DÜZEN DEĞİŞMEDİKÇE
Selim Gürselgil
Büyük Doğu Mimarı’nın bir tespiti var, yanlış hatırlamıyorsam Rapor’larda… Diyor ki: Bu düzeni, Türklük temelini yerinde bırakarak A’dan Z’ye yıkıp yeniden yapmadıkça, hiçbir şeyi düzeltemezsiniz!
Tamirci, reformcu düşüncelere söylüyor bunu. Bu ev harabedir, en temelinden yanlış inşa edilmiştir, düzeltmeye çalıştıkça daha çok bozulur; arsasını alıp, gerisini yıkmak ve yeniden yapmak gerekir diyor. Siz onunla uzlaşmaya, harabeyle yeni malzeme arasında “sentez” yapmaya kalktıkça millete iyilik değil kötülük yaparsınız, çare inkılâptır diyor.
Diyor da anlayan kim? Bugün bakın, düzen gırtlağına kadar çirkef içinde. Peki dün nasıldı? Bugünkü yöneticiler lüks ve şatafat düşkünü, halk inim inim inlerken onlar gününü gün etmeye bakıyor. Peki dün farklı mıydı? Bu düzen ilk kurulduğundaki liderler, millet yiyecek ekmek bulamazken, memleketin yarısını parsellememişler, her gün ayrı bir âlemde zevk-u-sefa etmemişler miydi?
Tartışma, bugünle dün arasında. Bugün mü daha kötü, dün mü daha kötüydü tartışması. İkisi de birbirinden kötüdür; ikisi de birbirinin yanlışını söylerken doğruyu söylerler.
Bugünkü yolsuzluklar, rüşvetler, vurgunlar üzerine kitap yazılsa Halk Kütüphanesini doldurur. Peki dünküler? Onlar hakkında pek az kitap yazılmıştır. Kemal Tahir gibi bir kaç ehl-i vatan dışında pek üzerlerine giden olmamıştır. Ama düzgün bir çalışma yapılırsa bugünden hiçbir farkı olmadığı, belki miktar ve rakam olarak farkettiği, ama birinin dindar, diğerinin dindışı kelimelerle konuşması dışında ahlâkça aynı oldukları görülür. Dallardaki çirkef, köklerdeki çirkefin aynıdır. Ve tartışma kökler mi daha kötüydü, dallar mı daha kötü sığlığındadır.
İkisi de kötüdür. İkisinden de kurtulmak gerekir. Bu ağacını tohumunu kurtarıp onu bütün gövdesiyle toprağa gömmekten başka ona yapılabilecek bir iyilik yoktur. Bu ağacı yeni bir toprakta yeni baştan ve yeni bir özenle büyütmek gerekir.
Bu yatalağın hastalığı artık ayağa kalkamayacağı derecede ilerlemiştir. Onu hiçbir ilaç, hiçbir neşter eski günlerine döndüremez. Ona tıbbın yapabileceği bir şey yoktur. Kendisi bile kendisi için olabildiğince çabuk bu yatalaklığın azabından kurtulmak duası dışında bir şey umamaz. Ne kadar çabuk, o kadar iyi.
Ne kadar hızlı, o kadar az acılı…
Yoksa biri gider biri gelir. Milletin ensesinde pişen bozanın sahibi dışında bir şey değişmez. Her gelen her gideni aratır. Her sonraki bir öncekinden daha kötü olur. Her iyi gibi doğan güneş, arkasında daha korkunç bir karanlığı saklar.
Bu düzen yaşadıkça bu milletin mutlu olması için bir çare yoktur. Bu düzen temelinden değişmelidir. Büyük Doğu Mimarı’nın sözü hakikattir. Bu hakikat üzerine İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun ortaya koyduğu “yeni insan-yeni nizâm” düşüncesi, bu milletin tek kurtuluş yoludur.
27 Ağustos 2022