ÖZ YURDUNDA PARYA

Ayhan SÖNMEZ

(Kumandan Salih Mirzabeyoğlu – ADALET MUTLAK’A Konferansı, Kasım 2014)

Evet, gerçekten de parti yalakası editörlerin konforlu odalarında, sendikaların büyük salonlarında her şeyi güllük gülistanlık göstermek veya bunun olacağına inandırmak için uygun ortam var. Zenginlik ve rahatlık içinde demokrasi ve özgürlükten rahatlıkla söz edilebilir.

Ancak size başka bir görüntü göstermek istiyorum, çoğu insanın zaten aşina olduğu görüntü, içinizde korku uyandıran bir görüntü, çünkü siz de bunu sefil tecrübelerle biliyorsunuz: işsizliğin objektif varoluşu! Eskimiş ucuz giysiler içinde, solgun, umutsuz, aç ve eziyet içinde yaşayan erkek ve kadın yüzbinlerce Türk’ün düştüğü bir durum… İşci Bulma önünde, saatlerce kuyrukta duruyorlar ve belgelerini sunuyorlar umutsuzca, “hayır” cevabını sonunda duyuyorlar. Her yaş grubundan, her meslekten, ruhî ve bedenî rahatsızlığın farklı aşamalarında olan insanlar var ve tek istedikleri bir iş, kendilerine ve çocuklarına ekmek alabilecek kıt bir gelir. Ruhlarını ve bedenlerini ezen korkunç sıkıntılardan kurtulmak için çalışmaktan başka bir şey istemezler. O kadar yorgunlar, o kadar çok çalışıyorlar ki, ne düzenli bir maaş, ne de rahat bir iş bulmayı akıllarına bile getirmiyorlar. Bir insan olarak, tam bir varlık olarak, yaşama, çocuklarının yaşamasına yardım etme, mutluluk ve güneş ışığının tadını çıkarma, çocuklarına mutluluk ve güneş ışığı verme hakkına sahip olduklarının bile farkında değiller. Bunun yerine tek istedikleri sadece bir iş ve yetersiz maaştan başka bir şey değil.

Burası bir köle pazarı, antik çağın barbar pazarlarından bin kat daha kötü; çünkü orada en azından her köle iş buluyordu, her köle kendisi ve çocukları için ekmek ve kıyafet buluyordu, her köle kalacak yer buluyordu, her köle bir değer nesnesiydi efendisi için. Ama işsizler, kuyruklarında günlerce bir kuruş bile almadan bekleyebilir, ailesi açlıktan ölebilir ve “çukurlarda” yaşayabilir ve tüm bunlar özgürlük, demokrasi, parti ve onun “başarıları” adına!

İşsiz!.. Neden buna katlanıp duruyorsun? Bu güne kadar çalışan işçi, bu ay işten atılmayan işçi, henüz kovulmayan işci, yerine mülteci konup dehlenen işçi.. Milyonları aşkın Türk’ün, kardeşlerinizin zorla çalıştırılmasına neden tahammül etmeye devam ediyorsunuz? Kölelerini köle pazarında mı satacaklar? Milyonlarca yaşlı ebeveynin, acı çeken kadınların ve küçük çocukların aşağılayıcı bir şekilde çürümesine, açlıktan ezilmesine, ruhî olarak umutsuzluğa ve sonsuz zorluklara yenik düşmesine neden tahammül etmeye devam ediyorsunuz? Milyonların aylarca, yıllarca sadece saat esasına göre çalıştırılmasına neden katlanıyorsunuz?

Sizlerin, yakın akrabalarınızla birlikte nüfusun 20 milyon civarını oluşturan Türk işçisi; hayatınızın her saatini ve varoluşunuzun her anını bir sonrakine dair acı verici bir endişe içinde geçirmeye neden katlanıyorsunuz? Ruhlarınız yarın mı, bir sonraki maaş günü mü, yoksa bir sonraki ayın ilk günü mü, hâlâ ekmek alabilecek misiniz, hâlâ elbiseye sahip olabilecek misiniz, diye sancılı bir kaygıyla dolu…

Her geçen yıl “artık çalışamazsam bana ne olacak?” sorusuyla sizi daha da rahatsız eden o korkunç yaşlılık korkusuna neden katlanıyorsunuz? Neden hayatın tüm büyük zevklerinin -aile kurmak, sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmek- size köle muamelesi yapan sömürücü sistemin tiranlığı tarafından zehirlenmesine izin veriyorsunuz? Ormandaki sessiz hayaller, çocuklarınız için oyuncaklar, hayattaki tüm küçük sevinçler; paranın gücü yüzünden ulaşamayacağınız şeylerin hayal kırıklıklarına neden katlanıyorsunuz?

Tüm insan onurunu elinden alan, hayatın tüm zevklerini engelleyen, hayatı, Rabbe bir övgü şarkısı olmaktan çıkaran, doğanın sonsuz yasalarından, her insanın ölümsüz haklarından vazgeçtiren bu köleliğin varlığına neden tahammül ediyorsunuz? Bu, Şeytan’ı övmek için nefret dolu bir şarkıya, acı ve umutsuzluğun, sefaletin, dehşetin ve ölümün kötü bir ilâhisine mi dönüşecek?

Bu kardeşlere neden katlanıyorsunuz?

Çünkü size yalan söylendi, aldatıldınız ve tüm sefaletinizin sorumlusu olan gerçek düşmanı görememeniz için görüşünüz bulanıklaştı! Çünkü akıllarınız ve kalpleriniz birbirini dövmek için zehirlendi: İşsiz, hâlâ işi olana karşı, işçi memura karşı, şehirli çiftçiye karşı, çiftçi memura karşı vb. Neden birbirinizi kışkırtıyorsunuz: Neden; hep de aynı talihsizlikleri, aynı köleliği paylaşan hemşehrileriniz değil mi? Hepimizin başına aynı bela, aynı sefalet belası gelmiyor mu?

Neden yalan söylenmesine ve aldatılmasına katlanıyorsun? Yoksa “özgürlük”ten söz etmek, “demokrasi”yle övünmek, “devrimin başarılarına” sevinmek ve aynı zamanda Türk halkının kalabalık ve köleleştirilmiş bir halk olması doğru ve isabetli değil midir? Topluca işsizliğin köle pazarlarına mı sürükleneceğiz?

Bu şekilde yalan söylenmesine ve aldatılmasına neden katlanıyorsunuz?

Çünkü körsün ve kör kalmak istiyorsun, çünkü sana gösterdiğimizi görmek istemiyorsun ve sana söylediklerimizi duymak istemiyorsun! Sözlerle, görsellerle size gösterdiklerimiz, yazılarla, konuşmalarla, toplantılarla anlattıklarımız…

Köle olduğunuzu bir kez anladığınızda, ‘özgürlük’, ‘demokrasi’ ve ‘devrimin başarıları’nın sizi zalim devlete isyan etmekten alıkoymak için tasarlanmış basit çıfıt yalanları olduğunu bir kez anladığınızda, çıfıt yalanlarının sahte olduğunu bir kez anladığınızda ve Batıcı yanılgılar sizi birbirinize düşürdüyse, bunun idrakine ulaştığınız zaman görüşünüz yavaş yavaş netleşecek ve düşmanı tanıma gücüne sahip olacaksınız. O zaman kalpleriniz on yıllık yalanların, bu alçak aldatmacanın örtüsünden kurtulacak ve aynı gücün kölesi, aynı bağlarla zincirlenmiş tek bir millet olduğumuzu göreceksiniz!

Zincirlerimizi ancak birlikte kırabilir ve şu sloganı ortaya atabiliriz:

Kahrolsun kapitalizmin köleliği! Kahrolsun sömürücü ve asalak Uluslararası Finans Sistemi! Kahrolsun liderleri, temsilcileri ve sadık takipçileri ile Zehirli Liberalizm!

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et