GABON DARBESİ VE FRANSIZ SÖMÜRGECİLİĞİ
Çevirmenin notu: Askeri bir müdahale Gabon’da Bongo ailesinin 56 yıllık iktidarını sona erdirdi. Darbe liderleri, 26 Ağustos genel seçimlerinin güvenilir olmadığını iddia ederek seçim sonuçlarının iptal edileceğini, tüm sınırların kapatılacağını ve hükümetin yasama organı da dahil olmak üzere tüm devlet kurumlarının feshedileceğini duyurdular.
Muhalefetin şaibeli olarak nitelendirdiği seçimde Ali Bongo’nun kullanılan oyların yüzde 64,27’sini aldığı belirtildi. Seçim hakemine göre Bongo’nun en büyük rakibi Albert Ondo Ossa, yüzde 30,77 ile ikinci sırada yer aldı.
Ali Bongo (1967-2009 yılları arasında ülkeyi yöneten eski Devlet Başkanı Omar Bongo’nun oğlu), babası tarafından kurulan iktidardaki Parti Démocratique Gabonais (PDG) platformunda seçimlere katılmıştı.
Bongo ailesi 56 yıl boyunca iktidarı elinde tuttu. Bunu da tek parti hükümeti, madencilik ve petrol sektörlerindeki yolsuzluklar ve ahbap-çavuş ilişkileri sayesinde başardı. Bazı tahminlere göre Ali Bongo, kişisel olarak 1 milyar dolar servete sahip ve bunun büyük bir kısmı denizaşırı ülkelerde saklı.
Buna ek olarak, Bongoların iktidarının devamını sağlamak adına geçtiğimiz on yıllarda anayasa birkaç kez değiştirilmişti. İlk olarak, 2003 yılında anayasadan dönem sınırlamaları kaldırılarak Bongo’nun ömür boyu başkan olarak görev yapabilmesi sağlandı. İkinci olarak, 2003 yılında geleneksel iki turlu oy pusulaları tek turlu oy pusulalarına dönüştürüldü. Bu, Bongo’nun rakiplerinin ikinci turda tek bir rakip etrafında toplanamamasını sağlamak içindi. Üçüncü olarak, Bongo’nun yeniden seçilmesi için gereken tek şey çoğunluğun sağlanması. Bu da kazanan en fazla oyu aldığı sürece çoğunluğun yüzde 50’den az olabileceği anlamına geliyor. Eğer oyların çoğunluğunu kazanması gerekseydi, 2016 seçimlerinde yüzde 49,8 oy alan Ali Bongo kazanamazdı. Ayrıca nisan ayında devlet başkanlığı süresi yedi yıldan beş yıla indirilerek seçimlerin genel ve yerel seçimlerle aynı zamanda yapılması sağlandı.
Geçmişte başkanlık seçimlerinden sonra muhalefet partileri Bongo’nun partisine karşı örgütlenerek genel ve yerel seçimlerde sandalye kapmaya çalışırdı. Bu değişiklik, devlet iktidarının tüm kurumlarının tek bir seçimde Bongo ve partisi tarafından ele geçirilmesi ihtimalini çok daha yüksek hale getirdi.
Bongo’nun partisi 1990’da 120 sandalyeden 63’üne ve son olarak 2018’de 143 sandalyeden 98’ine sahip olarak Ulusal Meclis’teki sandalye sayısını artırdı. İktidar partisi, Senato’daki sandalye sayısını da 1997’de 92 sandalyeden 52’sine sahipken 2021’de 67 sandalyeden 46’ya çıkardı.
Gabon kaynak zengini bir ülke ve bir zamanlar “Afrika’nın Kuveyt’i” olarak anılıyordu. Az nüfusu ve büyük petrol rezervleri nedeniyle kişi başına düşen gelir en az 13 milyon 949 dolar. Komşu ülke Kamerun’da ise kişi başına düşen gelir sadece 3 bin 733 dolar.
Ancak Gabon’un bu “ortalamasını”, nüfusun üçte birinin yoksulluk sınırının altında yaşaması ve gençler arasında işsizliğin yaklaşık yüzde 37 olması yalancı çıkarıyor.
Geçmişte Gabon’daki seçimleri protestolar takip etmiş, bu protestoları polis şiddeti ve nihayetinde sükûnet takip etmişti. Fakat 2023 seçimlerini bir askeri darbe takip etti, bu açıdan ülkeyi farklı bir dönemin beklediği görülebilir. (Emre KÖSE)
Fransa Gabon’un kontrolünü nasıl kaybetti?
William Finlator
5 Eylül 2023
Afrika’nın son darbesi bir sömürgecinin çöküş hikâyesi
Gabon, Afrika’nın batı kıyısı hakkında sahip olabileceğiniz tüm stereotipleri barındırıyor. Ailesi 50 yılı aşkın süredir iktidarda olan acımasız, kleptokratik bir diktatör mü? Tik atın. Büyük çok uluslu şirketlerin halkın geçim kaynaklarını yağmalamasını, gasp etmesini ve yok etmesini kolaylaştıran son derece yozlaşmış siyasi sistem mi? Tik. El değmemiş yağmur ormanlarının geniş alanları ile inanılmaz derecede zengin ve güzel mi? Tik.
Sakın aldanmayın. Küçüklüğüne ve sıradanlığına rağmen Gabon farklı. Zira nüfusu ancak 2,3 milyon olan bu Afrika ülkesi, sömürge sonrası Afrika’da son derece büyük bir rol oynadı. 50 yılı aşkın bir süredir kıtayı kasıp kavuran kirli kapitalizmin ve yozlaşmış neo-emperyalizmin hem örnek vakası hem de baş kolaylaştırıcısı oldu.
Basitçe ifade etmek gerekirse, Gabon’un önde gelen Bongo hanedanı, usulsüz işlemlerin ve her türlü gayri meşru faaliyetin kolaylaştırılmasından sorumlu ve imparatorluk sonrası Fransız başarısının hikayesi onsuz anlatılamaz.
Her şey, Fransa söz konusu olduğunda sıklıkla olduğu gibi Charles de Gaulle ile başlar. De Gaulle, Sahraaltı Afrika’yı Fransa’nın yörüngesinde tutmak için yanıp tutuşuyordu ve bu amaçla bir plan oluşturdu. Fransa, hakimiyetini sürdürmek adına birkaç şey yapacaktı. En bariz olanı, Fransa’nın eski sömürgeleriyle kurumsal, kişisel ve siyasi bağlarını sıkı tutması ve kendisini yeni devletlerin içine yerleştirmesiydi. Fakat De Gaulle başka bir şey daha denedi: Fransa, doğru politikacıların doğru yerlere gelmesini sağlamak için mümkün olan her yola başvuracaktı. De Gaulle’ün aklında bir tip vardı: Fransa’nın çıkarlarına riayet eden ama aynı zamanda iktidarı koruyacak ve böylece hakimiyetin devamını sağlayacak kadar mantıklı ve zeki olanlar.
Eski Fransız Sahra altı devletlerinin çoğu gibi Gabon’un da ilk Cumhurbaşkanı Leon M’ba, o kadar Fransız taraftarı bir adamdı ki, başta bağımsızlığı reddetti ve ülkeyi metropol Fransa’nın bir parçası haline getirmeye çalıştı. Yine de De Gaulle ve etrafındaki danışmanlar, daha en başından itibaren bu küçük ülkeye özel bir rol biçtiler. Küçük ama yine de petrol ve maden zengini olan Gabon mütevazi, kontrolü kolay ve nakit para kaynağıydı. Bu özellikler ve son derece sadık, acımasız ve stratejik davranan ikinci Cumhurbaşkanı Omar Bongo, Gabon’u, Fransa’nın jeostratejik kirli işlerini denizaşırı yapabileceği, Fransa’nın siyasi kontrolünün devam ettiği bir sistemin merkezi yapboz parçası haline getirdi.
Böylece Fransa, bu küçük ülkeyi bir üs olarak kullanmaya başladı; istediklerini elde etmek için yapılan karmaşık işlerin yapılabileceği ama peşine kimsenin takılmayacağı bir yer. Her şeyin merkezinde, devasa miktarda güce sahip olan ve Fransız devletinin emriyle hareket eden bir dizi çok uluslu şirket vardı. Bunların en büyüğü ve açık ara en önemlisi Elf Aquitaine adlı bir petrol şirketiydi. Gabon’u üs olarak kullanan şirket, kendisinin ve Fransız hükümetinin çıkarlarını ilerleten her türlü sözleşmeyi, rüşveti ve vurgunu kolaylaştırdı; daha da önemlisi, CEO’sunu Fransa seçmişti.
Elf Aquitaine’in iştiraki olan Elf Gabon, başta eski sömürgeler olmak üzere Afrika ülkelerinin liderlerine yıllık 15 milyon pound’luk standart bir ödeme yaptı. Esasen Fransa’nın kendisinden gelen bu ödeme, şeffaf bir biçimde eski sömürge efendisinden gelseydi kabul edilemezdi. Dolayısıyla Fransa, kirli oyunlarını mümkün kılmak için Gabon’u kullandı.
Zaman geçtikçe şişen sistem patladı. Doksanlı yıllara gelindiğinde Elf, yılda 130 milyon doları aşan yasa dışı mali akışlarla uğraşıyordu. Venezuela, Rusya ve Orta Asya gibi yerlerdeki sözleşmelerle para şirkete girip çıkıyor, Fransız devletine yakın Fransız şirketlerinin Afrika’daki eski sömürgelerinin çok ötesindeki kaynaklar üzerinde stratejik kontrol sahibi olmalarını sağlıyordu.
1991 yılında, altı donanma fırkateyninin 1,6 milyar pound’a yakın bir rakam karşılığında Tayvan’a satılmasını içeren anlaşma için Elf üzerinden 250 milyon pound’luk “komisyon” adı verilen örtülü bir ödeme yapıldı. Bu aslında Fransız şirketleri için Gabon merkezli tehlikeli bir şirket tarafından kolaylaştırılan devasa bir askeri sözleşmeydi. Ülke, adı dışında her anlamda garip bir yarı sömürge olarak hareket etmeyi sürdürdü.
Diğer noktalarda Gabon daha açık ve yüzsüz siyasi çıkarlar için kullanıldı. Elf sistemi kullanılarak silahlı milislere ve isyancı birliklere bütçe aktarıldı. Gabon aynı zamanda Jacques Foccart’ın Service d’Action Civique (SAC) adlı, çıkarlarını Rusya’nın Vagner Grubu’ndan farklı olmayan bir şekilde tahkim eden Fransız şirketinin üslerinden biri olarak da kullanıldı.
Kleptokrat Devlet Başkanı Omar Bongo, Fransız neo-kolonyalizminin dayanağı olması karşılığında Fransa’dan eşi benzeri görülmemiş bir destek alacaktı. Birincisi, Bongo Fransız siyasi hayatında vazgeçilmez hale geldi. Ve sonuç olarak, yerel bir Fransız askeri üssünden Devlet Başkanlığı Sarayına tünellerle bağlanan, Fransız birliklerinden oluşan bir ekip tarafından güvende tutuldu. Fransızlar, Bongo protestolar, ayaklanmalar ya da bir darbeyle tehdit edilirse her zaman devreye girebilirdi. Bongo’yu iktidarda tutmak adına gereken tek şey bu düzenlemenin bilinmesiydi; Bongo, 42 yıl boyunca devlet başkanlığı yaptı. Onu koltuğundan sadece ölüm ayırabildi.
Bongo Fransız siyasetinde tuhaf bir figür haline geldi. Usulsüz düzenlemeleri parlatmadaki rolü, ülkeyi sadece diğer ülkelerle değil, Fransız politikacılar arasında da tehlikeli anlaşmaların yapıldığı bir yer haline getirdi. Fransız politikacıların Gabon’a gidip bir bavul dolusu parayla dönmeleri alışılmadık bir şey değildi. Jacques Chirac’ın cumhurbaşkanlığı kampanyasının Gabon’un petrol zenginliklerinden büyük miktarlarda kampanya bütçesi elde ettiği bildiriliyor. Nicholas Sarkozy’nin göreve ilk geldiğinde ilk aradığı kişinin Bush, Blair ya da Merkel değil de Ömer Bongo olması kısmen bu yakın ilişkilerden kaynaklanıyor.
Bu sistemin çökmüş olması son darbenin özeti. Fransız devletinin Gabon üzerindeki hakimiyetinin sona ermesi —ve sıkı bir şekilde kontrol edilen neo-kolonyalist sisteminin çökmesi— bu darbenin gerçekleşmesini sağlayan şey: Gabon ile Fransa arasındaki özel ilişki artık yok.
Fransız ve Gabonluların bu sıkı ilişkiden vazgeçmelerinin tek bir sebebi yok. Bazıları, Norveçli-Fransız bir yargıç olan Eva Joly’nin yolsuzluğun mide bulandırıcı boyutunu ortaya çıkardığı ve Fransız hükümetinin şirketle arasına mesafe koymasıyla sonuçlanan Elf hadisesine işaret edebilir. Fransa’nın ülke içindeki yolsuzluğu devam etse de ifşaatların boyutu Fransa’nın bahislerini kıta geneline yayması anlamına geliyordu, zira artık eski sömürgelerinde avantaj arayışında bu kadar küstah olmayı göze alamazdı.
Bazıları ise karizmatik otoritesi, siyasi zekâsı ve diplomatik becerisiyle Bongo rejimine meydan okumayı neredeyse imkânsız hale getiren kurnaz, güce aç kleptokrat Ömer Bongo’nun ölümüne işaret edebilir. Oğlu Ali Bongo, babası kadar kleptokratik ve acımasız olsa da küresel ilişkilerde jeopolitik rota söz konusu olduğunda stratejik olarak çok daha az belirleyiciydi. Genç Bongo, Fransız rüzgarına kapılmak yerine portföyünü çeşitlendirdi. Fransızların tam kontrolü gitti, serbest piyasa, Çin yatırımları ve Anglo-Amerikan çok uluslu şirketler geldi. Hatta 2019 yılında Gabon, Fransızlardan uzaklaşmaya çalıştığının en bariz işareti olarak İngiliz Milletler Topluluğuna katıldı.
Sonuç: kurumsal bağlar güçlü kalsa da eski sömürgeci efendinin himayesinde dramatik bir düşüş. Gabon bir kez daha istisnai olmaktan çıktı, artık Fransız sömürge kontrolünün gizli sırrı değil, sıradan bir Afrika ülkesi haline geldi.
Bir bakıma, Bongolara veda etmek küçük Gabon açısından epeyce ihtiyaç duyulan bir tonik. Sıradan Gabonluların çoğu sözde bağımsızlığın sonuçlarını hiç görmedi. Gabon büyük bir orta sınıfa ve beşamel inceliğinde bir süper zengin elitler sınıfına sahip olsa da nüfusunun çoğunluğu şaşırtıcı derecede yoksul kaldı. Fransa, ülkeyi bir sömürgeymiş gibi sömürmeye devam etti, hem de gerçek kontrolü elinde bulundurduğu zamanlardan daha tehlikeli ve sistematik bir şekilde. Büyük paraların petrol zengini ülkeden çıkıp Fransa’nın devasa rüşvet fonuna akmasını sağlayan hanedanın gidişi sadece iyi bir şeymiş gibi görünüyor.
Ama öyle olup olmadığı çok da net değil. Bu son darbenin ne anlama geldiği oldukça muğlak. Evet, bu Fransa’nın kontrolündeki bir hanedandan temiz bir kopuş, ancak Bongo Jr. halihazırda Fransa’dan uzaklaşmaya çalışıyordu. Ve bu hakikat bile oldukça tartışmalı: Gabon askeri yönetiminin yeni lideri Ali Bongo’nun kuzeninden başkası değil.
Belki de bu tipik bir durumdur. Gabon, yakın tarihi gizlilikle tanımlanmış bir ülke; mütevazı tipikliği, olağanüstü ilginç ve renkli siyasi yaşamını yöneten ritimleri ve kalıpları gizleme ruhsatı veriyor. Son darbeden çıkarabileceğimiz bir sonuç varsa, o da bunun değişme ihtimalinin düşük olduğu.