”AHMAKÇA BİR OLAY”
Bismarck, ”Balkanlar’daki ahmakça bir olay, büyük bir Avrupa savaşına neden olacak!” öngörüsünde bulunduktan sonra son nefesini verir. Ölümünden 16 yıl sonra gelen ”ahmakça olayı” öngören Bismarck’ı bu tespite yönlendiren bir takım sebepler vardı. Her şeyden önce Avrupa’nın en büyük kara ordusuna sahip Almanya’nın başında artık kendisi yoktu. Denizaşırı sömürgeciliğin refah ve güç getirmeyeceğini ve eldeki ekonomik gücü de emeceğini düşünen, Avrupa’lı diğer büyük güçlerin kıta dışına odaklanmalarını teşvik eden bir Bismarck yoktu artık. Bunun yerine denizaşırı sömürgecilik rüyaları ile hareket eden ve kıta dışında birçok sahada rekabete giren bir Almanya vardı.
Tabi ki Bismarck’ın gördüğü yalnızca bu olamazdı. Edward Hallett Carr ”Tarihte Nedensellik” konusunu açıklarken tarihçinin birçok nedenle çalıştığını söyler. Bolşevik Devrimi’nin nedenlerini bir öğrencinin sıralaması istenirse ”Rusya’nın birbiri ardına gelen askeri yenilgileri, savaşın baskısıyla çöken Rus ekonomisi, Bolşeviklerin etkin propagandası, Çarlık hükümetinin tarım sorununu çözemeyişi, Petrograd fabrikalarında yoksullaşmış ve sömürülen proletaryanın birikmesi, Lenin’in ne yapmak istediğini bildiği, karşı taraftan hiç kimsenin ne yapmak istediğini bilmemesi” gibi nedenleri sıralayacağını ancak bu öğrencinin notunun pekiyi değil de iyi olduğunu belirtir. Çünkü yalnızca karmaşık bir sıralamadır bu. Pekiyi alabilmesi için bu nedenleri kendi içinde tasnif etmeli ve hangi nedenin diğer bir nedeni oluşturduğunu da açıklamalıdır. Bismarck bir tarih öğrencisi değil, bir siyasetçidir. Yaşadığı çağa tanıklık eden ve tarihçiden daha çok sorumluluk taşıyan, yaşadığı tarihi nedenleri tasnif edebilecek bir siyasi dehadır. Bu neden ile Bismarck öngördüğü savaşın zemininin oluştuğunu tanıklık ettiği nedenlere dayanarak görüyordu.
Avrupa’da Ne Oluyor?
Bismarck Avrupa’daki güçlerin sömürge rekabetini görüyordu. Keşfedilecek yeni bir dünyanın olmadığını ve var olan için savaşın kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Sanayileşmenin silahlanma yarışına hizmet etmeye başladığını, Avrupa güçlerinin sanayiyi askeri teknoloji üretimine ve geliştirilmesine hızla döndürdüğü gerçeğini müşahade ediyordu. Hele 1900’ün başında tanıklık edemediği bu hızlı evrilmenin vardığı noktayı tasavvur ediyor olması da bir Avrupa savaşı öngörüsünü iyice pekiştiriyordu. Hızla üretilen askeri teknolojinin caydırıcı etkisinden çok tehdit algısını yükseltmesi güçler arasında kamplaşma ve ittifak arayışlarını doğruyordu. Parlamentolar nedeni ile silahlanmanın açık bir şekilde yapılmasına şahid olan güçler kendilerini hedef olarak görmeye başlıyordu. Neticede bu silahlanma yarışı karşılıklı korkuların arttığı ve güvensizlik ortamının oluşmasını tetikliyordu.
Bismarck Balkanlar’da ne görüyordu?
Sadrazam Kara Mustafa Paşa 1683’te Viyana’yı alamayınca Prens Eugene liderliğindeki Habsburg orduları Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’a doğru geriletmiş, Avusturya’nın genişlemesi de 1878 Bosna-Hersek’in düşmesine kadar devam etmişti. Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki varlığını geriletme politikasını Yunanlıları bağımsızlık için kışkırtan Rusya Sırp ve Bulgarları da kışkırtarak üstleniyordu. 1878 Berlin kongresinde Romanya, Sırbistan ve Karadağ’a bağımsızlık veriliyor, daha sonra da bunları Bulgaristan takip ediyordu. Balkanlar’da Osmanlı Devleti aleyhine yükseltilen milliyetçilik, Orta Avrupa’lı ve çoğu Slav kökenli Balkan ahalisinden oluşan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da etkiliyordu. Sırplar, Hırvatlar, Çekler ve daha başka unsurlar artık kendi aralarında Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu parçalama planlarını yapıyordu. Osmanlı Devleti aleyhine körüklenen etnik milliyetçilik homojen bir ulus devlet niteliğine dönüşememiş çok uluslu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da etkiliyordu. Bismarck’ın ”ahmakça bir olay” olarak nitelediği hadisenin meydana gelmesi için oluşan ortamı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Osmanlı Devleti aleyhine politikalar ile hazırlamıştı. Ancak bu ortamın kendi içerisindeki uzantısını hesap edemiyordu. Bismarck’ın gördüğü gerçek buydu.
Avrupa’da birinci dünya savaşının çıkacağı ortam tam manası ile zaten mevcuttu. Yalnızca bir ”ahmakça olay” bekleniyordu.28 Haziran 1914’te Arşidük Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesinden 37 gün sonra beklenen savaş başlıyordu. Burada şunu da belirtmek gerekir ki kim derdi ki Goben ve Brestlau adlı iki Alman gemisi Yavuz ve Midilli olacak ve Sivastopol’u bombalayarak Avrupa’nın savaşında Osmanlı Devleti olarak yer alacağız! Olgunlaşan şartlara aranan sebepler siyasi mekanizma tarafından ustalıkla bulunabilir. Bugün biz olgunlaşan şartları mı yaşıyoruz, yoksa beklenen savaşın 37 gün öncesinde miyiz bilemiyorum. Lakin görünen şu ki dünya gebe olduğu doğum için ”ahmakça bir olay” bekleyişinde.
Suat KÜRŞAT