CARLOS’LA İLGİLİ SON GELİŞMELERİ AV. GÜVEN YILMAZ ADIMLAR’A DEĞERLENDİRDİ
Carlos’un son mahkemesine Av. Ahmet Arslan’la birlikte Fransa’ya gittiniz. Gitmeden önce bildiğimiz kadarıryla Kumandan Mirzabeyoğlu’nu bilgilendirdiniz… Buradan başlayarak bu mahkemenin Fransa’ya gidiş sürecini özetler misiniz?
Carlos ile 2004 yılında gerçekleştirdiğimiz ilk temasımızın Kumandan Mirzabeyoğlu’nun talimatı ile olduğu artık herkesin malumu. Ve yine Carlos’a gönderdiğimiz ilk mektupda kendimizi Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatları olarak tanıtmamız üzerine bizlere derhal vekalet gönderdiği de keza kamuoyunun bilgisi dahilinde. Buradan Kumandan Mirzabeyoğlu ve Carlos’un birbirine beslediği muhabbeti görmek ve anlamak da zor olmasa gerek. Bu hatırlatmadan sonra gerek Carlos’un Kumandan Mirzabeyoğlu ile ilgili gerekse Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Carlos ile ilgili en ufak bir gelişmeyi bile takip ettiklerini de izah etmeye gerek yok sanırım. Bu çerçevede Carlos’un duruşmasına gitmeden önce Av.Ahmet (Arslan) Bey’le birlikte Kumandan Mirzabeyoğlu’nu ziyaret ettik. Kendisinin kamuoyuna yansıyan ve yansımayan notlarını Carlos’a ulaştırmak üzere aldık. Paylaşamayacağım notlar bir yana, bildiğiniz üzere, Carlos, kendisine ait devrimci şapkasasını ve bir Futbol takımı tarafından yine kendi adına (İLİCH) özel olarak yapılmış ve hediye edilmiş olan bir formayı geçen seneki ziyaretimizde Kumandan Mirzabeyoğlu’na hediye olarak göndermişti. İşte bu hediyelere de bir teşekkür mahiyetinde olmak üzere bunlarla fotoğraf çektirerek bir albüm tarzında Carlos’a ulaştırmamızı istedi. Sembolik olarak da bu fotoğraflardan birine “Aziz Gönüldaşım, İslam devrimcisi Salim Muhammed’e, sabırlı ve dik duruşunu bozmadan sürdürdüğü için gururla ve Allah’dan sabır niyazı ve bir an önce kurtulması dileğiyle, çok çok selamlar…Allah’a emanet ol!” notunu el yazısı ile yazdı.
Mahkeme sürecini ve Carlos’un duruşu hakkında söylenmezse olmaz denilebilecek hususlar nelerdir?
Bilindiği üzere Carlos 1994 yılında CIA ve Mossad tarafından yapılan bir operasyonla ele geçirildi ve Fransız İstihbaratı’na teslim edildi. Fransa burada taşeron bir ülke olarak seçildi. Amaç, hayatını Filistin’in bağımsızlığı yolunda Siyanizm ve Emperyalizmle mücadeleye adamış İslam devrimcisi Carlos’u ömür boyu hapiste tutmak ve O’nu ademe mahkum etmekti. 1994 tarihini özellikle verdim. 1994 ile son duruşması arasında 23 yıl var. Bu dava öncesinde de 2 ayrı müebbet hapis cezası verildiği de malum. Burada şu soruyu sormak lazım. 1970li yıllarda gerçekleşen birtakım olaylar nedeniyle niçin 10 yılda bir dava açılıyor. Amaç, farklı iddialarla tekbir dava içinde görülebilecek veya aynı süreç içinde birden fazla yargılama ile gerçekleşecek süreci uzatarak Carlos’u ülkesine iade etmemek ve cezaevinde ölmesini beklemek. Bu nedenle Fransa, ortada hiçbir delil olmadan dava icat etmek konusunda bir hayli mahir. Böyle bir icat sonucu mahkeme sürecine geçildiğinde de bu davanın, sonu başından belli bir dava niteliğinde olduğu da ortada…Ve artık bunun bir mahkeme değil, mahkeme sahnesinin sergilendiği bir tiyatro olduğunu da söylemek yerinde olacaktır. Hakkında idam cezası verildiğinde Kumandan Mirzabeyoğlu’nun “TİYATRO BİTTİ” tesbitini de bu vesile ile hatırlamış olalım. Bu genel çerçeveden sonra duruşmaya ilişkin daha özel bilgilere geçecek olursak, öncelikle belirtelim ki, gerek müslüman kesimden gerekse, müslüman olmayan devrimci kesimden O’nu seven pek çok insanın duruşmaları izleyerek Carlos’a destek olduklarını gördük. Duruşma aralarında bunlardan bir kısmı ile sohbet etme imkanı da bulduk. Özellikle birinden bahsedeyim, Fransa’da öğretmenlik yapan ve burada yaşayan bir Uygur Genç yanımıza gelerek, “ben sizi Arap sanmıştım, siz Türk müşsünüz, Carlos Filistin’in bağımsızlığı için ömrünü harcamış, acaba bizim bağımsızlığımız için de savaşır mı, var mı böyle biri artık dünyada?” diye sordu. “O her daim ve her şartta savaşına devam ediyor, umudunuzu yitirmeyin ve mücadeleye devam edin, tüm mazlumların hakkını koruyacak bir yeni nizam elbette kurulacak” dedik. Yine Adımlar Avrupa grubundan bir gönüldaşımız ile Carlos’un, İBDA selamı ile karşılıklı selamlaşmaları Mahkeme salonunda bir hayli dikkat çekti. Carlos, kendisine destek için gelen diğer izleyicilere yüksek sesle “Türkiye’den gelen gönüldaşlarım” diyerek durumu özetledi. Bu arada arkadaşımızın yanında Türkiye’den gelen gazeteci Savaş Özbey de vardı. Carlos’a kendisini ayrıca takdim ettik ve tokalaşma imkanı buldular. Bir diğer yönüyle, önceki davalarda da müşteki avukatları aynı kişiler olduğundan artık birbirimizi tanır hale geldiğimizden Onlar bile bize hoşgeldiniz dediler. Hatta aralarından bir tanesi Türk cüppelerimize iltifat etmeyi de ihmal etmedi. Bu arada Madam İsabella bizi hem Mahkeme savcısı ile hem de Mahkeme başkanı ile odasında tanıştırdı. Özellikle başkan “hoşgeldiniz, umarım mahkemeden zevk alırsınız” diyerek nazik bir biçimde bizi karşıladı.
Sonucun ne olacağını bilen Carlos duruşmalar esnasında son derece rahat tavırları ve Kumandan Mirzabeyoğlu’nun önceki sorunuzda belirttiğim tesbitindeki “sabırlı ve dik duruşu” ile “ne yaparsanız yapın beni susturamazsınız ve davamdan vazgeçiremezsiniz” edası ayrıca tarih sayfalarına bir kez daha not edilmelidir.
Sizinle birlikte Hürriyet Muhabiri de geldi Fransa’ya…Sizinle ve Carlosla bir görüşme yaptı, bu olay nasıl gelişti?
Yukarıda da bahsettim, Hürriyet Gazetesi’nden Savaş Özbey, bana ulaştı ve Carlos ile bir ropörtaj yapıp yapamayacağını sordu. Ben de bunun mümkün olduğunu, ama öncelikle kendisine sormam gerektiğini söyledim. Ve Carlos’un olur cevabından sonra Savaş Bey sorularını hazırlayıp bana gönderdi. Daha sonra tekrar arayıp Carlos’u bizzat görüp göremeyeceğini sordu, bunun duruşmada mümkün olabileceğini, cezaevinde görüş izninin biraz daha zor bir süreç olduğunu izah ettim. Bunun üzerine duruşmaya gelmeye karar verdi. Biz Almanya’dan Paris’e geçmiş idik, O doğrudan Paris’egeldi. Duruşma sabahı adliye önünde buluştuk. Ve kendisini önce İsabella Hanım ve diğer avukat Francis ile tanıştırdık. Duruşma salonunda da kendisini Carlos’a takdim ettik. Savaş Bey bunları ve orada kaldığı bir gün içinde yaşadıklarını Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısında ayrıntılı bir şekilde anlattı. Ropörtajı da yine bizim üzerimizden telefonla daha sonra gerçekleşti. Gazetedeki yer darlığından dolayı ancak kısa ve başlıklar halinde bir kısmı yayınlandı.
Carlos’un mahkeme süreci ve Türk avukatlarının varlığı, en önemlisi de İBDA ve Kumandan’la ilişkisi dünya medyasında da yankı buldu… Bunların başında da Fransız ve Rus medyası gelmekte… Sizinle irtibata geçen Rus Gazeteci ve aktivistler bildiğimiz kadarıyla oldukça ilgililer Carlos etrafında yaşanan bu gelişmelerden… Rus gazeteci ve siyaset adamı İGOR MOLOTOV bağlamında Adımlar’da da yer verdiğimiz bu sürecin gelişim aşamalarını okuyucularımız için anlatabilir misiniz?
6 Nisan 2017 tarihinde İgor Molotov imzalı gazeteci-yazardan bir mesaj aldım.
Mesajında şöyle diyordu: “Carlos’a verilen 3.müebbet hapis nedeniyle üzüntülü ve öfkeliyim. Ona sarılıp İslam Proleter Devrimi hakkında konuşamamak çok zor ve acı verici. Moskovo’da Carlos’un ve senin gerçek bir dostunuz olduğunu bilmenizi isterim. Kendisine bir mektup göndermek istiyorum. Bana adresini ulaştırabilir misiniz. Selamlar..”
Carlos’un adresini kendisine gönderdim. Carlos’un hukuki durumu ile ilgili yazıştık. Ve İgor “sizinle bir ropörtaj yapabilir miyiz?” diye sordu. Ben de olumlu cevap verince, soruları gönderdi. Ve yayınlanmış olan ropörtaj böylece gerçekleşmiş oldu. Carlos’a kendi yazdığı kitabı ve mektubu gönderdiğini söyledi. Birkaç gün sonra “Birkaç tane Rus Milletvekili’nden Fransız Hükümeti’ne Carlos’un durumu ile ilgili bir protesto mektubu göndermesini rica ettim, başka yapabileceğim bir şey var mı?” diye yazdı. Ben de bunun üzerine “Bu konuda Putin’e ulaşmalarının mümkün olup olmadığını” sordum. O da bunun üzerine harekete geçti. Ve sitenizde de yayınlanan bu mektubun Putin’e ulaştırılacağını söyledi. Ayrıca İgor bu çerçevede faaliyetlerine devam ediyor ve önümüzdeki günlerde Rusya Federasyonu Halk Komitesi Başkanı ile görüşüp Birleşmiş Milletler nezdinde Carlos’un durumunu dile getirmesini talep eden bir mektup yazmalarını isteyeceğini, ve ayrıca Putin’e yazılan mektubun da takipçisi olacağını söyledi. Yine bu çerçevede hem Carlos’a hem de İBDA camiasına olan kardeşlik duygularının dışa vurumu olarak özel olarak yaptırdığı Carlos tişörtü ve İBDA selamı ile çektirdiği fotoğrafları bize gönderdi. İgor ve çevresindeki aktivistlerin Carlos’a olan sevgileri vesilesi ile tanışmamız sonrası oluşan bu dostluk ile İBDA hareketi için de yeni bir cephe açılmış oldu. Bu durumu hep birlikte ciddiyetle ele almamız ve süreci doğru bir şekilde yönetmemiz gerekir. Kıtalar çapında devrimin gerçekleşmesi için bunları birer kilometre taşı olarak görmek ve buna odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum.
Söyledikleriniz bağlamında sormamız gerekirse, Carlos’un verdiği mücadele göz önüne alındığında tüm dünyada İslami veya sosyalist kesimlerden kendisine yeterli desteğin verildiğini düşünüyor musunuz? Eğer bu destek veriliyorsa bunun kimler olduğunu en azından bazılarını okuyucularımıza söyleyebilir misiniz? Fakat Yeterli destek verilmiyorsa sizce bunun sebepleri neler olabilir?
Öncelikle Carlos’a destek olan her kesimden insanın var olduğunu birkez daha yineleyelim. Yazarlardan, sanatçılara, devrimci aktivistlerden, savunmalarını üstlenen avukatlara kadar pek çok insan var. Ancak bu destek maalesef tam bir bütünlük arzetmediğinden arzu edilen seviyede değil. Bu destekler saman alevi gibi zaman zaman parlayan bir nitelikte..Sonuca ulaşmayı hedef alan, kararlı ve sürekliliği olan ve dünyanın her tarafında bu amaç çerçevesinde hareket eden bir mekanizma oluşturmalıyız. Bunu ne kadar gerçekleştirebiliriz şu an bilmiyorum. Kumandan Mirzabeyoğlu’nun tahliye ve beraat sürecini ve bu süreçte yaşananları bilenler ve bu sürece inanarak mücadele edenler ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaklardır. Bilinmek ile gündem olmak arasındaki farka dikkat çekmek istiyorum. Carlos tüm dünyaca bilinen ve tanınan biri olarak, serbest bırakılıp ülkesine gönderilinceye kadar gündemimizde olmalı ki, O’nu gündemde tutabilecek faaliyetler içinde olalım. Onu İslam Devrim mücadelesinin çok önemli bir aracı ve malzemesi yapmalıyız. Gerek ülkemizde gerekse uluslararası arenada bunu yapabileceğimize inanıyorum. Ancak bunun kolay olmadığının da farkındayım. Kağıt üzerinde baktığımızda, Carlos, sol devrimciler tarafından da çok sevilen ve hatta idollerinden biri olan bir isim. Tüm manipilasyonlara rağmen Müslüman kesim içinde de artık İslam devrimcisi kimliği daha doğru bir zemine oturmuş vaziyette…Kıskançlık ve hasetliğinden Kumandan’a yan gözle bakan bir takım zevat aynı şekilde Carlos’a da benzer muameleyi yapmaya çalışsa da bunları türünün son örnekleri olarak görebiliriz. Bununla birlikte Carlos’u sevenler ve O’nun özgürlüğüne kavuşması için temenniden öte bir şeyler yapmaya çalışanlar da elbette var. Ülkemizden bir misal… Bizimle uzun yıllar önce irtibat kuran dostumuz şair-aktivist Ümit Yaşar Işıkhan, kurucusu ve üyesi olduğu Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği ve benzeri gibi bazı sivil toplum örgütleri üzerinden yapılan faaliyetlerde Carlos’u gündeminden eksik etmiyor. Sabırla yaptığı başvuruyu bir iki sene takip ederek geçen sene Carlos’u cezaevinde ziyaret etti. Bu şimdilik kişisel bir girişim gibi gözükse de bütünün içinde çok değerli bir yere sahiptir.
Yürüttüğünüz “Carlos’a özgürlük” kampanyası uluslararası bir boyut kazandı… Bu kampanya sizin ve diğer meslektaşlarınızın öncülüğünde sistematik olarak devam edecek mi ve bu kapsamda ne tür gelişmeler yaşanabilir?
Açıkcası Kumandan’ın özgürlüğüne kavuşması sürecinde Carlos ile yeterince ilgilenemediğimizi ve bu işe odaklanamadığımızı ilkönce bir itiraf edelim. Aslında diğer bir bakış açısıyla Kumandan için yaşanılan süreçde gerek yurt içinde yapılan faaliyetler, gerekse yurt dışında “Mirzabeyoğlu’na Özgürlük” için yapılan imza kampanyaları gibi faaliyetler bizim için de ayrı bir tecrübe oldu. Öncelikle, istenilen amaca ulaşma yolunda sabırla ve kınayanların kınamasına aldırmadan işimize bakmamız gerektiğini bir kez de bu vesile ile öğrendik. Sonuçların ulaşılmazlığını düşünerek kendimize set çekmeyi değil sebeplere sarılarak her an aksiyon içinde olmanın gerekliliğinin şuuruna vardık. Bu çerçevede kağıt üstünde Carlos’un cezaevinde ölmesi planını ters yüz etmeyi kendimize hedef seçtik. Gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformlarda her vesileye sarılarak “Carlos’a Özgürlük” sloganını gündemde tutmak hepimizin üzerine düşen bir borç. Uluslararası seviyede domatesin geleceğinin bile masaya yatırıldığı bir dünyada Carlos’un geleceğine de sahip çıkılacağına inanıyorum. Belki çok kısa bir zamanda Putin, Maduro ve Erdoğan’ın etrafında oturacağı bir masada Carlos’a Özgürlüğün ele alınacağı günleri göreceğiz. Bize düşen, hep birlikte bu zeminin oluşması için gayret sarfetmek.
Bizzat kendisinin başlattığı tüm bu gelişmeleri Kumandan Mirzabeyoğlu nasıl değerlendiriyor, okuyucularımızla paylaşmanızda mahsur olmayan kısmıyla kısaca bilgilendirebilir misiniz?
Seneler önce bizzat verdiği talimat ile başlayan bu süreç ile ilgili olarak meydana gelen olumlu gelişmelerden elbetteki memnun. Karşılıklı olarak birbirleri ileilgili verdikleri mesajlardan aralarındaki muhabbetin seviyesini bir nebze de olsa tahmin edebilmek mümkün. Ömürlerinin bir kısmını cezaevlerinde geçirip kalan kısımlarını milletlerinin başında geçiren örnek şahsiyetlerin varlığı da malum. Yarının ne getireceğini bilebilmemiz mümkün olmamakla birlikte gönlümüz hem Carakas’da hem de İstanbul’da her ikisini birlikte görebilmeyi arzu ediyor..
Moskova’dan davet aldınız, ne zaman gitmeyi düşünüyorsunuz?
Yaklaşan Ramazan ve ardından Hac seyahatim nedeniyle çok acil bir durum olmazsa Moskova ziyareti bu aralar zor gibi. Ancak Moskova öncesi bu yaz İstanbul’da buluşmak mümkün olabilecek sanırım. .
VE… RUSYA’DA CARLOS SEFERBERLİĞİ: BOLŞEVİK PARTİSİ’NDEN PUTİN’E MEKTUP!