TBMM’DEN UTANILACAK BİLDİRİ
Gazze’den gerçekleştirilen huruç operasyonu üzerine TBMM’de dün gizli bir oturum gerçekleştirildi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Genel Kurul’da milletvekilini bilgilendirirken, toplantı sonrası TBMM’de grubu bulunan 6 siyasi partinin imzasıyla ortak bir bildiri yayımlandı.
Yayınlanan bildirinin suya sabuna dokunmamaya özellikle dikkat gösteren korkak ve pısırık bir dille kaleme alınmış olması, işgâlci ile vatanının bağımsızlığı için savaşanı bir tutuyor oluşu gözlerden kaçmadı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisinin Ortak Bildirisi
Filistin ve İsrail’de yaşanan çatışmalarda çok sayıda sivil can kayıplarının yaşanması, sivil altyapının hedef alınması ve sivillerin en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumda bırakılması vicdanları yaralamaktadır. Krizin başka bölgelere de sirayet potansiyeli, bölgesel güvenlik ve istikrarı ciddi biçimde tehdit etmektedir.
(Daha ilk paragrafta falso. Sanki Filistin ve İsrail diye iki eşit taraf var ve birbirlerine karşı eşit derecede haksız uygulamlar yapıyorlar gibi… Saldırgan İsrail’in tutumu tasvip edilemez diye başlamak gerekirdi. Bundan sonraki satırlar da esasında bu minvalde devam etmekte…)
Sivillerin her şartta korunması ve toplu cezalandırma mahiyetindeki uygulamalardan kaçınılması hukukun, vicdanın ve insanlığın gereğidir. Bu gerilimin telafi edilemez sonuçlar doğurmaması için tüm tarafları barış-güvenlik-istikrar vizyonumuz çerçevesinde itidale ve aklıselime davet ediyoruz.
Son yaşananlar, uzun süredir tarifsiz sıkıntı, umutsuzluk ve acılara yol açan Filistin-İsrail meselesinin artık 2 devletli çözüme yönelik yerleşik Birleşmiş Milletler parametreleri temelinde ve müzakereler yoluyla adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması zaruretini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Filistin-İsrail meselesinin çözümü, sonuçları yönetmekten değil, sorunların temelinde yatan sebepleri ortadan kaldırmaktan geçmektedir. Son olaylar, elli altı yıldır devam eden hukuksuz işgal ve buna bağlı politikaların doğurduğu bir sonuçtur.
Toprakları, hayat ve gelecek umutları elinden alınan Filistin halkı, bugün yeni ve emsali görülmemiş bir kuşatma altındadır. 2 milyon insanın yaşadığı ve on altı yıllık ablukayla çoktan bir açık hava hapishanesine dönüşmüş bulunan Gazze’ye sağlanan gıda, enerji ve insani yardımların kesilmesi, sivil yerleşimlerin hedef gözetilmeksizin vurulması uluslararası hukukun açık ve ağır bir ihlalidir.
İşgalle başlayan yasa dışı yerleşimcilerin mülk gaspları, kutsal mekânların statüsünü hiçe sayan saldırı ve provokasyonlarla devam eden ihlaller zinciri ve çifte standartlı uygulamalar, iki devlet temelindeki çözüm vizyonunu da aşındırmaya devam etmektedir.
Bu itibarla, Filistin topraklarında devam eden işgal uygulamalarının bir an önce sona ermesi ve adil bir barışa ulaşılması şarttır. Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere, tüm uluslararası toplumun artık daha fazla gecikmeksizin iki devletli çözüm vizyonu temelinde tarafları adil bir çözüme yönlendirmek için sorumluluk alması gerekmektedir.
Ortadoğu’da kalıcı barışın öncelikle Filistin-İsrail meselesinin adil bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkün olduğunu ve bunun 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin vücut bulmasıyla mümkün olabileceğini net bir şekilde yineliyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm siyasi partiler olarak yukarıda sıraladığımız görüşler temelinde taraflardan Filistin ve İsrail’de yaşanan çatışmaları tırmandırmaya son vermelerini ve sivilleri hedef almamalarını bekliyoruz.
Gazze’de bitmeyen insani trajediyi derinleştiren kolektif cezalandırma yöntemleriyle hedefi doğrudan siviller olan tüm saldırıları kınıyor; Filistin ve İsrail’i iki devlet temelinde adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmaları için daha fazla gecikmeksizin kalıcı barışa yönelik müzakerelere başlamaya davet ediyoruz.”
İsrail ve onun destekçileri bu bildiri karşısında ne hisseder?
Eli tutuk adamların yapacağı bir şey yok, yine konuşmuşlar, biz yapacağımızı yapalım, onlar konuşmaya devam etsin derler.
Yapılması gereken açık, tarafını ve tavrını açıkça ilân edip, her türlü araçla Filistin’in arkasında olunduğunu, Gazze’ye yapılacak kara harekâtı karşısında müdahil olunacağını, Filistin’in hamisi olma davasının lâf değil fiiliyatta ispatçısı olmak… NATO’dan çıkılacağını ilân etmek. AB ile kölelik ilişkilerine son vermek…
Türkiye’nin de Büyük Doğu cephesi içerisinde ve Batı barbarlığının karşısında yer alacağını ilân etmesi üzerine işte o zaman Batı ve İsrail tedirgin olup, tereddüt hissetmeye, bu açık tavır karşısında “biz ne yapıyoruz?” demeye başlarlar.
Yoksa, konuş konuş dur.
Utanç duyulacak halimiz…
Ne diyordu Kumandan Mirzabeyoğlu: Dünyada yaşanan zulümlerin sebebi bizim adam olamadığımızdandır!
Mesele, adam olmayı istiyor muyuz, nasıl ve kimlerle, hangi fikir ve ahlâktaki adamlarla adam olunur?