YENİ FELSEFÎ ALANLAR VE HİKEMİYAT
Son 1,5-2 yıldır bir hayli din felsefesi ve teoloji metni okudum. Çağdaş düşünce içinde böyle canlı ve zengin bir alan olduğunu bilmiyordum. Birçok yeni düşünceyle tanıştım. Bir taraftan da “dinler arası diyalog” konseptinin altyapısına göz atmak bakımından yararlı oldu.
Gördüğüm kadarıyla bu işin bazı dikkate değer boyutları var. Öncelikle inanan aydınlar, henüz bir azınlık olsalar da çağdaş fikir ve ilim dünyasına hâkim olan ateist tutuma karşı argümanlar geliştirmek, içinde yaşadığımız dünyada inançlarıyla var olmak istiyorlar.
Halayın başını Amerikalı akademisyenler çekiyor. Daha az olsa da Avrupalı akademisyenler önemli bir yekûn teşkil ediyor. Arada tek tük Müslüman ve Hindû aydınlar da görülüyor. Ama genellikle akımları ve yönelimleri Amerikalılar belirliyor. Ve Hindûlar var olma savaşı veriyor.
Tradisyonalist veya Perennialist dedikleri akım içinde semavî dinler kadar beşerî dinlere de yer açılmış. Ancak beşerî dinler alanında Hindû aydınlar da başkası olmadığı gibi, semavî dinler alanında ben hiç Yahudi düşünüre denk gelmedim. Müslüman aydın dediğinde ise Türk hariçte…
Ne yazık ki Türk akademisyenler dünya fikir üretimine hiçbir katkı sunamıyor. Batı’da olduğu gibi Doğu’da da nal topluyorlar. Sadece başkalarının ortaya attığı teorileri benimseyen Türk akademisyen gördüm. Veya bir yenilik yapmaya kalkışanlar var da absürdizm sınırlarını zorluyor…
Bana bu çığır içinde en ilginç gelen akımlar “teolojik estetik” ve “estetik teoloji” dedikleri. Bunlar birbirine aykırı ve rakip akımlar. Ama din felsefesinin dışında, hatta felsefenin din müessesesini anlayamayacağı, sadece estetik görüşle dine yaklaşabileceği fikrindeler.
“Dinler arası diyalog” Vatikan merkezli bir proje. Diğer dinleri, hepsini, Vatikan’a biat ettirme projesi. Oysa kendilerine teolog veya din felsefecisi gibi adlar veren aydınların, çağın karanlığı karşısında çıkış arayışları bu projeden bağımsız olarak değerlendirilebilir.
Türk aydınları büyük bir avantaja sahip… HİKEMİYAT gibi yepyeni bir konsept şimdilik sadece Türkçe bilenlerin istifadesinde. Bu konsepti kavramaları durumunda dünya fikir arenasına öncü ve yön gösterici bir pozisyonda çıkabilirler. Oysa onu görmeyip nal toplamayı tercih ediyor.
İş gençlere düşüyor. Şimdiye kadarki akademisyenlerin hepsi Kemalizm’in kuyrukçu ve nal toplayıcı doktriniyle malûldür. Hâlbuki sizler HİKEMİYAT’ı ele alabilir, edebiyat ve ilâhiyat fakültelerinde akademik çalışma konusu yapabilir ve Türk aydınlarına bir çıkış yolu açabilirsiniz!
Bu bir tercih meselesi değildir. Yahut kariyer kaygısıyla çekingenlik konusu yapılmamalıdır. Bu, Türk gençlerinin üzerine düşen dinî ve tarihî bir görevdir. Eğer bu ülke medeniyet içinde kendine soylu bir yer edinmek istiyorsa, bu siyasî palavralarla değil fikrî çalışmayla olur!
Selim GÜRSELGİL