İBDA, İSLÂM AHLÂKININ SİSTEMLEŞTİRİLMİŞ HÂLİDİR
Adı konulsun konulmasın, mücadele, AHLÂK davası ve ahlâklı insanı inşa davası.
İçinde yaşadığımız yüzyılda İslâm Ahlâkı’nın tamamlayıcı ve yaşatıcısı Kumandan Mirzabeyoğlu, “Ahlak olmayınca fikir de oluşmaz” diyor.
Haliyle İBDA İslâm Ahlâkı’nın fikirde sistemleşmiş halidir. Bu ahlâka-fikre yakınlık ve uzaklık, bizim tavrımızın da müspet mi yoksa menfi mi olacağını belirler.
Hiçbir hareket veya siyaset İBDA’yı kuşatamaz, bilakis tüm ideolojik ve siyasî hareketler İBDA’nın hasrı içinde olarak hakikatlerini onda bulabilirler.
Yani İBDA kimsenin tekelinde olmadığı gibi onda “POLİTBÜRO” veya ortaçağa damgasını vuran “RUHBAN SINIFI” benzeri “mezarlık bekçisi” bir sınıf da yoktur.
Onda mevcut olan tek sınıf, çağının bütün sorumluluğunu hisseden ve üzerine alan AYDINLAR SINIFIDIR.
Ruhunda ihtilal-inkılâp manasına “değişim” ve “dönüşümü” hisseden herkese, aydınlar sınıfının BİR NAMZEDİ olarak İBDA’nın kapıları ardına kadar açıktır. Kimsede de bu kapıları kapatabilecek kudret mevcut değildir.
Bu mânâda İBDA, tüm ideolojik ve siyasî hareketlerin KAİDESİDİR. Bu cümleye bağlı olarak da âlemlere rahmet olarak gelen Allah Resûlü’nü verasetle temsil eden İBDA, hak ve hakikat kaygısı çeken hak ve halk düşmanı olmayan tüm kişi, gurup, oluşum, teşekkül ve siyasî hareketlere eşit mesafededir.
Meseleyi daha aydınlatıcı ve anlaşılır kılabilmek için 29 Kasım konferansının yeniden dikkatli bir şekilde okunmasını ve dinlenmesini dost ve gönüldaşlara şiddetle tavsiye ederim.
Ali Osman ZOR