YAKLAŞAN BELEDİYE SEÇİMLERİ VESİLESİYLE

Ayhan SÖNMEZ

Burjuva demokrasisi bir idare şekli olarak Fransız Devrimi’nden mütevellid… Yükselen burjuvazinin önderlik ettiği Fransız Devrimi, gelişen kapitalist üretim tarzına dayalı ideolojik üst yapıyı oluşturan “Aydınlanma” fikirlerinin bir uzantısından başka bir şey değildi. Burjuva demokrasisi bu nedenle burjuvaların, tüccarların ve bankacıların çocuğudur. Sonuçta doğası, ister şekline ister özüne bakılsın, kapitalizme hizmet etmenin bir aracı olduğunu ispatlıyor. Ancak içtimaî baskı nedeniyle yüzyıllar boyunca şekli değişse de (yalnızca şahsî mülkiyet sahibi olanlara oy verme hakkının avama da mahsus kılınması) muhtevası aynı kaldı.

Burjuva demokrasisinin ilkelerine göre vatandaş olabilmek için bir partiye ihtiyacınız var yahut da en azından seçim sürecine katılmak zorundasınız. Bu nedenle isminizin daha fazla duyulabilmesi ve sergilenebilmesi için mutlaka reklama ve bir yola ihtiyacınız var. Peki, medyaya, broşürlere, posterlere, kampanyalara vb. harcamak için PARA’ya, yani SERMAYE’ye ihtiyacınız var. Eğer tüm bunlar günümüz internet çağı ve hızlı ücretsiz erişim için çağdışı geliyorsa, onlara şunu hatırlatalım: Kesinlikle ve yapılması gerekenler, bir dereceye kadar başarılı seçim kampanyası kameralara, mikrofonlara, aksesuarlara, iyi hazırlanmış web sitelerine ve yine PARA’ya ihtiyaç duyar. Yani demokrasi özünde hâlâ zenginlerin ve kapitalistlerin yanındadır. Çünkü liberalizmde hukuka ve kurumlara karşı şeklen eşitlik olabilir, ancak gerçek bir eşitlik yoktur; çünkü bazılarının her zaman üstünlüğü vardır ve bu genellikle onların KASASI’dır. İnandığımız ve beklediğimiz, kesinlikle PARANIN ÇÜRÜK ARİSTOKRASI DEĞİL, DEĞER VE KARAKTERE DAYALI ARİSTOKRASİ’dir.

Burjuva parlamenter demokrasisi sizi sözde “seçim özgürlüğü” ile kandırma yeteneğine sahiptir. Oy vermekte ve istediğinizi seçmekte özgürsünüz, tüm fikirleri dinleyip tartmakta özgürsünüz. Ancak “seçim özgürlüğü” her zaman sınırlıdır ve belirli bir marjı ilgilendirmektedir. Yukarıda analiz edilen görünürlük ihtiyacı, televizyon istasyonları, radyolar, iletişim kanalları gibi kitle iletişim araçlarına sahip olanlara üstünlük sağlıyor. Yani kamuoyunu yönlendiren ve yöneten bir plütokratlar kliği. Kimlerin daha çok, kimlerin daha az çalacaklarını, kime sahne verip kime vermeyeceklerini, mikrofonu kime verip kime kapatacaklarını kendileri seçiyorlar. Yine, şeyleri belirleyen kapitalizmdir. İstediklerini dinlemek ve istediklerini seçmekte her zaman özgürsünüz. Her ne kadar günümüzde liberalizm o kadar gelişmiş olsa da, sahte iddialar olmadan sizi doğrudan sansürleyen ve yasaklayan yasaları her zaman demokratik bir şekilde çıkarmak daha alaycı hale geldi.

Şu ana kadar söylenenlerin tamamı burjuva demokrasisinin maddî kısmıyla ve bunun sonucundaki süreçlerle ilgilidir. Aksi takdirde parlamenter yönetimde yalnızca dolandırıcının, yalancının ve piçin kayırıldığı bilinmektedir. Kitlelerin değişkenliği, parlamenter prosedürlerle güvence altına alınan tüm sorumluluklardan feragat edilmesi ve siyasî yeteneğin çoğunluğun işbirlikçi yeteneğiyle özdeşleştirilmesi, siyaseti boş kağıt tasmalarından oluşan bir “alan”a dönüştürmekte ve her türlü dürüst ve gerçek karakteri ortadan kaldırmaktadır. İyi eğitimli bir göz burada bile kapitalist, mekanik ruhun zafer kazandığını fark edecektir. Siyaset, kalabalığı satın almaya çalışarak “satın alma-talep ilişkisine” dönüşür.

Müslüman Devrimcinin burjuva demokrasisine ve seçimlere hiçbir inancı yoktur. Bu inkâr öncelikle değerlidir, çünkü biz liberalizmin temsil ettiği şeyin TAMAMEN TERSİ BİR ŞEYİ temsil ediyoruz. İkincisi, yukarıda tartışılan nedenlerden dolayı tüm bunlarla iyi bir şey elde edilemeyeceği için pratiktir. Demokrasi ve seçimler sizi yabancılaştırma özelliğine sahiptir. Onlarla uğraşmak, çalışma şartlarını kabul etmenizi ve bunlara göre hareket etmenizi sağlar. En samimi olan, en “temiz” niyetli olan bile kaçamaz. Demokrasi çamur gibidir. Çamura batan herkes pislik içindedir, dolayısıyla demokratik sürece dahil olan herkesin kendisi de kirlenir.

Bizim yerimiz açık havada, berrak gece gökyüzünün altında, elimizde silâh ve tepemizde yıldızlar. Bırakın diğerleri eğlencelerine devam etsinler. Dışarıda gerilim dolu, gayretli, kendinden emin ve uyanık bir halde, Aydınlık Günlerin ümidinin kalplerimize ilham verdiğini şimdiden hissediyoruz.

Yukarıda yazılanlardan çıkan sonuç tektir: Devrimci için geriye kalan tek yol, seçim prosedürlerine KATILMAMAKTIR. Kaçınma, mızmız, yenilgici bir geri çekilme veya eylemsizlik biçiminde değil, aktif karşı saldırı ve olumlu tutum biçimindedir. Yokluğumuzu değil, yankılanan varlığımızı ilân etmek için katılmama… Demokratik ahlâka tükürüyoruz ve açıkça küçümsüyoruz, bu yüzden burjuva kurumlarını fetişleştirmiyoruz. Dışarıda, sokaklarda, işyerlerinde, üniversitelerde, okullarda, DEVRİM’in önünü açan gençlerin mekânlarında mücadele ediyoruz. Atılan her kağıt, boyanan her duvar, söylenen her konuşma, çıkan her şarkı, yazılan her mısra, yaklaşan kıyamın habercisidir. Modern dünyayı ve onun yapılarını reddeder ve yakınlığın, canlı temasın, günlük iletişimin, takım çalışmasının, tartışmanın, arkadaşlığın, gönüldaşlığın kesinliğine dönersek hiçbir sansür bizi bükemez.

Parlamentolardan ve bir versiyonu Başkanlık sisteminden iyi bir şey çıkmıyor! Dünya çapındaki tarihî dönüşümlere, her zaman kararsız ve huzursuz kitlelere eşlik eden fanatik ve boyun eğmez azınlıklar neden olmuştur. Bir Kültürün, bir Hayat Standardının, postmodern tüketici çürüklüğünden farklı bir günlük hayatın oluşturulması, sandığa atılan herhangi bir zarftan bin kat daha güçlüdür. Anarşist hareket hiçbir zaman anlamsız seçim yarışmalarıyla tüketilmedi. Her zaman HAYAT ile uğraşmayı başardı ve bu nedenle en büyük etki gücüne sahiptir. Endişeli ve içten içe “bir şeylerin yanlış olduğunu” anlayan, ancak sonunda her zaman “zıtları” ile karşılaşacak bir genç, partiyle pırtıyla hiçbir şey bulamıyorlar.

Bloglar ve Sosyal Medya pek çok şeyi kurtarmıyor! Çözüm, parti programlarının üretilmesi yerine hayatta, HAYATIN ÜRETİMİNDE yatmaktadır.

Öyleyse REDDEDİYORUZ ve yine REDDEDİYORUZ çünkü burjuva demokrasisine inanmıyoruz, çünkü parlamenter kurumları reddediyoruz, çünkü yıkıcı ve hileli prosedürlerden iyi bir şey çıkmayacağını biliyoruz, çünkü dünya imajımız demokratik cesetle bağdaşmıyor!

Zorlu ve meşakkatli bir mücadelenin dürüstlüğü her zaman iyi, saf, kavgacı ve kararlı insanları kendine çekerken, demokrasinin seçim taktikleri ise her zaman çıkarcı insanları, narsistleri, ikiyüzlüleri ve şarlatanları çekecektir.

Son olarak, ruhu kanayan yaşlı fahişeden hâlâ yayılan parfümlü çürük kokuları, isli pislik, paçuli ve sinüzit kokan demokrasi, her zaman kaldırımında duruyor. O her zaman oradadır, fena halde beyazlamış olan, her zaman oradadır, çatlak olan, kırık olan, kapısının eşiğindedir, etrafı müşterileri ve çaylaklarla çevrilidir, tıpkı eskileri kadar kızgındır. Onlara bu kadar hizmet ettikten sonra, onca piyangodan sonra onları jartiyerine taktı; mukus akıntılarına ve frengiye rağmen onu nasıl bir yürekle bırakmalılar.

Demokrasinin canı cehenneme! Sandıklara ateş açın!

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: