KUMANDAN MİRZABEYOĞLU’NDAN: EBU SÜLEYMAN LÛGATI

Selim GÜRSELGİL

Salih Mirzabeyoğlu, ayağa düşmüş olan İslâmî meselelerin, aslında ne kadar yüksek, kuşatıcı ve kapsayıcı olduğunu gösteriyor. O’nu bir bakışta anlayamayışımızın sebebi bu. Bizim aslında İslâm’a, İslâm’ın hakikatine ne kadar uzak olduğumuz…

Mesela mehdilik bahsine bakın; ne kadar dangıl dungul bir hale getirilmiştir. Elini sallasan yoldan geçen iki mehdiyi (!) devirirsin. Birkaç fıkıh kaidesi, birkaç tasavvufî sohbet belleyen -hatta o kadarına bile gerek yok-, kendi mehdiyetini ima etmeye hazırdır. Biraz daha allame kılıklıları, bu husustaki Hadisleri ayak altına düşürme yarışındadırlar. Halbuki “Ölüm Odası” okuyan birisi, bu meselenin ne kadar yüksek ve önüne gelenin itip kakabileceği bir seviyeden uzak olduğunu ilk bakışta farkeder. Hadisler “zamanüstü” mahiyettedir; ve onlara yaklaşım da hiç şüphesiz zamanın bütün meselelerini kapsar.

Yukarıda Ölüm Odası’nın yeni çıkan 5. cildini görüyorsunuz. Orada ilk bölüm, “Kurt Adam” efsanelerini ve bunlarla ilgili tarihî geçmişi toplar. Sizi Uygur Lûgatinden Yakut Türklerine, Rusça’dan en eski Slavlara, Saksonlar’dan Kızılderililere kadar götürür ve bu bahsin Mehdiyete dair -biri mucize beyanı olan- 12 sığır yavrusu ile, daha doğrusu 12 insan örneğiyle olan ilişkisini gösterir.

Zordur Ölüm Odası okumak. Çeşit çeşit lûgatlerin, rüyaların, tabirlerin, tasavvufî hakikatlerin, “heba ve esîr” gibi insanlığın en eski yaratılış bilgilerinin, mitolojinin, şamanizmin, kuantum fiziğinin, modern ilim ve teknolojinin ve daha bir çok şeyin içinden geçmeyi gerektirir. Zamane okuyucusu çabucak sıkılır ondan; çünkü onun alışkın olduğu cümle ve paragraf özelliği ile yazılmamıştır. Fakat onu okumak için çok ileri bir eğitim, çok üstün bir donanım da şart değildir; en basit, samimiyetten başka hiçbir sermayesi olmayan kimselerin bile onu okumaktan büyük bir zevk aldıklarını, ellerinden düşürmediklerini, içinden kendilerine mahsus muhtelif mânâlar yakaladıklarını görmüşümdür. Belki zekâdan çok sezgiye hitab ettiği, anlaşılmaktan çok ilham verici olduğu içindir.

Mehdîlik bahsi misâl olarak dursun, genel olarak bütün İslâmî meseleler için de durum böyledir. Biz onları kolayca uzanabileceğimiz şeyler sanırız. Oysa İslâmî hakikatler “zamanüstü” keyfiyetinden süzülmedir. Salih Mirzabeyoğlu eserlerinde işte bu yüksekliği gösterir.

Metris’te bana filozof Nietzsche’den çok bahsetmişti. Bir keresinde onun “üstün insan” kavramına dikkat çekti ve “Üstün İnsan, Müslümandır” dedi.

Herkes Müslüman. Ama öyle değil. İslâm’ın hakikatine nisbetle “gerçek Müslüman”, beşeriyet içinde bir “üstün insan”dır; insanlığın inkılâbı ve oluş gayesidir. Üstün hakikatler, “gerçek Müslüman” olabilenler içindir. Biz öyle olamadığımız için Salih Mirzabeyoğlu’nun eserleri bu kadar zor geliyor.

Biz, O’nun takipçileri, O’nun yüksekliğine kendi boyumuzca merdivenler dayamaya, O’nun anlaşılmazlığını anlatmaya çalışıyoruz. İşte o merdivenlerden biri – “size GERÇEK MÜSLÜMAN’ı anlatıyorum”;

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: