“HAYAT” ÇADIRINDA OTLAMAK

“HAYAT” ÇADIRINDA OTLAMAK

Her Müslüman İslâmî Nizamın tatbiki için mücadele ile mükelleftir. Peki bugün iç dünyasında ruhî ihtilâlini gerçekleştiremeyen bizlerin “dış’a doğru” hakiki bir mücadele vermesi nasıl mümkün olabilir?

Gaye insan-Ufuk Peygamber’in “dünya sevginiz arttığında sizde ölüm korkusu başlayacak ve düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma hissi soyulup alınacak” sözünün hakikatiyle yakinen muhatabız.

Bugün kalplerimizi saran dünya sevgisi bizde “korkak, pısırık Müslüman” profili oluşturdu. Mutlak Fikrin mücadele ruhundan ve ahlâkî ölçülerinden bîhaber, namaz kılan ama yalan söyleyen, zekat veren ancak faiz yiyen, dini yalnız ibadet bölümünden ibaret sayan (onu da ancak kabukta bir anlayış ve şekilcilikle yapan) “Müslümanlar” hâline geldik.

Geçtiğimiz zorlu dönemlerde Mutlak Fikrin Hakimiyeti için canını dişine takarak mücadele veren müminlere nisbetle biz, bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda dünyalık, makam ve mevki ile olan imtihanlarımızda çözülmeler yaşıyoruz.

Ortadoğu kan gölüne dönerken, Türkistan sahipsiz kalırken, burada da sinsi sinsi  Mukaddesatımıza saldırıyorlar; tüm bunların farkında olduğumuz halde boğa yılanının karşısında şoka giren fare misali sadece seyrediyoruz.  Gençlerimizin kimyasını bozuyorlar bakıyoruz, kadınlarımızın aklına girip aileyi dinamitliyorlar, yine bakıyor ve susuyoruz…

Dün İslâmî nizam için mücadele ederken bugün mevcut rejimi ve rejimi yürütenlerin ihmâlkârlıklarını, yanlışlarını kabullenişimiz konforumuza kıyamadığımızdan, bir çoğumuzun türlü ahlâksızlıklara ses çıkarmayışımız ve deve   kuşu misâli kafamızı kuma gömüp üç maymunu oynayarak haksızlıklara sessiz kalmamız  şuur noksanlığımızdan. Diğer taraftan ise, Mutlak Fikrin ölçülerine nisbetle kontrolü ele alamayışımız ve bunun için zaruri hamleleri yapmaktan uzak duruşumuz nefsani zaaflarımız sebebiyle değil mi?

Gaye İnsan-Ufuk Peygamberin imânın en zayıf derecesi olarak işaret ettiği “kalp ile buğz”u dahi hissedemeyecek hâle gelişimize bakarsak “nasılsanız öyle idare olunursunuz” sözünün hakikatini de biraz olsun idrak edebilir ve evvelâ içte ihtilâl yapmanın şartlarına ermek için gayret sarfedebiliriz…

Günümüzde Müslümanların, sahilsiz bir derya gibi içinde çırpındığı en büyük günah fiili olmaktan ziyade kalbidir, ve belki her fiili günahtan beter olan İslâm ahlakına biganelikte toplanmaktadır.“(1)

İslâmiyeti bildiğimizi sandığımıza, halbuki tek bilmediğimiz şeyin İslâmiyet olduğuna; yegane felaketin de bilindiği sanılan bir şeyin tekrar gözden geçirilmesine mani olan o meşum kayıtsızlık ve o ahmak istiğnadan doğduğuna inanıyoruz!“(2)

Mutlak Bir’e iman etmiş bir kimse, eşek sıhhati içinde günübirlik, hayat çadırında otlayanlardan olamaz.

İman iddiasında olduğu hâlde dinine koltuğu kadar kıymet vermeyenler kendini yoklasın.

Muhlise DENİZ

1 İslâma Muhatap Anlayış / Salih Mirzabeyoğlu / Shf. 73

2 İdeolocya Örgüsü / Necip Fazıl Kısakürek / Shf. 104

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: