ÖNCE HERKES Bİ’ SUSSUN!
Av. Mehmet TIĞLI
Önceki yazımızda, dezenformasyon yasasında düzenlenen şuca ilişkin asıl problemin suç unsuruna kimin karar vereceği değil, suçu oluşturan bilginin yanlış ve manipülatif olduğunun tespiti için kıstas alınacak doğru bilginin ne olduğu ve bu bilginin üreticisinin kimler olacağıdır demiştik. Buradan hareketle de siyaset felsefesine bir ip uzatmıştık: “Toplum adına kimler söz söyleme hakkına sahip? Ve bu hakkı nereden, kimden alıyorlar?” diye sormuştuk.
Asıl problemler bu sorulara bir cevap verilememesi, verebilmek şöyle dursun, bir cevap arayışı çabasına girilmemesi, bu soru ve sorunların tartışılmamasından kaynaklanıyor. Bunları bizden başka da dert edinen yok gibi.
Toplumu oluşturan tüm kesim ve dinamikler önce bunu kendi içinde tartışıp halledebilmeli sonra da kendi dışındakilere tezlerini ve tekliflerini sunmalı ve onlarla da karşılıklı tez ve tekliflerini tartışarak ortak bir karar birliğine çatışarak ya da anlaşarak ulaşmalı.
Yukarıdaki temel sorulara cevabı olmayan, “kimler konuşacak ve neler konuşulmalı” tartışmasına giremeyen hiç kimsenin konuşmaya da sansür yasasına karşı çıkmaya da hakkı yoktur. İnsan ve toplum problemlerine dair kuşatıcı bir tespiti ve bir çözüm teklifi olmayanın konuşma kürsüsünde de yeri yoktur.
Toplum dinamiklerinin vitrindeki temsilcilerinin, halihazırdaki medya ve akademi mensuplarının sanki sansür yasası olmasa konuşacak mevzuları varmış gibi, “sansür yasası kabul edilemez” serzeniş ve mızmızlanmaları ses ve söz kirliliğinden öte bir getirisi bulunmuyor.
Hadi sansür yok, söyle bakayım ne söyleyeceksin? Ne istiyorsun? Barış, özgürlük, kardeşçe paylaşım ve yaşam, hukuk, adalet, şu bu diye “onu babam da bilir” cinsi doğruları sayıklamaktan, mırın kırın etmekten başka ağızlarından ses çıkmayacak ekserisinin. Barış, özgürlük, kardeşçe paylaşım ve yaşam, hukuk, adalet, şu bu, geç bunları, bunları istemeyen yok.. Hukuk istiyorsun da hukuk bir özne değil ki gelip problemlerini çözsün, ihtiyaçlarını gidersin. Problemleri sen, ben, biz çözeceğiz; nasıl çözeceğiz onu söyle. Hukuku da yapacak olan biziz. Yoksa bir cevabın, teklifin konuşma, sus ve dinle o zaman! Konuşmaya hakkın var mı ki sansüre itiraz ediyorsun?
Bak, toplumu oluşturan bir sürü dinamikler ve kesimler var, müslümanlar var, sekülerler var, muhafazakârlar, solcular, milliyetçiler, ulusalcılar, liberaller, sonra alevîler, sünnîler, başka açıdan Türkler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, yine komşuların Araplar, Farsîler, Ruslar, Yunanlılar, daha sonra etkilendiğin uzak doğu, Avrupa, Amerika, Afrika var. Seni etkileyen, şekillendiren, önüne problem olarak gelen, çözülmek üzere kendisini sana dayatan içten dışa, dıştan içe doğru bir sürü etken, problemlerle karşı karşıyasın; ne konuşacaksın bunlara dair? Hayatın akışını nasıl sağlayacaksın? Yaşanılabilir bir hayatı nasıl sunacaksın? Hangi ölçü ve ilkelere dayandıracaksın? Önce kendi toplumunu oluşturan kesim ve dinamiklere, sonra dış dünyandaki kesim ve dinamiklerin karşısına hangi tekliflerle çıkıyorsun?
Araplar pis, Ortadoğu bataklıktır, bu millet adam olmaz, Ruslar yamyam, bilim canım, bak adamların başbakanı bisikletle işe gidiyor, şurayı kadınlar yönetiyor, şu 26 yaşında genç bir Hintliyi bakan yapmış, kelin şunla fotosu çıkmış, bunun oğlunun gemicikleri varmış, o bunu didiklemiş, diğeri berikini öpmüş, o onu yemiş, şu bunu demiş mi konuşacağın mevzular? Konuşuyorsunuz zaten yıllardır, akıntıya sürüklenmekten ve krizi derinleştirmekten başka sizi nereye götürdü?
Önce herkes bi’ sussun, diyecek bir sözü olan çıksın meydana! Biz burdayız! Tezimizle, Teklifimizle!
EK:
1- https://adimlardergisi.com/2022/10/11/sansur-ve-sansurculerle-mucadele/
2- https://adimlardergisi.com/2022/10/19/dogru-bilgiye-kimler-karar-verecek/