KAŞINAN YARA: MOLDOVA VE TRANSDİNYESTER

Ayhan SÖNMEZ

Geçtiğimiz 21 Şubat’ta Ukrayna hükümeti, Rusya’nın başkent Kişinev’deki havaalanını ele geçirip eş-zamanlı hava ikmaliyle asker göndererek Moldova’da bir “darbe” gerçekleştirmeyi planladığına dair istihbarat uyarısı aldığını iddia etti. Rusya ise, bu iddiaya karşılık başka bir iddia sundu. 24 saat içinde, Ukrayna’nın, Transdinyester olarak bilinen, arada kalan ve hukuken belirsiz bu bölgeyi işgâl etmeye hazırlanmakta olduğunu açıkladı.

Bu muhtemelen çoğu takipçi için oldukça kafa karıştırıcı. Doğu Avrupa tarihi ve/veya siyaseti sizin ilgi alanınız değilse, o zaman Moldova’yı sadece tesadüfen duymuşsunuzdur ve belki de Transdinyester’i hiç duymamışsınızdır, bu sebeple tarihî arka plânına kısa bir baskın faydalı olabilir.

Moldova, jeopolitik bir şarapnel parçası olma özelliği taşıyan küçük bir devlet. Moldovalıların kendileri, bir etnos veya halk olarak Romanların bir çeşidi. Ülkenin kahir ekseriyeti Romence konuşur ve baskın dinin dili Romence olup, karakteri Doğu Ortodoksluğudur. Bazılarınca genetik olarak, Moldovalıların gerçek Romanlardan daha fazla Slav soyuna sahip olduğu söylense de kültürel Roman’dırlar. Bu konu bu yazının kapsamı dışındadır.

Moldova, Romanya’nın sadece güzel bir kıyı eyaleti değil de neden mühim? Cevap, kısaca, ülkenin aynı anda iki önemli geçiş noktasında oturduğudur; bunlar, biri siyasî, diğeri coğrafî.

Politik olarak, yani tarihî zeminde Moldova, üç büyük imparatorluğun, Rus, Osmanlı ve Avusturya imparatorluklarının birbiriyle temas ettiği ve yollarının kesiştiği bir tür bağ dokusunda oturuyordu. Özellikle, modern tarihin büyük bir bölümünde, şimdi Moldova denilen topraklar doğrudan Rus ve Osmanlı İmparatorluklarının sınırındaydı ve bu nedenle ona gıpta ile bakılıyordu. Bu litosferik küçük bölgenin çekiciliği, coğrafî nitelikleriyle daha da arttı. Çok basit bir şekilde ifade edersek, Moldova, Karpat Dağları ile Karadeniz arasındaki uçurumdan kolayca geçiş imkânı sağlayan Besarabya (Besarabya) olarak bilinen tarihî bir bölgeyi işgâl eder.

Besarabya (geleceğin Moldova’sı), hem Rus hem de Osmanlı güçlerinin dağlar ve deniz arasındaki bu çok önemli koridoru kontrol etmek istemesiyle, uzun süreli açgözlülüğe ve el değiştirmeye tâbiydi. 1800’lerde müstakil bir Roman devletinin ortaya çıkışı, bu stratejik parseli arzulayan başka bir tarafla işleri daha da karmaşık hâle getirdi. Sonunda, İkinci Dünya Savaşı, muzaffer Sovyetler Birliği’nin Boğdan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurarak Besarabya Geçidi’ne orak ve çekiç dikmesiyle tartışmaya son verdi. Moldova sorunu bir süre için rafa kalktı.

Berlin duvarı yıkıldı. Sovyetler Birliği gevşemeye başladı ve Moldova’nın siyasî geleceği yine açık bir soru haline geldi. Haziran 1990’da Moldova Cumhuriyeti, Birlikten ayrılmayı isteyenlerden biri oldu, ancak ahali içinde herkes aynı fikirde değildi. Moldova’da yaşayan Sovyet müdavimleri ve etnik Ruslar, Birlik’ten ayrılma ve çoğunluktaki bir Roman devletinde yalnız bırakılma düşüncesinden ürktüler ve buna karşılık olarak, yakında daha çok Transdinyester olarak bilinecek olan Pridnestrovian Moldavya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilân ettiler.

Transnistria ismi aslında çok kullanışlı ve açıklayıcı bir isim. “Trans-Dinyester”in bir türevi. Kelimenin tam anlamıyla, Dinyester Nehri ile 1990’da Moldova’dan ayrılan ve SSCB’ye devam eden bir bağlılık ilân eden Moldova Sınırı arasındaki bir toprak şeridine atıfta bulunuyor. O zaman oldukça tuhaf bir soru ortaya çıkıyor: Transdinyester Moldova’ya sadık mı yoksa onun için ayrılıkçı bir varlık mı? Moskova açısından bakıldığında, Transdinyester makamları, Moldova’nın SSCB’den çıkışına katılmayı reddeden sadık kişilerdir. Moldovalılar için elbette Transdinyesterler ayrılıkçıdır. Tarih tarafından nasıl değerlendirilecekleri, Doğu Avrupa’daki iktidar mücadelesini kimin kazanıp kimin kaybettiği tarafından belirlenecektir.

Bütün bunlar, şu anda Karadeniz kıyılarında imparatorluk enkâzını temsil eden iki devletçik olduğunu söylemek içindir. Moldovya, Karpat Dağları ile Karadeniz arasındaki boşluğun çoğunu işgâl eden etnik bir Roman devletidir ve Transdinyester, Sovyetlerin çöküşü sırasında Moldova’dan ayrılan Rusya yanlısı gayri-resmî bir devlettir. Şimdi, Şubat 2023’te, Ukrayna ve Rusya birbirlerini bu küçük jeopolitik şarapnel şeritlerini işgâl etme plânları yapmakla suçluyorlar.

Transdinyester meselesiyle başlayalım. İki göze çarpan soru ortaya çıkıyor: Ukrayna neden Transdinyester’i işgâl etmek istesin ve buna teşebbüs ederse başarılı olur mu?

Ukrayna’nın Transdinyester’i işgâl etmesinin mantığı biraz karışık. Birçoğu, Ukrayna’yı, bir zamanlar bölgede konuşlanmış olan Sovyet 14. Muhafız Ordusu için bir lojistik destek olan Transdinyester’deki Cobasna Mühimmat Çöplüğü’nün içeriğini ele geçirmeye motive edebileceğini öne sürdü. Şimdi, Cobasna deposu, hâlâ orada bulunan 20.000 tona kadar kapasiteyle Sovyet döneminden kalan Avrupa’daki en büyük mühimmat çöplüklerinden biridir. Ukrayna’nın cephanesinin dramatik azaldığına dair yaygın raporlardan hareketle, Cobasna tesisi, belki de Ukrayna genelkurmayının sinirlerini bozacak kadar şehvetli bir hedeftir, ancak deponun tüm içeriğinin kullanılabilir olması pek mümkün değildir. Mühimmatların çoğu, bu noktada yaş ve ihmal nedeniyle muhtemelen feshedilmiş durumda, ancak muhtemelen hâlâ önemli miktarda kullanılabilir mühimmat stoku vardır. Cephane deposunun Ukrayna sınırına çok yakın olması, çekiciliğini belki de karşı konulamaz seviyelere çıkarıyor.

Transdinyester elbette kolay lokma değil. Kızıl Ordu’nun radikal kalıntıları etrafında şekillenmiş bir devletçik olduğu göz önüne alındığında, nüfusu yarım milyondan az olan bir bölge için boyundan büyük militarize edilmiştir. Aslında, Transdinyester, Moldova’dan daha fazla ağır teçhizata sahip, az sayıda ama tam anlamıyla savaşçı piyade tugayını sahaya çıkarabilir. Ayrıca Transdinyester’de Rus askerlerinden oluşan bir garnizon var, ancak bunlar nispeten hafif donanıma sahipler ve çoğunlukla barış zamanında tuzak kuvveti olarak konuşlandırıldılar.

Transdinyester hakkında umumî görüş, bir saldırıya uğrarsa muhtemelen başlangıçta tahmin edilenden çok daha sert bir ceviz olacağı, ancak izole hâli ve normal şartlar altında kararlı bir Ukrayna saldırısına karşı koyamayacağı yönündedir. Kiev’in mühimmat çalmak için silâhlı bir baskın anlamına gelebilecek ne tür kaynaklara sahip olduğu ise belirsiz.

Tüm söylenenler, Cobasna mühimmat çöplüğünün Ukrayna sınırına son derece yakın olması ve bu sebeble onu güvence altına almak için tüm Transdinyester’in pasifize edilmesini gerektirip gerektirmeyeceği minvalinde. Ukrayna ordusunun yalnızca birkaç kilometre derinlikte bir çıkıntıyı güvence altına alması ve içeriğini Ukrayna’ya geri aktarırken yakındaki Ribnita kentinden depoyu perdelemesi yeterli olacaktı.

Transdinyester’deki güçlerin Ukrayna sınırına bu kadar yakın bir hedef olması karşı koymayı zorlaştıracaktır ve bu nedenle, bir Ukrayna saldırısı durumunda cephane çöplüğünü yok etmek için Rusya tarafından tedbirlerin çoktan alınmış olması kuvvetle muhtemeldir. Bu eylem, sinir bozucu radyasyon haricinde, Hiroşima’daki atom bombasının boyutuna yakın bir patlama olacaktır.

Bu bir paradoksa işaret ediyor. Cobasna deposu, bir Ukrayna baskınına karşı o kadar savunmasız ki, o tarafa hareketlenildiği ânda patlatılacağı için gerçekçi bir hedef olmaktan çıkıyor. O zaman Ukrayna kendisini büsbütün yıpratacak anlamsız yeni bir cephe açmayacaktır. Ancak bu minvalde bir harekât NATO karargâhında ele alınmış olmalı ve sırf savaşa yeni bir buut getirmesi için dikte edilebilir.

İşte bu bizi Moldova’ya geri getiriyor. Transdinyester meselesi, bu bölgeyi ayrılıkçı bir Moldova eyaleti olarak ve bu bahaneyle, hem askerlerini ilerletmek hem de Moldova hükümetine baskı uygulamak için bir Rus mekanizması görme eğiliminde olan Moldova için hassas bir konu. Ancak Transdinyester’i bir tür Rus komplosu olarak görmek tam olarak doğru değil; çünkü Transdinyester’deki belirsizlik, Moskova’nın yönlendirmesiyle değil, bölgede kendiliğinden oluşan eylemlerin sonucu…

Bu sebeble Ukrayna, Transdinyester sorununu sürekli olarak “Moldova’ya kalmış” bir çerçeveye oturtmuştur. Başka bir ifadeyle, Ukrayna muhtemelen Cobasna stoklarını çalmak için Transdinyester’e alenen bir teşebbüste bulunmaktan çekinecektir. Buna mukabil, oraya (muhtemel) müdahale gerekçesini Moldova hükümetinin talebine bağlayacaktır ki “burası Moldova’nın toprağı” açıklamasında bulundular.

Ukrayna’nın, Rusya’nın Moldova hükümetini devirmek için sözde bir plânı olduğunu iddia etmesinin nedeni muhtemelen budur. Moldova’nın Transdinyester’de bir hamleye haklı bir gerekçe ve kendi güçlerinin de devreye gireceği bir siyasî ortam meydana getirmek istiyorlar. Yani, aslında NATO bu meseleyi kaşıyor.

Başka bir durumun değerlendirmesini yapalım ve bu söylentilerin kaynağını anlayalım. Savaşı Moldova ve Transdinyester’e genişletmek Rusya’nın zinhar çıkarlarına uygun değil. Transdinyester mihverinde meydana gelen herhangi bir operasyon, tamamen hava ikmaliyle ve hatta daha spesifik olarak Ukrayna veya Moldova topraklarından yapılan uçuşlarla sürdürülmesi gerekeceğinden, Rusya için yönetmesi çok zor olacaktır.

Bu arada, Moldova görünüşte tarafsızlığını korumak istiyor. Ülkenin anayasasında yazılı olan ve ülkenin NATO üyesi olmamasının ana nedeni budur. Ve bu nedenle, bir Rus provokasyonu olmadığı sürece veya NATO baskısına dayanamama neticesinin haricinde, Ukrayna’nın Transdinyester’e girmesine yol vermesi pek muhtemel değil.

Nihayetinde, çatışmayı Moldova alanına genişletmekten fayda sağlayacak görünen tek taraf, hem Cobasna deposuna göz diktiği hem de çatışmayı genişletmek için Ukrayna’dır. Hâl böyle olunca gerginliği yükselten ve herhangi bir tırmanış müsebbibi Ukrayna ve esasen NATO olacaktır. Bu doğrudan Batı müdahalesi ihtimalini kuvvetlendiriyor. Moldova, elbette bir NATO üyesi değil, ancak Ukrayna’nın sahnelenen tiyatroya yeni oyuncular ve roller katmak istemesi, hassaten Romanya’nın da dahil edilip edilemeyeceğini görmek isteyeceğine şüphe yok. Tüm söylenenler ise, zahirde Kiev’in Cobasna deposuna göz diktiği, ama hareket ettikleri anda basitçe patlatılmak suretiyle tüm plânı yanlış hesaplanmış bir kaynak israfı haline getirmek olacağı…

Özetle, şu hengâmede ve merhalede bu cephede herhangi bir şey olacağını şimdilik beklemiyorum. Moskova ve Kiev’in aynı anda aynı istikameti parmakla işaret etmesi, geçen yılki her iki tarafın da aynı anda diğerini kirli bir bomba patlatma plânı yapmakla suçlamasına benziyor. Ukrayna, Batı’da daha fazla aciliyet oluşturmak ve Rusya’da panik ve dikkati dağıtmak için bir kriz üretmeye çalışıyor ve Rusya, karşı suçlamalar ve tırmandırma yönetimi ile cevap veriyor. Her şeyden önce, savaşını sürdürmek için tamamen Batılı velinimetlerine bağımlı olan Ukrayna için bu, savaşın bir seyirci önünde yapıldığının kesin bir hatırlatıcısıdır.

Rusya başından beri, Ukrayna’daki savaşı sonuna kadar sürdürmeyi, ama bunu kontrollü bir konvansiyonel çatışma seviyede tutmak stratejisinden sapmadı ve bu güçlü ihtimalin mümkün olmaması için aşırı hassas. Yani, ne nükleer silâh kullanmayı ne de savaşa yeni savaşçıların girmesini istiyor. Belarus, Polonya, Moldova veya NATO’nun herhangi bir unsurunu uzakta tutmak istiyor. Savaşa dış müdahalenin niteliği zaten, NATO tarafından eğitim, silâh, bakım ve idareden ibaret. Beyaz Rusya, Rus konuşlandırmaları için kullanılıyor ve Çin ve İran gibi Rus müttefikleri esas olarak kamikaze dron ve ihalar gibi silâhları sağlıyor. Ama şimdilik!..

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: