KOMPLO TEORİLERİ VE İSRAİL’İ ÇÖKERTEN GERÇEK

Ayhan SÖNMEZ

Çoğu kişi gibi ben de Hamas’ın “Aksa Tufanı” adıyla İsrail’e yaptığı Huruç operasyonunu ve akabinde ortaya çıkan savaşı yakından takip ediyorum. Ancak hikâyenin yazılmayan belirli bir tarafı var; bu hususa geri dönmeyi ve üzerinde durmayı istiyorum; şimdi bir süre düşünün: Nasıl oldu da İsrail’in son derece pahalı ve yüksek teknolojiye sahip Gazze sınır savunması Hamas’ın ilk sürpriz saldırısını durduramadı?

Huruç operasyonu o kadar beklenmedik ve şaşırtıcıydı ki, her taraftan çok sayıda insan, bu, güya aşılmaz savunmaların hızla çökmesini ve ardından İsrail ordusunun saldırıya çok yavaş tepki vermesini, başlı başına bir komplo ile açıklamaya çalıştı veya bu imada bulundu; gerçekten herkes şaşırmış durumda… Komploculara göre, Netanyahu, Washington yahut da içerdeki birileri -her kim olursa olsun- saldırının gerçekleşmesini istemiş olmalı, aksi takdirde ihtimali bile yok. Bu fikir gülünç ve mânidar. Görünüşe göre pek çok kişi, İsrailli Yahudilerin kasıtlı olarak ihanete uğradığı ve kendi sağcı hükümetleri tarafından öldürülmelerine yol verildiğini düşüncesinde, çünkü bunu, karmaşık teknolojik sistemlerin muhtemelen başarısız olabileceği teorisinden daha kolay inandırıcı bir teori olarak görüyorlar. İşte bu, modernlerin işlerin nasıl yürüdüğüne, nasıl yanlış algıladığına, sistemlere olan inancın nasıl yanlış yönlendirdiğine ve böylelikle ekseriyetle, kazara kendisini kaosa karşı daha az savunmasız hale getirdiğine dair önemli bir şeye işaret ediyor.

Son birkaç yılda İsrail, Gazze ile takriben 60 kilometrelik sınırın tamamı boyunca uzayan bir güvenlik bariyeri inşa etmek için milyarca dolar para harcadı. İddiaya göre bu, önceki tüm savunma çitlerinin pabucunu dama atacak bir çit olacaktı. 20 metrelik çok katmanlı tel, çelik ve beton bariyerlere ilaveten “akıllı çit” ve her noktası kulelere montelenmiş kameralarla izlenen, hareket algılayıcılar ve diğer sensörler, radarlar ve uzaktan kumandalı silah sistemlerinden oluşan bir ağı entegre etti. Tamamlandığında bu hat, veri merkezleri ve yüksek teknolojili gözlem ve dinleme noktaları olarak hizmete başladı. Yarinaltı da ihmal edilmemişti. Tünellerden sızmayı engellemek için tertip edilen yer altı duvarı ve sensör sistemi, büyük masraflarla tüm sınır boyunca yerin çok altına uzatıldı. Bu arada İsrail’in gelişmiş, olağanüstü maliyetli “Demir Kubbe” füze savunma sistemi de gökleri koruyordu.

Emsali olmayan teknolojik bir proje olan bu bariyer, hesapta Hamas’ın geliştirmeye çalıştığı yetenek ve manevraların her birini boşa çıkaracak ve kendisi ile güneydeki (İsrail’in) sakinleri arasına demirden, sensörlerden ve betondan bir duvar koyacaktı. Kibirlenerek şöyle demişlerdi: “Bariyer gerçeği değiştiriyor. Geçmişte olanlar bir daha olmayacak.”

Çit gerçekten bir teknoloji harikası. Başıboş bir kedi alarmları çalıştırmadan sınırın yakınına bile yaklaşamaz. Ve İsrail hükümeti ve ordu kesinlikle bunun gerçekten aşılamaz olduğuna ve sahadaki gerçekliği gerçekten değiştirdiğine inanmış görünüyor; bu ayın başında düzenli askerî güçlerinin çoğunu Batı Şeria’yı ve kuzey sınırını korumak için yeniden konuşlandırmalarının bir nedeni de bu olsa gerek…

Ancak 7 Ekim gününde bu büyük silikon duvarın neredeyse tamamen işe yaramaz olduğu ortaya çıktı, bariyer Hamas tarafından birkaç dakika içinde aşıldı ve daha sonra neredeyse hiç karşılık görmeden Güney İsrail’i operasyon sahası hâline getirdi. Rakamlar doğruysa, sonuçta en az 1400 İsrailli hayatını kaybetti, yüzlercesi rehine edildi. Ne oldu? İsrail’in, stratejik istihbarat hezimetinin nedeni, bu bariyerle birlikte Hamas’ın başarılı bir şekilde pasifize edildiğine ve artık saldırı teşebbüsünde bulunmakla ilgilenmediğine dair yanlış kanaate mi saplanmıştı? Kesinlikle öyleydi. Sınır savunmalarının kendi başlarına beklenmedik bir saldırıyı bile tespit edip püskürtebilmesi gerekiyordu veya en azından bu şekilde olacağı kanaatindeydiler. Peki, nasıl ve neden başarısız oldular?

Saldırı gününde olup bitenlere dair ilk haberlere göre, İsrail istihbaratının aslında faaliyetlerde olağandışı bir artışı hemen önceden fark ettiğini ve sınıra acil bir uyarı gönderdiğini ancak bu durumun ya fark edilmediği, yahut da umursanmadığı anlaşılıyor. Ben orada olmasam da, bunun neden olduğunu kesin olarak söyleyemesem de, sıradan ihtimalleri hayal etmek zor değil. Evvela, o gün Yahudilerin büyük bir bayramıydı ve birçok askere evlerine gitme izni verilmişti, dolayısıyla oradan sorumlu personel yerinde değildi belki; ayrıca askerlerin vardiya değişiminin tam ortasında oldukları da söyleniyor; Hamas bunu çok güzel bir şekilde gözlemleyip, harekete geçme vaktini tam olarak tesbit etti; alarm gözden kaçırılmış olabilir; veya belki normalde mesajla ilgilenmesi gereken kişi sadece kahvaltı yapmakla meşgûldü, kaale almadı; çünkü geçmişte yanlış alarm olduğu ortaya çıkan pek çok benzer uyarı almıştı. Başka bir ifadeyle, burada sıradan insan hatasının büyük oranda mevzubahis olduğu görülüyor.

Her hâlükârda Hamas, saldırılarına sürpriz unsuruyla start verdi. Bu ani saldırıda hayatta kalanların çoğu, standart bir önlem olarak aceleyle müstahkem sığınaklara gönderildi veya korkarak kaçtılar. Normalde durumu izlemek için güvenlik kameralarına güvenirlerdi. Ancak Hamas, ağa güç sağlayan iletişim kulelerine saldırmak ve onları devre dışı bırakmak için havan topu mermileri ve diğer patlayıcılarla donatılmış küçük, kullanıma hazır insansız hava araçlarını kullandı. Bu dronlar radarın tespit edemeyeceği kadar küçüktü ve alçaktan uçuyordu, dolayısıyla gözle ve kulakla tespit edilmiş olmaları gerekiyordu. Yani insan gözü ve kulağıyla… Çünkü kulelerin sağladığı hücresel veri bağlantısı olmadan kameralar, sensörler ve alarm sistemleri çalışmıyordu.

Gözetleme ve iletişim sistemlerinin devre dışı kalmasıyla birlikte Hamas militanları, çitin üzerinden uçmak için artık meşhur yamaç paraşütlerini kullandılar. Orada çok az silâhlı muhalefetle karşılaştılar. Uzaktan kumandalı makineli tüfek mevzileri de (kablosuz veri olmadan bile çalışabiliyorlarsa) dronlar tarafından yok edilmişti. Artık izole edilmiş, her birinde tek bir askerin bulunduğu (hepsi genç kadınlardan oluşan) 23 adet yüksek teknolojili gözlem noktası ilk saldırganlar tarafından pusuya düşürüldü ve hızla bastırıldı. Saldırıları bildirmeye çalışanlar kolaylıkla iletişim kuramadıklarını fark edeceklerdi. Bu arada Hamas, buldozerler ve tel kesiciler kullanarak çitin yaklaşık 30 bölümünü dirençle karşılaşmadan hızla düzleştirdi. Bütün bunlar yalnızca birkaç dakika sürdü.

Sınırı koruyan IDF tümeninin operasyonel komuta ve kontrolü, tel örgüye yakın tek bir merkezî üste toplanmıştı. Yaklaşık 1500 Hamas militanı şu anda açık olan sınırı geçerken, bu üs hızla istilâ edildi ve oradaki üst düzey subaylar öldürüldü veya esir alındı. Çok sayıda asker koğuşlarında uyurken vuruldu ve çoğunun hâlâ iç çamaşırlarıyla dolaşan fotoğrafları göz önüne alındığında, muhtemelen çok az uyarı aldılar veya hiç uyarı almadılar. Bunun ardından merkezî liderliğin aniden yok olması ve komuta zincirinin bozulması, iletişim problemleriyle birlikte, bu vaziyet, genel durumun kapsam ve ciddiyetinin kolayca bir araya getirilemeyeceği veya yerel kuvvetlere yahut ulusal düzeydeki askerî komutanlıklara iletilemeyeceği mânasına geliyordu… Böylece liderlerin neler olup bittiğini tam olarak kavraması ve ülkenin başka yerlerinden gelen takviye kuvvetleriyle başarılı bir şekilde temasa geçilmesi, harekete geçirilmesi, koordine edilmesi ve tehdide karşı koymak için güneye hareket etmesi saatler sürdü.

Bu konuda nasıl düşünmeliyiz? En basitçe, İsrail Savunma Kuvvetlerinin (IDF) savunmalarına aşırı güvendiğini ve düşmanı Hamas’ı hafife aldığını söyleyebiliriz ki, bu kesinlikle doğru. Gazze sınırına yakın konuşlanmış güçlerin azaltılması, çitin inşası ve çevresinde meydana gelen aura nedeniyle makul görünüyordu; sanki yenilmezmiş gibi, hiçbir şey onu geçemezdi havasında…

Ayrıca stratejik olarak, savunma katılığı tercih ettiklerini ve işler ters gittiğinde esnek bir şekilde uyum sağlamaya hazırlıklı olmadıklarını da söyleyebiliriz ki bu da doğrudur. Savunma katılığının, savunma derinliğine göre zaafı, bir ordunun taarruzî manevra yapma konusundaki genel kabiliyetini ve hazırlığını köreltmesi, buna mukabil düşmanın savunma kabiliyetinin önünü açmasıdır. Zira çitler kendilerine de engel olduğu için diğer taraf stratejik olarak daha güçlü hale gelir. Hamas hâliyle tel örgü yakınındaki kasabalarda askerleri kaçırmak ve olabildiğince zarar vermek için bir operasyon gerçekleştirmeye odaklanacaktı, bundan doğal bir şey olamazdı… Savunma katılığı, Clausewitz’den Sun Tzu’ya kadar stratejistlerin defalarca uyardığı ve tarih boyunca sayısız kez yapılan klasik askerî hataların en barizidir. Ancak bu durumda daha farklı bir şey var, daha büyük hata, IDF’nin teknolojik çözümlere, metodlara ve düşünce tarzlarına aşırı derecede güvenmeye başlamasıdır. Teknolojik devasa put, üzerlerine devrilmiştir. (Devam edecek)

One thought on “KOMPLO TEORİLERİ VE İSRAİL’İ ÇÖKERTEN GERÇEK

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: