaptığına çok fazla ikna olduğunu belirten McCarthy, şöyle devam etti:
“O kadar ikna olmuşlardı ki Birinci Dünya Savaşı’ndaki diğer felaketlere yönelik başka açıklamaları dikkate bile almıyorlardı. Gerçek tarih hakkında çok az şey biliyorlardı ama zihinleri de tamamen kapalıydı. Bu konuyu tartışmak isteyenlerimizin de karşısına “Korkunç Türk efsanesi” konuluyordu. Efsaneler tanımları gereği akılcı değildir. Onlara sadece inanılır. Efsaneler ‘Bunu herkes bilir,’ ‘Doğru olmalı, çünkü herkes inanıyor’ denile denile kültürleri, ülkeleri etkisine alır.”
McCarthy, Türklerle ilgili Ortaçağ’a dayanan ve çoğunlukla da dinden kaynaklanan ön yargıların etkisindeki Amerikalıların Türkleri “doğal katliamcılar” olarak gördüğünü, bunda Osmanlı topraklarında misyonerlik faaliyeti yürüten Amerikalıların 1830’lardan itibaren yazdıkları raporların da etkili olduğunu dile getirdi.
SORU-CEVAP
Konuşmasının ardından davetlilerin sorularını yanıtlayan McCarthy, bir soru üzerine de “Ermeni milliyetçilerin 3 amacı var. Birincisi, Türkiye’nin bir soykırımın gerçekleştiğini kabul etmesini istiyorlar. İkinci olarak, Türkiye’nin 80 milyar doları aşkın bir tazminat ödemesini istiyorlar. Üçüncü olarak da Türkiye’nin Ermenistan Cumhuriyeti’ne Erzurum, Bitlis, Van, Trabzon ve Tunceli’yi de içine alan bir toprak parçasını vermesini istiyorlar” yanıtını verdi.
McCarthy, Ermenistan’daki milliyetçilerin bu taleplerinin meydana getireceği sonuçlar konusunda dürüst olmadığını belirterek, “Türkiye’den talep edilen topraklarda, bütün dünyadaki Ermeni nüfusunun iki katından daha fazla Müslüman yaşıyor. Demokrasilerde bir adam, bir oy ilkesi vardır. Söz konusu topraklarda yeni bir Ermenistan oluşturmanın tek yolu da Müslümanları kovmak ya da öldürmek olabilir. Başka yolu yoktur. Ermeni milliyetçileri dürüst olurlarsa gerçek isteklerinin de bu olduğunu kabul edeceklerdir” diye konuştu.
McCarthy, bir soru üzerine, Sultan 2. Abdülhamit’in, döneminde iyi bir diplomasi yürüttüğünü belirterek, “Abdülhamit’ten hoşlanabilir veya hoşlanmayabilirsiniz ancak bir şey kabul etmelisiniz ki iyi bir diplomattı. ‘Tamam, bir şeyler yapacağız ama yavaş yavaş’ diyecek kadar akıllı biriydi. Osmanlı Bankası’nın Ermeniler tarafından basılmasını insanlar çoğunlukla sadece bir baskın zannediyor, halbuki banka bombalandı, bütün İstanbul’da bombalar patladı, insanlar öldü. Abdülhamit o ortamda sükuneti sağlamayı başardı.
“SİYASİ DEĞERLENDİRMELER YAPMAK İSTEMİYORUM”
Dergi çalışanlarımızdan Aydın Alkan’ın kendisinden önce soru soran dinleyicilerin sorularında “bundan sonrası için ne yapmalıyız?” biçimindeki soruları karşısında, tarihin hâlihazırda yaşadığını, Barbar Batı’nın bugün Irak’ta Arap kardeşlerimize uygulanan soykırımı esas gündem hâlinde dile getirmenin elzem olduğunu dile getirerek Prof. McCarthy’e şu soruyu sordu:
– Geçmişte Ermeni Taşnak ve Asala çetelerinin Türk’e karşı ifâ ettikleri rolü, bugün devam ettiren Etnik Kürtçü hareketler hakkında ne gibi gözlemlere sahipsiniz diye sorduğu soruya, “siyasî değerlendirmeler yapmak istemiyorum” biçiminde yanıt verdi.
McCarthy konferansın ardından okuyucuları için Tarih ve Kuram Yayınları tarafından Türkçe çevirileri yayınlanan 3 kitabını da imzaladı.
ADIMLAR Dergisi