İSLÂMA MUHATAP ANLAYIŞ – TEORİK DİL ALANI
İslâma Muhatap Anlayış, aynı zamanda İslâm idrakının yenilenmesi (tecdid) mânâsına geldiğine göre, yeni bir dünya görüşünün ve aksiyon ruhunun prensiplerini de içinde taşır. Bu dünya görüşü, esasen Büyük Doğu Tarih Muhasebesi’nden husule gelmiştir.
Onun da en basit özeti, herkesin bildiği şekliyle şudur:
“500 senedir kaybedilmiş olan İslâma Muhatap anlayış; Kanunî’den bu yana çürüye çürüye gelen İslâm idrakı!”
Dolayısiyle İslâma Muhatap Anlayış, işte bu 500 senedir kaybedilmiş bulunan mânânın yeniden dile gelişidir.
Hiç şüphe yok ki, sözkonusu dile geliş, kendi dışındaki tüm İslâm idraklerinin de (ister Ehl-i Sünnet geleneğinden gelsin, ister sapık yollar cümlesinin takipçisi olsun) bir muhasebesini, eleştirisini, -kimilerince de- reddiyesini ihtiva eder.
Kendisi katıksız ve tavizsiz Ehl-i Sünnet itikad ve amel esaslarına dayandığı hâlde, Büyük Doğu Tarih Muhasebesi’ni kavramamış ve onun gerektirdiği dünya muhasebesine girişmemiş tüm Ehl-i Sünnet geleneğini de eleştiri süzgecinden geçirir, onları İslâm İnkılâbına davet eder.
Şöyle bir örnekten gidelim:
Hiçbir sanat (ve ilim) yoktur ki, gayesi kendi kendinden ibaret olsun; öylesine sahte sanatlar (ve ilimler) demeli. Şu hâlde, “sanat sanat içindir” (veya ilim ilim içindir) gibi bir düstur kabul edilemez. Öte yandan hiçbir sanat (ve ilim) yoktur ki, kendi ulvi keyfiyeti hilâfına insanlara hoşça vakit geçirmek veya onları (kendi taşımadığı) bilgilendirme ile vazifeli bulunsun. Şu hâlde, “sanat halk içindir” (veya bilim halk içindir) veya “…halktan bir imtiyazlı zümre içindir” gibi bir düstur da kabul edilemez.
Keza sanat (ve ilim), yapanın kendi nefs doyumu için, makam ve mevki davası için, para için, şan ve şöhret için ve bu gibi dünyalıklar için de bilinemez. Sanat (ve ilmin) gayesi bir tek ideal olabilir ki, o da BD Mimarı’nın ifade ettiği:
-“Sanat (ve ilim) Allah içindir.”
Her şey Allah içindir. (Ama bunu her sanat ve ilim faaliyetinde davul zurna ile ilân etmek gerekmez. Dahası böyle sanat ve ilimler zayıf ve kötü sayılır. Sanatkâr veya âlimin bunu bilmesi, bu şuurda olması ve muhataplarına sanat ve ilim diliyle hissettirmesi, telkini yeter.)
Fakat bu böyle söylenince kulağa hoş gelir de Müslümanlar arasında pratikte genellikle unutulur. Kimi her türlü sanat ve ilim faaliyetini İslâm dışı (bidat) sayar; kimi de meşgûl olduğu ilim ve sanatı ayrı, kendi inancını ayrı bir yerde görür. (Bugünün muhafazakâr örnekleri vs)
Bunların her ikisi de neticede kendi mânâ dilleri içinde “din işleri ayrı, dünya işleri ayrı” (laiklik) ilkesini yaşatırlar. Hani her şey Allah içindi? Yeryüzündeki insan faaliyetlerinin büyük bir kısmında “Allah için” olabilme keyfiyeti yok mudur?
Elbette vardır.
Hakiki sanat ve ilimlerin hepsinde bu keyfiyet vardır. Sinemada, resimde, müzikte olduğu gibi, kimyada, biyolojide, fizikte de vardır. (Mesela büyücülük gibi bir sahte ilimde aranmaz; dansözlük gibi bir sahte sanatta aranmaz, ayrı mesele.)
Öyleyse şu hakikat haykırılmalıdır:
Teorik Dil Alanı demek, bütün hakiki ilim ve sanatlarda Allah’a ibadet etmenin zemini, çerçevesi (şuuru) demektir. Teorik Dil Alanı, yeni bir lisândır ki, Müslümanları “din işleri ayrı dünya işleri ayrı” yaşayışından kurtarır. İşte İslâma Muhatap anlayış da bundan ibarettir.
İslâm Mutlak Fikirdir. Yani İslâm her şeydir; yani her şeye hâkimdir, her şeyi kuşatır. O hâlde bütün fikirler, sanatlar, ilimler, fenler, davalar, zevkler vs kendi hakikatini İslâm’da görmelidir. Teorik Dil Alan’ı “her şey” zemininde bunun dilini, ahlâkını, şuurunu getirir.
Nihayet İslâma Muhatap Anlayış (Teorik Dil Alanı), yeni İslâm medeniyetinin, tüm insanlığın beklediği büyük İslâm İnkılâbının dünya görüşüdür; bu dünya görüşünün temelidir. Hem Müslümanları günlük avuntularından, hem de İslâm’ı arayanları dünya bezginliklerinden kurtarıcıdır.
Selim GÜRSELGİL