NECİP FAZIL’I ANMAK MI YAŞAMAK MI?

NECİP FAZIL’I ANMAK MI YAŞAMAK MI?

Bekledik…

“Bakalım Üstad Necip Fazıl’ın vefatının yıl dönümünde anma faaliyetleri, basın açıklamaları vs. hangi çerçevede ve nasıl gerçekleşecek?” diye bekledim ve bu konuda özellikle dün, yani Üstad’ın vefat ettiği tarihin yıldönümünde bir kelâm etmedik.

Gördüğümüz manzara yine fecaat.

Bir fikir adamını anmak adına yapılan güya iyi niyetli müptezellikler ile kimi de düpedüz şaklabanlıklardan başka ortada bir şey yok.

Bir de bu anmaların genel çerçevesi, bizzat Üstad’ın tarifiyle, “alkol kokulu cenaze çelenklerinden daha adi pohpohlamalardan” ileri gidemeyişi. “Duyarak ve düşünerek” değil, sağdan soldan -hatta bu isterse Kumandan bile olsun- ondan bundan tedariklenmiş cümlelerle, güya Necip Fazıl anmaları.

Bir kere Necip Fazıl, ölmüş gitmiş biri değil. Eserleri, yani fikri yaşıyor. O açıdan Necip Fazıl, anılmaz, ancak yaşanabilir. Necip Fazıl’ı yaşayamayanların onu anmak adına yaptıkları şey de, mış gibi yaparak onun sırtından kendi reklamını yapıcı ve aslında yaşayamama hödüklüğünün itirafından başka bir şey değildir.

Peki, Necip Fazıl nasıl yaşanır?

Necip Fazıl’ın bir davası vardı ve kendisi, “Ne fikri, ben aksiyon adamıyım!” diyerek, fikrin gayesinin aksiyona dönüşmek olduğunu, aksiyona dönüşmeyecek fikrin kendi kendini tatmin etmekten ileriye geçmeyeceğini ifâde etmekteydi.

Üstad, kendisinden sonra bu aksiyonu tezgâhlamayı da Kumandan Mirzabeyoğlu’na ısmarlamıştı.

Dikkat, şuna veya buna değil, Kumandan Mirzabeyoğlu’na.

Zira Büyük Doğu fikir teknesini yürütebilmeye liyakat sahibi olduğunu ispat etmiş yegâne kaptan Mirzabeyoğlu ki bu liyâkat şehadetnamesini de bizzat Üstad’ın elinden almıştı.

Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Büyük Doğu’yu gerçekleştirmesinin önüne geçebilmek için yasakladılar, işkence ettiler, hapsettiler, yetmedi linç etmeye kalktılar, olmadı TELEGRAM’la engellemeye çalıştılar, bunu beceremeyecekleri anlayınca da O’nu katlettiler.

Dolayısıyla, bugün, Kumandan’ın katilleri, yani Büyük Doğu-İBDA’nın, İslâma Muhatap Anlayış davasının hayata hâkimkılınmasının önünü kesici düşmanları bulunup tesbit edilemeden, bu davaya suikast tertip eden katil ve caniler bulunup ortaya konulmadan, bu davanın nihai hedefine ulaşması beklenmez. Zira apaçık ki, bu katiller ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam ettiği müddetçe, bu davanın başarıya ulaştırılacağı her atılımda, bunlar yeniden ortaya çıkacak ve yeni suikastlere imza atacaklardır.

Havuzun dolası isteniyorsa, önce delik kapatılmalı.

Bu katilleri bulmak istemeyenler, bu davayı gerçekleştirmek de istemeyenler, hatta bizzat engel olmak için bu tertiplerin içinde yer alanlardır. Böyle bir hamlede gözleri yok ki, o hamleyi gerçekleştirici noktada uğranacak suikasti peşinen engellemeye dair bir hazırlıkları, mücadeleleri olsun.

Büyük Doğu’nun gerçekleşmesi isteniyorsa, önce katiller bulunmalı. TELEGRAM’ın üzerine gidilmeli.

Ortada bir cinayet var ve bu cinayetin faillerini bulması gerekenlerden çıt çıkmıyor.

Niye?

Kendi nefislerine yönelik en küçük bir hamle karşısında şahken şahbaz oluverenler, Büyük Doğu davasının hayata geçirilmesi söz konusu iken, bu davayı hayata geçirmeye dair yapılan en üst seviyeden suikasti görmezden, duymazdan, bilmezden geliyorlar.

Biz Necip Fazıl’ı anmıyoruz, onun davasını yaşamaya talibiz.

Onun davasını yaşamak da ona karşı yapılan suikast davasının davacısı olmakla mümkün.

O’nun davasını hâkim kılmak istiyorsak, o davanın önündeki engelcileri de bertaraf etmek ilk şart.

Öyle ayakları yere basmayan, havada, risksiz mücadele olmaz.

Ortada bir cinayet var ve bu cinayetin aydınlatılmasının mesuliyeti iktidarın üzerindedir.

Bu açıdan TELEGRAM, kimin ne olduğunu gösterici bir turnusol kâğıdı tecrübesi gibidir.

Büyük Doğu’yu yaşamak isteyenlerle mış gibi yapanlar ve düşmanlıklarını gizleyenlerin gerçek kimliklerini ifşa etmektedir.

Büyük Doğu’yu anmaya değil, Büyük Doğu’nun safında olmaya, Büyük Doğu’ya yapılan suikasti aydınlatıcı, dolayısıyla Büyük Doğu-İBDA’yı hayata hâkim kılıcı aksiyonu yürütmeye talibiz.

“Doğsun Büyük Doğu, benden doğarak!”

A. Bâki AYTEMİZ

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: