ÂDEMİYET YA DA ADEMİYET

Levent AKINCI

Kur’ân-ı Kerim’de hepimizin topraktan yaratılan Âdem Aleyhisselâm’ın çocukları olduğu ve kimsenin kimseye nesebi sebebiyle üstünlüğünün olmadığı, üstünlüğün takvada olduğu, ve yine hadislerde de asabiyetin cahiliyye huylarından olduğu beyan edilmiştir. Alâkalı çokça ayet ve hadis vardır, meselâ bir hadiste asabiyet yapanların, burnu ile necaset yuvarlayan mayıs böceklerinden bile aşağılık olduğu haber verilmiştir. Asabiyet yapan birini görünce ona çekinmeden ve kinayesiz olarak doğrudan ‘babanın bilmem neresini ısır’ deyin, diye buyrulmuş bir başka hadiste. Asabiyetin, nasıl da aşağılık bir iş olduğunu buradan bir kez daha anlıyoruz. O, sayıyla çoklukla ve soysopla, sulble, meniyle övünerek azîz olacaklarını sanan kibirli burunlular, aslında burnu ile pislik yuvarlayan böceklerden bile sefiller zeliller.

Makaleyi uzatmamak adına, okuyucuyu “asabiyet ve hamiyet” lafızlarının lûgat ve ıstılâh mânâları için İslâm ansiklopedisine havale ediyorum. Ama şunu kısaca belirtmek isterim, asrımızda asabiyet ve hamiyet sadece ulusçuluk mânâsında yapılmıyor. Asabiyet ve hamiyet ve holiganlık fanatiklik sadece ulusçulukta ve sporda olmuyor. Asabiyet bir sülâle, kabile, kavim ve ırk için yapıldığı gibi, bazen bir hizip, cemaat, tarikat, camia, zümre vs için de yapılıyor. Hatta cinsiyet asabiyeti bile var denebilir. Yeşil feminizmde gördüğümüz gibi… Kendisinden olmayanı, kendi sınıf, zümre veya fikriyatında olmayan müslümanı insan yerine bile koymayan ve ötekinin hiç bir hayrını doğrusunu görmek istemeyen, veya mazlum olduğunda elini tutmayan, keza zalim kendinden olunca zalime arka çıkan veya ortadaki günâha günâh, zulüme zulüm diyemeyen, susarak arka çıkan herkes bir tür asabiyet üzere demektir. Allahuâlem.

İnsanoğlu. Âlâyıilliyyine çıkanı da var, esfelesâfiliyne ineni de. Âlemde bir kısım insanlardan daha şerefli hiç bir mahlûk olmadığı gibi, yine bir kısım insanlardan da daha şerefsiz mahlûk da yoktur.

Kendisine biat etmeyen ve sömürülmeye direnen her ulusa “barbar” damgası vuran ve kolezyumlarda, arenalarda insanı insana öldürterek eğlenen Romalılar’dan, nice dul kadınları “cadı” diyerek yakan Haçlı Avrupa’ya, yağmacı cânî Moğollar’dan Komünist katil Stalin’e, Mao’ya, Faşist katil Hitler’e, Doktor Mengele’lere, Siyonist Netenyahu’lara… Tarih nice ruh hastası vahşiye sadiste tanık olmuştur.

Çoluk çocuk, yaşlı kadın masum demeden yapılan tüm “toplu infaz, infial ve linçlerde” genellikle şu ruh hâli görülür:

*Dehumanization (İnsandışılaştırma) ve *Demonization (Şeytanlaştırma).

“İnsan insana bunu yapmaz” der ya hani atalarımız. Evet, öyle cürümler vardır ki bir insanın bir başka insana yapması akıl, vicdan, hatta imkân dışı gibi görülür. Ama maalesef ki oluyor bazen. Tarih tekerrürdür. Bilhassa da bu coğrafyada. Mâziden ibret alıp aklı imânla başa almadıkça tekerrür kaçınılmazdır.

“Öteki” taifenin çocuktan kadına, kocakarısından bahçesindeki zeytin ağaçlarına, ahırındaki koyununa dek hepsini birden sadistçe katledebilmesi, ya da hayvan gibi toplama kamplarına tıkaması, vb zulümler edebilmesi için, insanların önce insanlıktan çıkması gerekiyor. Ve bunu yaparken de hem kendi bozuk vicdanlarını bastırmak rahatlatmak, hem kendi halkını veya yola çıktıkları camia içinde birbirlerini ikna ve motive edebilmek, hem dünyanın gözünü boyamak için önce karşı tarafı İnsanlık dışı görmesi/göstermesi, “Canavarlaştırması” ve “Şeytanlaştırması” gerekir.

Aslında, asılla, neseble, soysopla, sulbla, çükle, vulvayla, meniyle övünen ve avunan faşistlerin manevî atası olan ilk faşist İblis’tir. Aleyhillâ’ne.

İblis aleyhillâ’ne, kalbinde Âdem Aleyhisselâm’a hased besliyordu ve aklında mantığa bürümeye çalıştı, şöyle diyerek: “Benim aslım ateş, onunki toprak.”

Ve bildiğimiz gibi, Yahudilikte, biz diğer insanlara “Goyim” denir. Yani Yahudi ulusuna hizmet için yaratılmış insancıklar veya “hizmet hayvanı” gibi bir anlamı var bunun. Ve Yahudilerin kutsal kitabında yani muharref Tevrat’ta diğer uluslar için şöyle bir savaş ahlâkı ortaya konuluyor; “Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme. Erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür”. (Tevrat 1. Samuel böl. Ayet 3).

Burada bir kavim olarak İbranî ulusunu tahkir etmiyorum, haşa. O doğuştan gelen bir soy, seyyidlik hatta. Safiye validemizin bu konudaki sözlerini hatırlayalım. Bilâkis, burada, doğduktan sonra edinilen Yahudilik dininin temel kaynağından bir nakil yapıyorum sadece. Bu ara notu da düşeyim. Biz her bebeğin fıtrat üzere tertemiz ve masum doğduğuna inanırız.

Hitler’in sipariş ettiği Nazi propaganda filmlerinde yahudiler ve diğer bazı uluslar için “Untermensch” yani “İnsan altı tür“, ve “Fareler gibi hastalık yayarlar” gibi, “Aryan ırkı tehdit eden veba” gibi ifadeler çokça telaffuz edilir.

Yakın tarihte sömürgeci haçlı ruhunu her daim sürdüren Avrupa devletlerinin el birliği ile Ruanda’da bir soykırıma imza attığını hatırlayalım. Fransa ve Belçika’nın baş aktör ve provokatör, diğer kâfir dünyanın da seyirci olarak iştirak ettiği bu soykırımda, kızıl Çin’den binlerce pala siparişi verilmiş ve bu palalar Fransız uçaklarından, Hutsiler’e yönelik bir soykırım yapmaları için Hutular’a atılmıştı, ve kısa sürede bir milyona yakın insan vahşi hayvanların öldürme şeklinden bile daha vahşi surette katledilmişti. Çocuk, bebek, kadın, ihtiyar, herkes! Tutular’a sunulan slogan şuydu; “Hamam böcekleri kelebek olmaz“, “Hamam böceklerini öldürün”. Sömürgeci haçlı Avrupa’nın belirlediği bu sloganla başladılar katliama. Gerisini ilgili sinema filmlerinden veya gerçek fotoğraflardan ve canlı kalabilmiş şahitlerden biliyoruz zaten.

Amerikaya bu ismi veren sömürgeci Avrupalılar Kızılderili denilen yerli halk hakkında “vahşiler” ve benzeri sözler telaffuz ediyorlardı. Bir çok filmde de bu bakışlarını sergilemişlerdir.

Ku Kluks Klan örgütü ve o kafada olan Amerikalılar, Zenciler hakkında “kara domuz” ve “köpek” gibi benzetmeler yapıyorlardı. Ve bar kapılarında “Köpekler ve zenciler giremez” yazılı tabelalar asıyorlardı.

Bir kısım faşist ideologlar ve liderler, taraftarlarını ve tarafını tuttuğu halkı vahşete, cinayete, tecavüz ve işkencelere, infiallere ve linçlere böyle hazırlıyorlardı. Önce karşı kavmin veya grubun “insan dışı” bir tür olduğuna inanmaları gerekiyordu. Kendilerini buna inandırmaları gerekiyordu. Sonrası kolaydı. İnsan dışı ve ulus için tehdit unsuru olarak gördükten sonra gerisi türlü türlü propaganda ve birbirlerini kışkırtmalarla “histerik” şekilde devam ediyor ve en nihayetinde faşist sürüler her türlü zulmü, vahşeti gözünü bile kırpmadan hatta eğlenerek yapabiliyordu. Hocalı katliamında gördüğümüz de buydu, Srebrenica’da da, Gazze’de de, diğerlerinde de.

Günümüzde aramızdaki malum bazı provakatör faşistlerden, muhacir ve mülteciler hakkında sık sık duyduğumuz “çok seviyorsanız alın evinizde besleyin” gibi cümleler de bu türden cümlelerdir ve bahsi geçen insanların “köpek” gibi olduklarını işlemeye çalışıyorlar zihinlere. Ve sürekli “parazit” diyorlar göçmenler için. Bir ara Suriyeliler sürekli gündem idi, şimdi aynı cenah Filistinliler hakkında da üstelik yalan söyleyerek aynı şeyi yapıyor. Güya yüzbinlerce Filistinli Türkiye’ye getirilecekmiş. Sosyal medyada yazıp çizdiler böyle şeyler. Doğru değil bu iddia da, doğru olsa ne. Bence Filistinli kardeşleri alalım bu siyonazileri verelim…

Yukarıda eski ve yakın tarihten bir kaç örnekte gördüğümüz “habis ruh“, o “şeytani psikoloji” hepsinde aynı. Hepsinde aynı asabiyet, aynı faşistlik, aynı habislik, aynı iblislik var, sadece zamana ve zemine göre vahşetin “gerekçeleri”, sözde mazeretleri değişiyor. Ruh aynı ruh!

Hedef kişileri “insandışılaştırma” ve “şeytanlaştırma”. Böylece yönlendirdikleri faşist kuduzların, hedef gösterdikleri o kimselere yapacakları vahşeti “meşru” görmelerini sağlamak ve o faşist kuduzları yapılması için yanıp tutuştukları mel’un vahşete hazırlamak isterler.

Birilerince köpeklere haşa Arap denmesi, Kürtlere haşa kart kurttan çıkmış denmesi, veya birilerince Türklere haşa Tırko tırrek vs denmesi. Hepsi aynı Faşizm küfrünün aynı iblisliğin farklı renkleridir. Keza, güya Kürtlerin ataları Süleyman Aleyhisselâm tarafından bir dağa sürülen fareler imiş, güya Türkler Zülkarneyn Aleyhisselâm tarafından sedd ile hapsedilen yecuc mecuc imiş vs; bunlar da çeşitli faşistlerin zaman zaman dillendirdiği İsrailiyat nevinden hurafelerdir, zırvalardır!

6-7 Eylül 1955 İstanbul olayları, 19-26 Aralık 1978 Maraş olayları, 6-8 Ekim 2014 Kobani olayları, ve yakın tarihlerde mesela 2021 Ankara Altındağ’da ve bundan önce ve sonra diğer bazı il ve ilçelerde görülen çeşitli etnik ve politik linç olayları. Hepsinde aynı faşist habis iblis ruhu görüyoruz.

Evet. Sırf ırkı veya kavmi sebebiyle bir kısım insanoğlunu domuza, fareye, köpeğe, eşeğe, necasete, ota b.ka, böceğe benzetenler, hadisi şerif kavlince asıl kendileri b.k böceklerinden bile aşağılıktırlar! Ve onlar İblisin mânevi çocuklarıdırlar! Deccâlin askerleridirler!

Bu arada, şimdi sen de birilerini insandışılaştırdın ve şeytanlaştırdın denilebilir. Kesinlikle! Bir kısım zâlimlerin hayvan gibi hatta ondan ve hatta cemaddan, taşlardan bile aşağılık olduğunu dinimiz beyan etmiştir. Âlâyıilliyyin mertebesine çıkan ve eşrefi mahlûkat olma hakkını veren de insanoğlu, esfelesâfiliyne düşen de. Zirve de insanlardan çıkıyor çukurun dibi de. En şerefli mahlûk da insanlardan çıkıyor en şerefsizi de. Fakat bunda kriterimiz doğuştan gelen soy sop değildir. İtikad ve ahlâktır. Baştan beri anlattığımız da budur zaten..

Bir kısım insanları sırf ırkı, kavmi sebebiyle tahkir etmek şeytanlık değil de nedir? Ve her hadisede çoluk çocuk demeden rastgele yapılan saldırılar, kahpece linçler, infialler, canavarlık değil de nedir?

Yerli Neonaziler. Bir de bunlar türedi. Şimdilerde Siyonazist oldular. Malûmdur ki, “hökümatın” bir sürü beceriksizliği (en yumuşak tabirle beceriksizlik) sayesinde ülkemiz Batı’nın mülteci filtreleme merkezi hâline geldi. Nasıl ki Batı’nın binlerce ton çöpü dönüşüm ve imhası için bize postalanıyor ve tabiat, hava, su, toprak bu zehirlere maruz kalıyor, buna paralel olarak da, biraz da coğrafi konumun da istismarıyla, bilâteşbîh ama batının mülteci toplanma ve filtre yeri haline geldik. Her mülteci muhacir değil, hepsi kardeşim falan da değil. Bizde olduğu gibi onlarda da insanı da var iti, köpeği de var. Hele hele geldiği ülkede çeşitli yüz kızartıcı adi suçlardan aranıp da kaçıp gelenler de yok değil. Veya meselâ Taliban İslâm rejiminden kaçarak gelen bir kısım hain mürted Afganlar kardeşim falan değiller. Hayatta tek gayesi lüks bir yaşam olan ve para hırsıyla bir an önce kapağı Avrupa’ya atayım derdindeki zındık bir kısım göçmenler de kardeşim değiller. Örnekler çoğaltılabilir. Muhacir, mübadil, mülteci, göçmen, bunlar hepsi farklı kavramlardır. Elbette ümmetçiyim, fakat bir beldenin demografisi ile kasten uğraşılmasına veya göç politikasının beceriksizce icra edilmesine karşıyım.

Bununla birlikte, yukarıda meramımı anlattığım gibi, ister muhacir ister mülteci olsun, göçmenlere ve ailelerine her türlü insanlık dışı muamele ve politikaya karşıyım. Evet ortada bir yabancı ve göçmen sorunu var ama bunun çözümü herhangi bir tanesini günâh keçisi yapmak; veya herhangi bir hadisede ilgisiz masumları da hedefe koymak; yahut Stalin’in Kafkas Kırım halklarına yaptığı ve Hitler’in Yahudilere yaptığı gibi bir gecede apar topar tehcir zulmü müdür? Bu mudur? Çalışmazlarsa ‘asalak’, çalışırlarsa ‘ekmeğimizi elimizden aldılar’, ne yapsalar suç ve horlanma. Bu mudur? Böyle mi çözülür bu sıkıntı? Duvarlara ‘misafirlik bitti; Arap, defol’ diye yazmak veya bu rezalete susmak veya sadece ‘ama agape de her yeri multeci doldurdu’ diye tepki vererek adeta bu zulümlere cevaz vermek midir?

Bunları yapanların, yani duvarlara ‘hain Arap’, ‘Arap defol’ vs yazanların derdi zaten mülteci de değil, Arap ile özdeşleştirdikleri İslâm’a düşmanlık. Zaman zaman da bu it sürülerinin azmettirici ideologları olan bazı politikacılar ağızlarındaki baklayı çıkartıyor ve Rabbimiz’e ve Resûlü’ne düşman olduklarını, Kemalizm ve Şamanizm dinine inandıklarını, Araplar ile din birliklerinin olmadığını itiraf ediyorlar. Geçenlerde faşist bir partinin üst düzey sözcüsü sosyal medyada açıkça yazdı bunları. Aynı gürûhun sokak ayağı olan süprüntülerden biri, ki, şimdi yargılanıyor galiba, sosyal medyada bir çok ergeni topladığı bir sohbet odasında, “cin taifesi bunlar” dediği Kürtlerin ırzının, namusunun iğfal edilmesi gerektiğini açıkça söylüyordu. Bunlar buz dağının görünen kısmı belli ki. Buzdağı uygun olmaz, necasetin görülen kısmı demek daha münasip. Görüldüğü gibi, mesele sadece iktidarın göçmen politikasına verilen bir kısım tepkilerden ibaret değil.

Bu mülteci meselesini istismar eden bir kısım, esasen ergenlik hali kimlik bunalımındaki ve faşist ve bu konu üzerinden kendilerine bir macera arayan, yani kısaca ‘aranan, kaşınan’ bir kısım tipler türedi. Kurt kafası bayraklarla ve gamalı Nazi haçı olan bayraklarla birlikte poz veren, duvarlara ‘Arap defol’ deyip yanına bunları çizen birileri. Ki, bu aralar Siyonist israile açıkça destek veriyor bu yerli Dazlaklar! Akıncı Metin Yüksel’i şehid edenlerin fikriyatı bilhassa bu marjinal faşist gruplarda yaşıyor yani. Çoğu ergen ve genç olan bu tipleri bazı eski kaşarların yönlendirdiği, onları da malûm bazı faşist politikacıların fişfişlediği herkesin malûmudur. Sosyal medyada Araplara ve Kürtlere ve Kafkasyalılara her türlü hakareti yapan ve üçü beşi bir araya gelince tenhada gözlerine kestirdikleri bir Arabı kıstırıp linç eden, veya basit bireysel kavgalarla başlayıp mahalle basma ve alâkasız masumlara kadınlara çocuklara kastedilen faşist ve şerefsiz eylemlere dönüşen elli yüz kişilik infialleri kışkırtıp Arap muhacir ve mültecilerin evlerini taşlatan, ve benzer melanetlere imza atan bu yerli Ku Kluks Klan veya yerli Dazlaklar’dan, bu Tamplers kılıklı sadist ruh hastası böceklerden belli ki daha çok var, bir çoğu da pusudaki sırtlan gibi, mel’un işler, infial ve linçler için fırsat kollamaya devam ediyor. En önemlisi de, bunları pişpişleyen fitleyen politikacılar ve gazeteciler hep tereyağından kıl çeker gibi sıyrılıyor.

Şahsen Bozok Yozgat Türkiman ve Yörükânındanım. Ehli Sünnet Vel Cemaat bir Müslümanım. Ne bir yerin göçmeniyim ne mübâdilim. Mesele buysa eğer, bu vatanın asîl ve aslî sahiplerindenim. Ve derim ki: Müslüman Türk de kardeşim Müslüman Kürt de, Müslüman Arab da. Ve derim ki:

Üzerinde “ezan” okunan her bir toprakta her bir müslümanın hakkı vardır! Kaşgar’lı Tanca’da, Marekeş’li Urumçi’de, Derbent’li Bozok’ta, San’a’lı Kefe’de, Mostar’lı Kahire’de, Amid’li Lahor’da, Bayburt’lu Açe’de, Moro’lu Trabzon’da, Bursa’lı Agadez’de, Arakan’lı Edirne’de, Gümülcine’li Van’da; mesuliyet ve de hak sahibidir! Bu mesuliyeti ve hakkı tayin eden, “ezan”da Uluhiyyeti İlâm olunan ve cümle mülkün sahibi olan Hakk Subhanehu ve Teâlâ’dır!

Bahsettiğim ucube, mutant, faşist, sadist ergenler ve eski kaşar fikir babaları hem ileri düzeyde ruh hastası hem de zır cahiller. Bir kere hepsi de tam bir tarih cahili. Mesela; hem bazen ittihatçı takılırlar hem ondan nefret eden ve Abdulhamid’ci olan Atsız’ı severler. Hem Kemalisttirler hem ondan nefret eden Atsız’a hayrandırlar. Hem yer yer ittihatçıdırlar hem ittihatçı paşaların Kafkasya operasyonunda geberttiği Alman gavuruna hayrandırlar, satanist gamalı haçı çizerler. Şizo, bilmiyor ki Bakü Derbent Tebriz operasyonunda Livaul İslam/Kafkas İslam Ordusu, ilk olarak Azerbaycan petrolleri için bölgede bulunan Alman askerleri ile çarpıştı ve bir sürü de gebertti. Müttefik olduğumuz için Enver Paşa’yı zorladılar buradan, o ise olmuş bir yanlış anlama kabilinden durumu idare edip zaman kazanıyor ve anlaşma gereği Almanlar’ın da göreceği açık telgraflarda durun falan diyor, el altından gizli özel haberle ise Nuri Paşa’ya talimatlar yolluyor ve ilerleyin, vurun diyordu. Nazilerin Sovyetlerden firar eden saf değişen veya esir alınan Türkistan ve Kafkas askerlerden kurduğu Türkistan Birlikleri’ni nasıl horladığı ve yem yaptığını da bilmez bu şizolar. ‘Kırımlı’ adlı filmde kısmen tasvir edilmiş Almanların Türklere bakışı. Ayrıca, Türkistanlı ‘Baymirza Hayıt’ın hayatını da hiç okumamıştır bu mallar! Ve son elli yılda Avrupa’da ve hususan Almanya’da Neonazi Dazlak çetelerin çoluk çocuk kadın demeden ailecek yaktığı vurduğu saldırdığı mazlum Türklerden de utanmıyorlar!. Hem cahiller, hem de karaktersizler. İsrail ve Nazi hayranı ezikler! Bu Siyon Katır Birliği ve Yahudi Lejyonu artıklarının gücü ancak Ankara Altındağ’da, Kayseri’de şurda burda yaptıkları infial ve namert linçlerde gördüğümüz gibi, mülteci çoluğa çocuğa yeter! Bir yandan Nazi hayranıdırlar bir yandan da Siyonist İsrail’i seviyorlar. Hakikatten hem karakter hem de zekâ sorunları var!

Arapça tabelalı basit dükkânlara, küçük esnafa nefret kusuyorlar, hatta geçenlerde bir Doğu Türkistan lokantasının Uygurlara mahsus bir tür Osmanlıca ile yazdığı Türkçe tabelasını Arapça zannederek kin kusan cuhelada da gördüğümüz gibi; tabelaların değişmesini istiyorlar. Öte yandan bu müşrikler görmezler ki sadece şurada, İstanbul Anadolu yakasında, Gebze Center’den Vıaport’tan başlasak saymaya, Pendorya, Neomarin, Nautilus, Anatolium, Palladium, Optimum, Carrefour, Capitol, Piazza, Brandium, Novada, Kozzy, Watergarden, Emaar, Metrogarden, Hilltown… zibil gibi adı Türkçe olmayan avm ve firma var. Bunlara asla gık bile diyemezler. Efendilerini ısıramazlar çünkü. Hayatında bir kez bile Masonluk, Rotary, Lions gibi kökü dışarıda teşekküller için, yahut yabancı firmalar için, Sabeyatist elitizmi için, veya İncirlik’teki Amerikan üssü için, ülkenin şehirlerin ve kırsalın tarihi ve tabii silüetini yok eden yerli ve yabancı kodamanlar için ve hiç bir sömürgeci için “defol” diyememiş kullanışlı av köpekleri, ‘Defol Arap’ demeyi erkeklik yiğitlik adamlık sanıyor!

1955’teki İstanbul 6-7 Eylül olayları, 1978’deki Maraş 19-26 Aralık olayları, 2014’teki 35 ildeki 6-8 Ekim Kobani olayları… Hepsi aynı melûn kâfir kafanın ürünüdür.

‘Malcolm X’ ve ‘Mississippi Yanıyor’ filminin bu topraklarda yeniden sahnelenmemesi için, bir bataklık olan tuğyâni zalim idarelere olduğu gibi, bu bataklıktan beslenen pok sineklerine de hasımız, ve farkındayız.

Ve nasıl ki “Bilim mi İdeoloji mi” başlıklı makalemizde ve benzer yazılarımızda lgtbi pisliğini telin ederken, sokaklardaki sözde onur yürüyüşü vs etkinlikler ile göze batan pejmürde süprüntüler kadar arka plandaki bir kısım firmalar, kodamanlar ve medyacıları yani Lgtbi’nin fikir ve ağa babalarını da gözden kaçırmamak gerektiğini vurgulamıştık; aynı şekilde, burada da üç beş Nazi ve İsrail hayranı ergen gözümüzü perdelememeli, kullanışlı kuklalar kadar kuklacı ideolog, politikacı ve bir kısım medya da her daim göz önünde göz hapsinde tutulmalıdır. Çünkü ateş bacayı sarıp da çarşı karıştığında, ellerinden gelse kuşun bile göçmenini linç ettirecek karakterdeki bu Dr Mengele sîretli ve Ariel Sharon suretli politikacılar, evlerinde fil dişi kulelerinde kahvelerini viskilerini yudumluyor olacaktır, her zamanki gibi. İşte o rahatı bulamamalılar artık! Dahası, artık aynı mel’un senaryo sahnelenememeli!

Şu, malum maç hadisesi üzerine de bir çift sözüm var. Hep dediğim gibi, tarih tekerrürdür, bilhassa bu coğrafyada. Toplumumuzda Gazze direnişi vesilesiyle güzel bir yöneliş oldu İslâm’a ve Ümmet’e. Suriyeliler konulu provakasyonların etkisi azaldı. Dinle ilgisi olmayanlar bile Filistin puşusu takıyor, mitinge geliyor, dünya dersen zaten en büyük eylemler Batı’daki başkentlerde oluyor… Bu uyanışı ülke boyutunda da olsa bozmak için Arabistan’daki maç hadisesi -veya akabindeki tartışmalar- tezgahlanmış belli ki. Hemen belirteyim, bu, Gazze savaşı sürecinden olumlu etkilenen toplumun ‘bir kısmı’ gayet samimi, bazıları ise esasen Gazze’den falan etkileniyor değil ha. ‘Bir kısım’ toplumumuzda öyle bir vicdan da yok imân da! Hani yani dünyaca ünlü birileri Gazze’ye destek veriyor, dünya başkentleri yıkılıyor adeta, her yer ayakta, bir çok batılı İslam’a yöneliyor, sosyal medyada vs bunları “görünce” etkileniyor ‘bir kısım’ taklitçi maymun toplum. Yoksa, Gazze’deki ölen bebekleri “görünce” falan değil! Haliyle bazı batılılar bazen doğru bir iş yapınca, onda da taklit ediyor, normal zamanda onların peşlerinden keler deligine bile giren bir kısım toplumumuz. Neyse. İşte bu uyanışı engellemek için her hadiseyi fırsata çeviren malûm pagan gürûh, bunda da anında başladı Arap düşmanlığı pompalamaya.

Ve hep dediğim gibi, benim nezdimde futbol, voleybol, basketbol takımları ve partiler; Roma’da sömürülen sürüleri uyutmak ve uyuşturmak için eski gladyatörlerin yerine hipodromlarda koşturulan Maviler ve Yeşiller adlı spor kulüplerinin bir tür modern halidirler. MS 532 yılında bu pagan spor takımları ilk defa birleşmiş ve muharrif dindar Justinyen’e karşı isyan etmişlerdi. Nika isyanı. İlk olarak da Aya İrini kilisesine ve Ayasofya kilisesine saldırmışlardı. Sebebi de, Aya İrini, 1. Kostantin devrinde Roma tanrılarına heykellere tazim ayinine iştirak etmediği için linç edilerek katledilmiş bir hanım idi. Tıpkı Azize Effimia ve Azize Barbara gibi… Belki de hanif idi bu mazlumlar, Allah en doğrusunu bilir. Ve anısına yapılan Aya İrini kilisesi de eski Artemis tapınağı kalıntıları yok edilerek üzerine kondurulmuş idi. Bu yüzden her isyanda paganlar putperesler ilk olarak bu kadını yani Penelope’yi hedef alıyorlardı. Pavlus ve Tahrif adlı makalemizde anlatmıştık…

Türkçü ruh hastalarının dediği şeylerin bire bir aynısını Kürtçü, Boşnakçı vs bütün diğer ruh hastalarının da dediğini görüyoruz aslında.

Hepsi de Ümmet olmak adına kavmiyetin, dilin, kültürün inkâr edildiğini iddia ederek zehirliyor gençliği!

Oysa Millet-i İbrahim üzere olmak, Ümmetçi olmak; kavmini, dilini, örfünü inkar etmek veya küreselci, emperyalist, sömürgeci olmak demek değildir!

Geçenlerde sosyal medyada tartıştığım bir Türkiye Boşnağı, seküler ve feminist bir hanım, diyordu ki, biz zaten Bogomil idik, dine ihtiyac yoktu, ve Bosna Türkler tarafından zorla İslâm yapıldı. Kadınları şöyle kapattınız, böyle eve tıkadınız vs. Ki, dinde zorlama yoktu gerçekte… Öbürü Türkçü Kemalist, diyor ki Türkler zaten tek tanrılı Göktengrici idi, yeni bir dine gerek yoktu ve Arablar tarafından zorla İslâm yapıldık. O da hikâye. Kimse de zorla İslâm edilmedi.. Kürtçü Apoistler diyor ki Kürtler zaten Zerdüştî idi, Zerdüşt eski bir peygamberdir falan, Arablar tarafından zorla İslâm edildik. Aynı masal bunlarda da devam.. Arnavutçu da aynı veya benzeri bir şeyleri geveliyor, Çerkesçi de Arabcı da!.. Türkçü diyor ki Araplar Emevîde bizi horladı, Abbasî de devşirdi asker yaptı kullandı. Kavmimiz bölündü, Karluk Turgişi yok etti. Kürtçü dersen aynı terane orda da var, Araplar bizi zorla İslâm yaptı ve Türklerle birlikte sömürdü kullandı. Boşnakçı, Arnavutçu diyor ki Türkler bizi devşirdi, kardeşi kardeşe düşman yaptı. Ve zorla İslâm edildik.. Ateist Arabcı diyor ki ta Mekke’de Medine’de başladı ulusumuzun bölünmesi, Bedir’de kardeş kardeşe vurdu. Evet aynen öyle! Bu kısmı doğru bak. Yani İslâm, tefrik eder böler ve hakkı batıldan temyiz ettirir.

Velhasıl bütün faşistlerin ortak noktası Hakk Teâlâ ve Resûlü’ne ve Şeriatı’na düşman birer “seküler” olmaları..

Ve biz İslâmî Türkler, Arablar, Kürtler, Boşnaklar, Arnavutlar, Çerkesler, Berberiler ve diğer kardeşler; Hakk Teâla’nın “Abdi” ve Resûlü’nün “Ümmeti” olarak bir bütünüz, kardeşiz; dine, şeriata ters olmayan farklılıklarımızı, dil, kültür, örf ve adetlerimizi Hakk’ın bir rahmeti, hikmeti olarak muhafaza ederekten biriz, beraberiz; ve sekülerizmin ve faşizmin, kimi ateist, kimi deist, kimi feminist, kimi bukalemun hümanist olan bütün bu ehli batılın her türlü ifsadına, tahribatına karşı birlikte hareket edeceğiz. Tarih boyunca yaptığımız gibi. Her birimizden de nice veliler, gaziler, salih kullar çıkmıştır. Hepsinin vârisiyiz.

Not: Yazarın Adımlar’ın yayın politikasına aykırı görüşleri Adımlar’ı bağlamaz.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et