DİJİTAL FEODALİZME SAVAŞ HAKKINDA

Ayhan SÖNMEZ

Dijitalleşme bugün her yerde. ABD, Çin ve Rusya, Avrupa ve hatta Hindistan, Afrika ve bizim ülkemiz Türkiye hızla dijitalleşen toplumlar haline geliyor. Çocuklarımızın, bizimle giderek daha az ortak noktası var. Üç taş ve misket oynamak yahut da uçurtma, model gemi ve uçak montajı yapmak yerine giderek daha fazla sanal dünyada yaşıyorlar. Kod olmayı, web üzerinde bir 0’lar ve 1’ler dizisi haline gelmeyi isteyerek kabul edecekleri, web tarafından zombileştirilecekleri zaman çok uzak değil.

İnternet sistemi nesneler üzerinden küresel olarak ilerliyor ve bizi fark edilmeden akıllı telefonlarımızın, her türlü cihazın, QR kodlarının ve elektronik hizmetlerin kölelerine dönüştürüyor. Her yerde “akıllı şehirler”den söz ediliyor. Türkiye’de, İstanbul’da ve Ankara’da bu tür projeler yürütülüyor. Ve, iktidarı ve muhalefeti buna teşne.

Veri depolarında, her saniye devasa miktarda veri birikiyor ve hepimizin web’de uzun süredir sohbet robotları var; hakkımızda, zevklerimiz, tercihlerimiz, kim ve ne hakkında, tüm bilgilerin yer aldığı kendimizin elektronik kopyaları. Genel olarak varlığımızın tamamı hakkında “yapay zeka” bu verileri sürekli günceller ve analiz eder, ne düşündüğümüzü bilir ve hatta gelecekteki eylemlerimizi tahmin eder.

Bir sürü ülkede, tüm nüfusun DNA’sı ile “bankalar” hazırlanıyor. ABD’de, Rusya’da ve Çin’de de bu konu üzerinde çalışılıyor. Bunun amacı henüz tam olarak net değil, ancak bazı medya trompetlerinin söylediği gibi “gen silahlarına karşı koruma” da değil… İnsan vücudunun İnternete ağ olarak kullanılması hakkında çok fazla konuşma yapıldı. Bedenlerimiz ve web arasındaki doğrudan bağlantılar…

Dünya hızla değişiyor. Teknolojinin bize hizmet etmeyeceği bir zaman geliyor, ama biz kendimiz onun bir parçası olacağız. İnternet hedeflerimiz için bir araç olmayacak ama biz internetin bir parçası olacağız. Tamamen matrixte yaşayacağız.

Resmî propaganda, kendi hayatımızın dijitalleşmesini ilerleme, kaçınılmaz hayatî bir gerçeklik, refah ve kalkınma için yeni ufuklar olarak sunuyor. Ödenen yüz milyarlarca vergi dijitalleşmeye, 5 ve 6G veri aktarım sistemlerine ve her türlü teknolojik “iyileştirmeye” gidiyor.

Ancak bugün dünya, ne BM ne de millî hükümetler, parlamentolar veya başkanlar tarafından yönetilmiyor; milliyeti, ırkı veya dini olmayan küreselleşmiş bir elit zümre tarafından yönetiliyor. Bu uluslarüstü elit, localarda, Bilderberg kulüplerinde, Davos’ta ve diğer mahfillerde birleşmiştir ve onun birleştiricisi, toplamı seytanî küresel gücün iradesidir.

Aynı elit zümre, gezegenimizi her şeyin ağ-şebekede olacağı (akıllı dünya) ve yönetimin yapay zekalara emanet edileceği bir dünyaya dönüştürmek için, her şeyin interneti olarak adlandırılan hızlı tam dijitalleşme için bastırıyor.

Kimse bize bunun tam bir kontrol sistemi, sonunda kapitalizmi feodalizme dönüştürecek ve onların egemenliğini -milyarderlerin milyarlarca serf üzerindeki egemenliğini- sürdürecek küresel bir elektronik toplama kampı olacağını söylemiyor.

Bunun olmasına izin mi vereceğiz yoksa karşılık vermenin yollarını mı arayacağız?

Mevcut sorunlarımız -Ukrayna’daki savaş, kaynaklar için savaş ve hatta sözde tek kutuplu ve çok kutuplu dünya arasındaki mücadele, milyarderler arasındaki başka bir mücadeledir- ekonomik elitler arasında, para ve nüfuz için… Ve daha fazlası değil. Küresel mesele, gönüllü olarak tamamen dijitalleştirilmiş zombilere dönüşüp dönüşmeyeceğimiz veya dünyada yeni bir düzen için savaşıp savaşmayacağımızla ilgili; aynı zamanda çözümüne olan ihtiyaç her geçen gün daha şiddetli hale geliyor.

Bazıları kendilerini özgürleştirmeye çalışsa bile, yine de Google, Microsoft, Amazon, Apple’a uymak zorunda kalacaklar… Ve bu devlerin sahipleri, mümtazlar, zaten kendi kendilerini süper-insanlara dönüştürdüler ve onlar için geri kalan milyarlarca insan, onu artık rahatsız edemeyecek surette, “imha etmenin” (yeniden biçimlendirmenin) en kolay yolunu bulana kadar, onlara herhangi bir problem çıkartmaması gereken haşereden başka bir şey değil.

Dünyanın karşı karşıya olduğu temel sorun, petrolün kime ait olacağı, hatta kimin parasının ana para birimi olacağı değil. Sorun interneti kimin yöneteceğidir.

Gelecek için gerçek savaş bu.

Dijital feodalizme -küresel bir elektronik toplama kampı ve gelecekteki imhaya- izin verecek miyiz, yoksa küresel bir dijital sosyalizme (adı ne olursa olsun) zorlayacak yeni bir ideoloji mi keşfedeceğiz veya keşfedilmişi yeniden mi bulacağız? Bu ideoloji, teknolojiyi sadece ve sadece, insanların olduğu bir dünyada maddî meselelerin halline ve tüm insanlığı öncelikli ruhî-manevî gelişimine ve sonra bilinmezin fethine aracı kılmalıdır.

Mücadele ülkeler arasında değil, küreselleşmiş elitlere karşı insanlığın mücadelesidir. Ve bu, geleceğin ideolojik mücadelesi olacaktır. Bu nedenle dünyanın acilen yeni bir fikre, yeni bir ideolojiye ihtiyacı var. Bu da Büyük Doğu-İbda’dır…

Sermaye, teknolojik devrimlerin veya yeni niş pazarların değil, değişim ve dönüşüme fikirlerin yol açtığını çok iyi biliyor. İki yüzyıl önce dünyayı daha iyiye doğru değiştirenin yeni bir teknoloji olan buhar makinesi değil, Hegel, Karl Marx vs’nin fikirleri olduğunu biliyorlar. Batı’da orta sınıfı teşkil edenin elektrik ve otomobil olmadığını, Keynes gibi düşünürlerin fikirleri olduğunu biliyorlar. İşte tam da bu yüzden bugün birkaç bin süper zenginin elinde birkaç milyar fakirin servetinden daha büyük bir servet biriktiğinde, bu süper zenginler yeni bir ideolojinin ortaya çıkmasına izin vermek istemezler.

Ve var olması için savaşmalıyız. Temel, şu anlayış olmalıdır: IMF, DB, BM vs’nin onlarca yıl maksatlı şartlandırdığı slogan olan “yoksullukla mücadele” değil, aşırı servetle savaşmalıyız. Bütün meselelerin kaynağı fakirler değil, zenginlerdir. Fakirlerin tek derdi onlara sahip olmak istemeleri, zenginlerin tek derdi ise fakirlerin güçlerini ve servetlerini kelleleriyle birlikte alabilmeleridir ki bu dünya tarihinde birçok kez olmuştur ve dolayısıyla bunu temin etmek içim tam kontrol empoze etmeli ve (veya) onları yok etmelidirler.

Yeni ideoloji, servetin adil bir şekilde yeniden dağıtılmasına, biriken milyarları süper zenginlerden almaya, insan mülkiyetine tedbire, internetin ve yeni teknolojilerin kontrolüne dayanmalıdır. Ağ-şebeke yeni, dünyanın geri kalanına örnek olacak gerçek devletler tarafından yönetilmeli ve kontrol edilmelidir ve süper teknoloji herkes tarafından kullanılabilir olmalıdır. Bazılarını süper insanlara ve milyarlarca insanı ise elektronik kölelere dönüştürme teşebbüslerinden ancak bu şekilde kurtulabiliriz.

Böyle bir sistem, hastalık, açlık, bölünme ve çatışma, açgözlülük ve bencillikle kıyamete kadar savaşmamızı sağlar. Toprak, 20 milyardan fazla insanı besleyebilir, ancak bunun tek şartı, malların düzgün bir şekilde dağıtılması ve fert egoizmine ve şahsî başarıya değil, kolektif dayanışma ve kolektif başarıya dayalı, uyumlu, küresel örnek teşkil edecek toplumun olmasıdır.

Hepimizi ilgilendiren bu meydan okumaları anlamak için dünyada tohumlar, bilgili, düşünen, eğitimli, tehlikelerin farkında olan, yeni ideolojiyi icat edip uygulayabilen insanlardan oluşan gruplar oluşturulmalı ve birlikte mücadelenin yolu aranmalıdır.

Ve her şeyin temeli bilgidir. İşte tam da bu sebeble küresel şeytanî güçler, bilgili insan kalmasın, bize düşman olmasın diye kitlelere bencilliği, açgözlülüğü ve basitliği empoze ediyor.

Bizi sadece bilgi kurtarabilir ve biz bunu ne kadar çok ve hızlı anlasak, dünyamızın kurtuluşu o kadar mümkün hale gelir.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: