UYKU HAKKINDA (II)

Biyolog ve genetikci Michael Young  “zamansız” ve “çift zamanlı” diye adlandırılan iki gen keşfetti. Bu iki gen de PER proteini düzeyinin istikrarını etkiliyorlar. PER düzeyi ne kadar istikrarlı ise vücut saati o kadar yavaş çalışıyor.  İstikrarsızlaştıkça biyolojik saat de hızlanıyor. PER’in istikrarlı olup olmaması kimilerimizin erkenci ya da ‘tarla kuşu’ ve kimilerimizin de gececi yani ‘baykuş‘ olmasının sebebi aynı zamanda.

Rockefeller Üniversitesi laboratuvarlarında yapılan PER  araştırmalarına makalemizin ilerleyen bölümlerinde detaylıca değineceğiz.

Gün ortasında uzun süreli uyumak, neredeyse günü bitirmek, zamanı tüketmek demektir. Tüm canlılar sabahın ilk ışıklarında uyanıp yiyecek aramaya, yani çalışmaya başlarlar. İnsanların da rızıklarını kazanmak için, erken kalkma zorunlulukları vardır. Aksi takdirde bereketsiz ve şevksiz bir hayat sürmeleri kaçınılmazdır. Erken kalkıp günü en başından yaşamak, hem daha zinde olmamızı sağlar, hem de verimli çalışarak gün içinde yapılacak işlerin birçoğunu, henüz gün yarılanmadan bitirmemize sebep olur, bu durumu alışkanlık haline getirip, yaşam boyu hayata geçirip yaşayanlar, genç ve dinç yaşlanarak, moralleri daima yüksek olup, yaşamlarına huzur ve bereket hakim olur. Güneşin doğuşundan, yaklaşık 45 dakika geçinceye kadar geçen zamanda uyumak iyi değildir. Aslolan erken yatıp erken kalkmaktır.

“Sabahın erken saatlerinde bereket ve başarı vardır”
(Hadis)
Dedelerimiz ve ninelerimiz böyle yaparlardı. Bu güzel âdet yok olunca, sağlıkta, bereket de, huzur da yok oldu… Bütün rızıklar, sabah fecir vaktinde taksim olduğu için, bu vakti uykuda geçirenler rızıklarını tam alamazlar. Evdeki ufak, büyük herkesin kaldırılması yerinde olur.

Sabah seher vaktinde yeryüzündeki ozon miktarının en yoğun seviyeye ulaşması başta böbreklerimiz olmak iüzere tüm vucudumuza muazzam şekilde faydalıdır. O vakitte dışarı çıkıp yürüyebilen mutlaka bunu 15 dakika da olsa yapsa yerindedir.

“Sabah namazından sonra uyumak rızka manidir.” (hadis)

Sadece sabah erken uyanarak başarılı olamazsınız ancak başarının en önemli kapısını açmış olursunuz. Erken uyanarak; güne daha zinde başlarsınız, sabahın enerjisi ve üretkenliği daha fazla olur, gününüzü daha iyi planlarsınız, daha fazla zamanınız olur.

Geç uyuyup sabahları bir türlü kalkmak istemeyen insanlar akşamları erken saatte uyuyup sabahları güneşin doğuşuyla birlikte uyanan insanlara oranla daha düzensiz bir hayat yaşıyorlar. Bunun nedeni uyku açığından dolayı ortaya çıkan yorgunluk hissinin gün içerisinde yapılacak olan aktiviteleri kısıtlamasıdır. Yapılan araştırmalar sabahları erken saatte uyanan insanların kendilerini daha enerjik ve mutlu hissettiğini gösteriyor.

“Sabahı kazanan günü kazanır.” (Anonim)

Kuranda erken kalkanlar övülmekte, seher vaktinde dua eden- tefekkür edenler övülmekte

Peygamberin duası: “Yarabb ümmetimden, erken kalkanların işlerini bereketli-hayırlı kıl ilmini arttır, rızıklarını bollaştır

içinde yapılacak işlerin bir çoğunu, henüz gün yarılanmadan bitirmemize sebep olur

Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır Çünkü gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır” (ayet)

Tüm yeşil bitkiler, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kendi besinlerini üretmek üzere, karbondioksiti alarak oksijeni havaya vermeye başlarlar Güneş battıktan sonra ise, tıpkı bizler gibi solunum yapmaya, yani oksijeni alıp karbondioksiti dışarı vermeye başlarlar.

Mevlana’ya bir gün sorarlar: Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden yavruladığı, kasaplık olarak kesilmeyip korunduğu halde bir türlü çoğalmaz, koyun gibi sürüler haline gelemez Neden acaba? Cevabı şöyle olur: Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir Bu bereket vaktinde koyunlar asla uyumaz, hep uyanık olurlar Köpekler ise hiç uyanık olmaz hep uykuya dalar, gaflette olurlar Onun için koyun nesli seherin bereketine nail olur, köpekler ise bereketsizliğine maruz kalırlar.

 “Gününün şafağına yatanlar anlayamazlar bizi” (Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu)

Peygamberimiz kızı Hz. Fatıma’ya anlatıyor:

“Bir gün sabahleyin (gün doğmadan önce) ben uzanmış idim. Babam bana uğradı ve mübarek ayağı ile bana dokundu. Sonra:
‘Kızcağızım! Kalk Rabbinin taksiminde hazır bulun, gafillerden olma. Çünkü Allah fecir ile güneşin doğması arasındaki vakitte insanların rızkını taksim eder’ buyurdu.”

Hayatın bereketini seher seferlerinde arayalım. Bilelim ki; sabahı uyanık geçirenler, güneşi ayakta karşılayanlar, kendilerine doğru akıp gelen bereketi arşınlayanlardır.

-devam edecek-
Mehmed DEDEOĞLU

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: