AKP’NİN LGBT MACERASI VE ÇÖZÜM
Ahmet ÖLÇÜLÜ
Geçtiğimiz hafta sonu Fatih ilçesindeki Saraçhane Parkı’nda, LGBT’ye karşı Büyük Aile Buluşması adlı bir toplantı ve yürüyüş gerçekleştirilmişti.
Çocuklarını ve toplumu eşcinsellik baskısından korumak isteyen insanların organize ettiği yürüyüşe, birçok sivil toplum örgütünden de destek gelmişti.
Güzel bir niyetle yapılmış güzel bir toplantı ama soruyoruz, Erdoğan bu LGBT’leri en üst seviye davetlerde ağırlarken neden bu denli ses etmezler? Ortada LGBT diye bir problem varsa -ki var-, bu problemin sadır olduğu bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle uğraşmak ne kadar netice verir?
Bir mücadele ancak doğru argümanlarla doğru hedeflere yönelirse netice verir. Öbür türlüsü yarım oluşlardan öteye gitmez ve neticede faydadan çok zarara yol açar.
LGBT’ye karşı gerçekten bir şey yapılmak isteniyorsa, LGBT’nin gerçek kaynağı olan sistem hedef alınmalı değil mi?
Bu tür meseleler aslında bu ülkede yeni gündme gelmiyor. Mesela 80 ve 90’lı yıllarda gençliği ve çocukları muzır neşriyattan korumak için yetkililer ne yapacaklarını şaşırmışlardı. En sonunda porno dergileri poşete soktular da gazete bayilerinin vitrinlerinde, teşhir standlarında çıplak kadın görüntüleri sergilenmez oldu ve böylece, büyüklerimizin aldığı bu olağanüstü tedbir sayesinde gençliğimizin ahlâkı ifsad edilmekten kurtarılmış oldu.
İktidarların dünden bu güne bu meseleler karşısındaki tutumu da üç aşağı beş yukarı aynı.
AKP’nin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Büyük Aile Buluışmasını Hürriyet gazetesi yazarı Hande Fırat’a şöyle değerlendirmiş:
“Devletin temel insan haklarını korumak yükümlülüğü bulunuyor”
“Herkesin bir değerler sistemi vardır. Bu değerler sistemi çerçevesinde eleştirebilme özgürlüğünüz vardır. Hükümetimizin de doğal olarak değerleri var. Eşcinselliği normalleştirmek ya da normal görmek gibi bir lüksümüz yok. Devletin temel insan haklarını korumak ve teslim etmek yükümlülüğü bulunuyor.”
“Nefret söylemini yanlış buluyoruz”
“Her grubun protesto hakkı vardır. Nefret söylemini yanlış buluyorum. Ben bir hukukçuyum ve mesleğimin büyük bölümü insan hakları temelinde geçti. Nefret söylemini kime karşı olursa olsun yanlış buluyoruz.”
“Sosyal medya kışkırtıcı olarak kullanılıyor”
“Sosyal medya çok kışkırtıcı bir mecra olarak kullanılıyor. Bu meselelerin orada kanırtılması doğru değil. Hükümetin hiçbir vatandaşından vazgeçme lüksü de hakkı da yoktur. Otoriteler, cinsiyet konusunun biyolojik bir patoloji değil, psikolojik olduğuna dikkat çeker. 3 yaşına kadar cinsel kimlik belli olmaya başlar, 5 yaşında kesinleşir. Eğer anne baba modelinde sorun var ise patoloji gelişiyor. Bu nedenle erken çocukluk dönemi anne-baba rol modeli üzerine çalışma yapıyoruz. Bazıları ‘Çocuğu anne yetiştirir’ diyor. Oysa çocuğu anne baba beraber yetiştirir. Aileyi korumak, önce ailenin kendisinin yapması gereken bir şey.”
Yanık’ın söyledikleri mesele konuşmak için bir zemin oluşturuyor mu?
Pek değil. İşin temeli mücerret fikir plânında ortaya konulmalı; ki, diğer meseleler bu temel üzerinde konuşulabilir ancak. Ölçü olmadan, neyi neye göre araştırıp çözüm üreteceksin?
Cinsiyet bir tercih mevzuudur ve her tercih gibi doğru veya yanlış hükümlerine tabidir.
Hem iktidarda olup, hem de bu doğru veyanlış hükümlerini hâkim kılmadan, bu mevzuda iktidarın söyleyip yapabileceği pek bir şey yok. Onlar, oy hesabıyla, günü nasıl kurtarırım derdindeler.
Derya Yanık çıkar bunu söyler başkası ona ters şeyler konuşur, idare eder giderler.
AKP’nin ilk yıllarında dağıttığı broşürlerde LGBT haklarını teminat altına alacaklarını ifade etmiyorlar mıydı? Bu hakları teminat altına alacaklarını bizzat Erdoğan TV programında dile getirmedi mi?
Ve bugün…
Lâfa gerek yok, İstanbul Sözleşmesi iptâl edildi güya ama zaten o sözleşmede bizden istenenleri kanunlaştırmıştık. İstanbul sözleşmesi o kanunlarda yaşarken, cinsiyet değiştirme ameliyatlarının ücretini bi,le AKP müslüman Anadolu ahalisine ödetirken, Derya Yanık’ın söyledikleri hiç de garipsenecek şeyler değil aslında.
Peki, İstiklâl Caddesi’nde vs gösteri yapan LGBT’lere yapılan polis müdahalesi? AKP bunlara karşı olmasa müdahale eder mi?
O gösteri yapanlar, politize olup AKP’ye karşı duran LGBT’ler. Yoksa Bülent Ersoy Beştepe’deki o karanlık saraya Cumhurbaşkanı daveti ile geldiğinde kapıda polislere buyur ettiriliyor… Diğer yandan müslümanlar ve LGBT’nin yanlış bir tercih olduğunu düşünenlerse “aile toplantısı” ile seslerini duyurmaya çalışıyor. Zira iş çığırından çıkmış, uyuşturucu ve deizm vs cinsi akımlarla birlikte yaygın bir şekilde liselere kadar sirayet etmiş durumda.
Çözüm?
Yukarıda ifade ettik, herşeyden önce meselenin fikir plânında çözümünün, doğru cinsî tercihin ne olduğunun, niçin öyle olması gerektiğinin ortaya konulması gerekir. Bunu yapacak samimiyette kadro gerekir. Kısacası Büyük Doğu-İBDA’nın anlaşılması gerekir ki tatbiki söz konusu olabilsin. İlk etapta Kumandan Mirzabeyoğlu’nun, “bütün meseleler için temel oluş prensibi” olarak işaret ettiği “Bütün Fikrin Gerekliliği” dâvâsını anlayabilmek için Bütün Fikrin Gerekliliği kitabı ile birlikte yine Mirzabeyoğlu’nun “İnsan – Erkek ve Kadın” adlı kitaplarının okunmasını salık veririz.
“Doğru düşünce olmadan, doğru düşünce faaliyeti olmaz.”
Hem LGBT sapıklığından uzak durmak ve böylesi yanlış bit tercihe kapılmamak ve hem de kapılanalr karşısında her kademede doğru çözümler üretebilmek için… Yani, “bu yanlış, dinimiz yasaklıyor” demekle… Yani evet yanlış, evet dinimiz yasaklıyor ama meselelerin çözümü de böyle onu babam da bilir cinsi, basitin basiti bir iki cümle kurarak çözülecek kadar ucuz değil. Gösteri de yaptın, tepkini de dile getirdin de… Eee sonra? Ne teklif ediyorsun? Bakanın söylediğinin haklı bir tarafı da yok değil, sırf karşı olmakla bu işler çözülmüyor. Ama kendisi zaten bu işlerin nasıl çözüleceğini, çözümün fikir plânında neyle nasıl olacağını bilerek o makama gelmiş olması lâzım değil miydi? O makamı kabul ediyorsa… Ya onu o makama lâyık gören?
Her meselede olduğu gibi, çepeçevre bir dünya görüşü muhasebesiyle el atılması gereken bir durum. Yoksa, akım derken başka şeyler söyleniyor ve güya çözeceğiz derken işin içinden daha da çıkılamaz hale getiriyorlar.
Hadiseler Mutlak Fikrin Tatbik Vasıta Sisteminin zaruretini dayatıyor. Fikrin yokluğu, fikre olan açlığı ve ihtiyacı her geçen gün daha da şiddetle işaret etmeye devam etmekte.