İSRAİL TEKNOLOJİ PUTUNUN KURBANI OLDU

Ayhan SÖNMEZ

Modern manevra savaşlarında da şu hâlen geçerlidir ve aksini iddia edenlere rağmen geçerli olmaya devam edecek: Makineler savaşmaz, insanlar savaşır. Teknoloji sihirbazlığına aşırı güvenmenin tehlikelerini, teknolojik teçhizat kullananlar daha iyi bilir. Çünkü teknolojiler kesinlikle farklı sorunlara çözümler sunabilse de bunlar genellikle kırılgan çözümlerdir. Teknolojiler neredeyse her zaman belirli bir amaç için teşkil edildiğinden ve tasarımlarında pek çok faraziye yer aldığından, genellikle işler ters gittiğinde amaçlandığı gibi fonksiyonel, esnek ve uyarlanabilir değildirler. Ve ters gidebilecek şeylerin çoğu önceden düşünülemez ve plânlanamaz. Üstelik teknolojik çözümlere güvenildiğinde, daha önce var olmayan tamamen yeni yükümlülükler ve zayıflıklar ortaya çıkabilir. Mevcut durumda, IDF’nin savunmasının kablosuz veri aktarımına yaygın şekilde dayanması, Filistinli savaşçıların büyük bir etkiyle istifade ettiği kritik bir zayıflık haline geldi.

Aslına bakılırsa, yüksek teknolojili sınır araçları kullanmasaydı, İsrail’in böylesine kötü duruma düşmeyecek olması muhtemel görünüyor. Sınırın korunmasına yönelik bu aşırı mühendislik çözümleri ve harcanan maliyet boşa gitti; o paralar bunun yerine, çok daha fazla sayıda disiplinli, keskin gözlü, silâhlı adamın eğitimi gibi başka yerlerde harcansa daha verimli olabilirdi. Teknoloji başarısızlığa uğradığında, en sonunda uyum sağlayabilen ve karşılık verebilenler yalnızca Filistinli mücahitler gibileridir. Silâhlı, disiplinli adamlar, aynı zamanda saldırıya karşı savaşabilen ve saldırıdan sağ çıkabilen az sayıdaki sivil toplulukta da belirleyici faktördür. Belki de en kötüsü, teknolojiye aşırı güvenip makineleri ilk sıraya, insanları ise en sona koyup, herhangi bir felâkete en önemli anda müdahale etme yeteneğinin aktif olarak zayıflatılması.

Ancak bence bu bile “akıllı çit” çılgınlığının ortaya çıkardığı daha büyük sorunu hafife alıyor. İsrail’in akıllı sınır savunması, gereksiz derecede karmaşık bir sistemin benimsenmesi olarak anlaşılmalıdır. Buradaki karmaşıklık, yalnızca “karmaşık” anlamına gelmekle karıştırılmamalıdır. Daha ziyade, karmaşık bir sistem, birbiriyle karmaşık bağımlılık ve etkileşim ilişkileri içinde, çok sayıda bileşen parçasından oluşan ve entropiye tepki olarak bileşik davranışının tahmine dayalı olarak modellenemeyeceği bir sistemi tanımlayan teknik bir terimdir. Bu tür sistemler geri besleme döngüleri ve öngörülemeden ortaya çıkan özellikleriyle karakterize edilir. Karmaşık bir sistemde işler ters gittiğinde, bu kolayca çözülemez; çünkü her alt sistem diğer birçok alt sisteme dayanır ve bir sorunu çözmek için herhangi bir kolu çekmek tamamen beklenmedik etkiler üretecek ve potansiyel olarak yalnızca daha fazla alt sistem meydana getirecektir. Bu, karmaşık sistemlerin, tek bir parçanın bile başarısızlığının öngörülemeyen bir domino etkisi oluşabileceği ve giderek daha fazla bağımlılığın başarısız olmasıyla katlanarak yayılan başka arızalara yol açabileceği arıza basamaklarına karşı savunmasız olduğu anlamına gelir. Başlangıçtaki arıza giderilse bile, bu durum kademeleri tersine çeviremez ve tüm sistem çok geçmeden feci bir çöküşle karşı karşıya kalabilir.

Aslında İsrail’in sınır savunma sisteminin başına gelen de budur. Düşük teknolojili çözümlerin yüksek teknolojili çözümlerle değiştirilmesi, gereksiz yere sisteme ek karmaşıklık katmanları ekleyerek daha önce var olmayan yeni ağ bağlantılı kritik arıza noktaları oluşmasına sebep oldu. Baskı altında sistem, daha basit bir sistemin kullanılmasına kıyasla çok daha yıkıcı sonuçlar doğuracak şekilde tamamen çöktü. Aşırı derecede karmaşık çözümlere olan bağımlılık, eski unsurların aşırı derecede gereksiz olduğu düşüncesine yol açsa da aslında eski unsurlar daha basit olduğundan daha güvenilirdir. Mesela, bu sistem arızası, birliklerin azaltılması ile birleştiğinde, kırılganlık çok daha fazla arttı.

Sağlam sistemler darbelere dayanabilen ve ilerlemeye devam edebilen sistemlerdir. En iyi durumlarda, sadece dayanıklı değil aynı zamanda kırılganlığa karşı etkindirler (düzensizlikten kazanç sağlarlar ve düzensizliğin ortasında güçlenirler). Bu tür sistemler genellikle yerleşik yedeklere ve alternatif, uyarlanabilir çalışma modlarına sahiptir. Ancak çoğu zaman bu dayanıklılık/kırılganlığa karşı dayanıklılık, yalnızca neyin yanlış gidebileceğini planlamaya çalışan mühendisliğe borçlu değildir; basitliğin kendisi, sistemlerin ve stratejilerin sağlamlığına katkıda bulunmak için kendi sihrini kullanır. Basit yaklaşımlar ve sistemler maliyet ve enerji açısından daha verimlidir, daha anlaşılırdır, yürütülmesi daha kolaydır, çoğaltılması ve ölçeklendirilmesi daha kolaydır, anında uyarlanması daha kolaydır, daha fazla kendine güvenir, daha az bağımlıdır, tamiri daha kolaydır ve arızalanma ihtimali daha düşüktür. Baskı altında sadeliğin kendisi ciddi bir varlık olabilir.

Bunlar, teknolojiden hiçbir zaman istifade edilemeyeceği veya onu eklemenin her zaman net bir menfilik oluşturacağı anlamına gelmiyor. Açıkçası savaş alanı, teknolojik değişimin her zaman çok önemli bir rol oynadığı hususi bir örnektir. Bugün hiçbir ordu iyi kılıç ve kalkanın neşeli sadeliğiyle kazanamaz. Ancak yakından incelendiğinde, gerçekten işe yarama eğiliminde olan ve sonuçta en dönüştürücü ve kalıcı etkiye sahip olan teknolojilerin neredeyse her zaman en basit, sağlam, uyarlanabilir ve ölçeklenebilir olan ve genel olarak birbirini güçlendiren ve çalışan teknolojiler olduğu ortaya çıkar. Tamamen insan unsurunun yerine karmaşık bir sistem koymaya çalışmak yerine, insan unsuruyla uyum sağlamak… Bunu Hamas çok başarılı bir şekilde örnekleştirirken halihazırda Ukrayna cephesinde ve diğer yerlerde örnekleri de mevcuttur…

Ancak teknoloji bu hudutların dışına taşıyor ve teknoloji çoğu zaman aleyhe çalışıyor; çünkü onu tüm sistemlerimize gereksiz karmaşıklık katmanları eklemek için kullanmaya devam ediyoruz. Biraz abartmak gerekirse, temelde artık hiçbir şeyin işe yaramadığını fark ettiniz mi? Banyodaki musluklar çalışmıyor çünkü hareket sensörleri kontrolden çıkmış durumda ve görünüşe göre manuel düğmeler artık yok. Yeni buzdolabınız veya fırınınız bir dokunmatik ekran ve bir akıllı telefon uygulamasıyla birlikte gelir; dolayısıyla bir miktar cips kızardığında elbette bir yıl içinde kullanılamaz hale gelir. Bilgisayarlı elektrikli arabanız, bir yazılım güncellemesini indirdikten sonra yolda giderken kendini bloke eder ve tamir edilmesi imkansız olduğundan çekilmek zorundadır. Bunlardan herhangi birinin fonksiyonunda iyileşme oldu mu? Hayır, tam tersi. Ama onlar daha karmaşık!

Bugün, teknolojiye ve karmaşıklığa, sırf onun için problemlerimizi kesin olarak çözebilecek bir büyücülük olduğuna inanarak tapınmaya başladık. Çoğu zaman aslında öyle olmuyor; kendi kapasitelerimiz aslında azalmışken ve entropinin neden olduğu sistem arızalarına karşı hassasiyetlerimiz artarken, sadece bunu yapmışız gibi bir yanılsama oluşuyor. Bu şekilde teknoloji, gerçek insan yenilikçiliğinin ve uyarlanabilirliğinin yerini alan, hatta engelleyen sahte bir put haline geldi

Bu arada, korkarım ki şu anda buzdolaplarından ve hatta akıllı çitlerden çok daha büyük karmaşık sistemlere de güveniyoruz. Medeniyetler ve imparatorluklar da karmaşık sistemlerdir. Onlar bile kendilerini “kurallara dayalı uluslararası düzen” veya buna benzer bir şey olarak adlandırmakta ısrar ederler. Ve imparatorluklar da çoğu karmaşık sistemle aynı şekilde çöker: Kendi ağırlıklarını taşıyamayacak kadar karmaşık hale gelerek. Dünyanın dört bir yanına yayılıyorlar ve çok fazla ittifakları ve taahhütleri, çok fazla bağımlılıkları ve hayatî millî çıkarları, aynı anda idare edemeyecekleri kadar çok borç senetleri var. Çok fazla masraf, çok fazla batık maliyet, çok fazla kritik kaynak ve ticaret yolu, çok fazla koruyuculuk, çok fazla düşman; imparatorluğun aşırı genişlemesinin gerçekte anlamı budur. Yalnızca hazinenin ödeyemeyeceği kadar fazla bütçe olması değil, aynı zamanda genel karmaşıklığın imparatorluğu yönetmeyi kelimenin tam anlamıyla imkânsız hale getirecek bir seviyeye ulaşması. Bu noktada ortaya çıkan her sorunu çözmeye çalışmak yalnızca daha fazla sorun çıkarır; imparatorluk hâlâ güçlü kalabilir ama kırılgan hale geldi. Tek bir başarısızlık noktasının bile yıkıcı bir başarısızlık zincirini başlatma potansiyeli giderek daha da artıyor. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri giderek daha görünür bir panikle dünya çapındaki yangınlara ateş taşırken birbiri ardına küresel bir başarısızlıklar zinciri tam da şahit olduğumuz şey olabilir. Kırmızı renkte yanıp sönen ışıkların sayısı, daha fazla domino taşı düştükçe daha da hızlı artıyor. Sorun şu ki, eğer durum böyleyse, mevcut sorunları çözmek bile asla yeterli olmayacaktır. Kademenin kendi mantığından yeni sorunlar ortaya çıkacak ve (diyelim ki) bir yangınla mücadele etme çabaları yeni yangınları tetikleyebilir. Amerika, kendisini aynı anda iki tarafta savaşa bulaştırarak, örneğin Çin’i Tayvan’ı işgâl etmeye sevk edebilir mi? Bir ihtimal gibi görünüyor. Ancak bu veya başka herhangi bir potansiyel tırmanıcı kriz hakkında bilgi sahibi olamayız. Artan öngörülemezlik artık sistemin tanımlayıcı özelliğidir.

Bu kaosun ortaya çıkışına şahit olan pek çok kişi, tahmin edilebileceği gibi, imparatorluğun çabalarını iki katına çıkarması, hiçbir yerde zemin bırakmaması ve herkese “küresel liderliğinin” gücünü göstermesi gerektiğinin kesin delili olduğunu iddia edecek. Israr edecekler, çılgınca doğrayacaklar; çünkü herhangi bir yere geri çekilmek, zayıflık göstermek ve felâkete davetiye çıkarmak olacaktır. Bunun yerine, eğer çöküşün önüne geçmek istiyorsa, daha fazlasını yapmaya kararlı olmalı. Ancak daha fazlasını yapmak, sisteme daha fazla karmaşıklık ve dolayısıyla daha fazla güvenlik açığı eklemek anlamına gelir. Söylemeye gerek yok, bu bir başarısızlık zincirini önlemek veya durdurmak için hiçbir şey yapmaz; sadece onun nihai kapsamını, momentumunu ve öngörülemezliğini artırır

Doğal olarak daha akıllıca bir metod, basitleştirmek gibi görünüyor. Yetenekler ve taahhütler dengesi istikrarlı yeni bir dengeye ulaşana kadar, gücü korumaya odaklanarak ve sistemin yalnızca en kritik düğümlerini savunarak taahhütleri ve aşırı genişletilmiş pozisyonları kasıtlı olarak geri almak. Ancak bu tür bir reform son derece zordur, çünkü imparatorluğun, Gordion Düğümü’nü tek seferde çözmesi çoğu zaman imkânsız hale gelir; sonuçta karmaşık sistemlerin sorunu da budur. Bu nedenle tarihî olarak bu tür çıkmazlar genellikle yalnızca tek bir kesin darbeyle, sistemik çöküşle çözülür ve basitlik yeniden sağlanır.

Belki bu zaten oluyor, belki de değil. Ancak her halükârda, yine de önleyici olarak basitleştirmek için elimizden geleni yapmaya başlamak ve böylece daha dirençli ve daha az savunmasız hale gelmek; hâlâ insanî parçamız varken ve bunu kendi isteğimizle nispeten yapabiliyorken…

Bu yazı, yazarın, “KOMPLO TEORİLERİ VE İSRAİL’İ ÇÖKERTEN GERÇEK” başlıklı yazısının devamı niteliğindedir.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: