“SEÇİM” TAMAM… YA SONRASI?

“SEÇİM” TAMAM… YA SONRASI?

Seçim sonuçlarını “gerçekçi” bir şekilde analiz etmemiz gerekirse;

a) 7 Haziran’dan bu yana yaşanan gelişmelere tekrar bir göz atmamız;

b) Hiçbir partinin millî ve bu çerçevede de ciddi bir vaadinin olmadığını hatırlamamız;

c) a ile b maddelerinin birleştiği noktada da, seçmenin yarısının (burda seçmeyenlerin sayısını da gözden kaybetmeden), çoğunluk partisini çok benimsediklerinden değil, tamamen bir şok ve tedirginlik politikasının altında kaldıklarını ve artık çözümler beklediğini hissetmemiz gerekiyor!

Biraz da, dört ay içinde iki farklı partiye oy verdiren seçim psikolojisinin güvenirliliğini tartışmak.

Netice itibariyle, bütün bunları gözden geçirdiğimizi varsayarak, asıl konumuza gelelim; ortada, kendine halkın yarısına oy verdirmiş ve zaten son on üç senedir de seçimlerden birinci olarak çıkmış bir parti var.

Şu ân itibariyle, bütün Siyasi gücü elinde bulunduran bu partinin, önümüzdeki yeni dönemde nasıl bir yol haritası çizmeye başlayacağını, daha doğrusu, aslında yol haritasını nasıl çizmeye başlaması gerektiğini tartışmaya açmalıyız.

Meselâ, dördüncü dönemine giren İktidar, hatta  muhalefet partilerinden bile net olarak cevabını alamadığımız sorular var:

Alenen ve kamuoyunda pazarlanmaya çalışılan iç ve dış tehtidlere karşı ciddi bir çalışma, gözle görülebilir bir tavır ortaya konulabilecek mi?

Mâlum, vatanın güneydoğusunda iki ay içerisinde 100 Vatan Evladını gözünü kırpmadan katleden, silahlı bir gücün varlığı devam ediyor.

Sınırlarımız halâ yol geçen hanı gibi ve hemen yanıbaşımızdaki kaos devam ediyor.

Vatan toprakları içerisinde onlarca yabancı işgâlci gücü barındıran üsler diledikleri bölgelerde ve diledikleri şekilde aktif. İşgâlcilere karşı savaşan Kurtuluş Savaşçılarına karşı en büyük zarar, söz konusu bu üsler üzerinden ve ülkemiz tarafından veriliyor.

Ana hatlarıyla daha uzun bir liste sunulabilir, fakat halkın ezici çoğunluğunun üstlendiği görev ve elde bulundurulan güç için bu saydıklarımız, siyaseti yürüten stratejik kararlara dikkat çekmek bakımından ilk başta yeter de artar bile.

Madem millet için hizmetkâr olmaya gelindiği iddia ediliyor, o zaman bu ülkeye hizmeti lâyıkıyla yerine getirmenin tek yolunun “Gerçek Bağımsızlık & Gerçek Kurtuluş” olduğunun siyasî tavrı ve gerekleri net olarak ortaya koyulsun!

Halkın istediği ve umud ettiği de budur.

Anadolu insanının sırf aş-iş ile yetinmediği ve daha büyük “adımlar” atılması gerektiği yönünde ki beklentileri karşılansın.

Eğer, Siyasi irade zayıflığı var ise, bağımsızlığa giden ilk adım olarak karşımızdaki en büyük engel olan yabancı güçlere üslerin kapatılmasına dair bir Referandum hazırlansın ve Millet’in iradesine sunulsun!

Bu şekilde sadece oy alıp iktidar olmakla işin bitmediği ve Halkın gücüne ciddi ciddi inanıldığı ispatlanabilir.

Gönül ister ki kendileri öncü olsun ve İslâm’da hiçbir şeyin tesadüf olmadığı hakikati ölçüsünce, 1 Kasım’da 40. Yılını dolduran ve Anadolu’nun bir kez daha beklenen ve gözlenen Fikre hasret çektiğinin bir hikmeti hâlinde bu tarihte Büyük Doğu’nun yürüyen El’i olan İBDA’ya yol açılsın.

Yok, ol(a)mayacaklarsa, bir dört sene daha Anadolu’nun ve Anadolu’ya bağlı Büyük Doğu Coğrafyasının geleceğiyle ve zamanıyla oynamanın hesabını veremeyecek durumlarını muhafaza etme gayreti içinde olacaklardır!

Tek başına iktidar olan partinin, önümüzde ki günlerde kendisini hemen belli ettireceğini hissettiren, nasıl bir tutum ve tavır sergileyeceğini hep beraber göreceğiz.

 

Nihan Öztürk

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: