DİL MESELESİ
Selim GÜRSELGİL
Büyük Doğu-İbda, sadece Türkiye’de rakipsiz olmakla kalmayıp, dünya çapında belki de en büyük dil hadisesidir.
Türkçe konusunda Mahir Ünal kısmen haklıdır. Dil devrimi Kemalist devrimlerin en kötüsü olabilir. Dünyada da benzerini göstermek güçtür. Geçmiş tüm değerleri altüst eden Sovyet devriminin ardından Stalin’e sorarlar: “Dilde de devrim düşünüyor musunuz?” Stalin cevaben Marksizm ve Dil risalesini yazar. Dil devrimi diye bir şey olamayacağını, bunun duyduğu en aptalca şey olduğunu anlatır ve der ki: “Sovyet devriminin dili Puşkin’in dilidir.”
Eğer Kemalistler de aynı anlayışta olsalardı, bu sözü şöyle ifade ederlerdi: “Kemalist devrimin dili Şeyh Galib’in dilidir.” Fakat tam tersi bir anlayıştaydılar. Türkçe’yi arılaştırmak adına tüm söz varlığı ve mânâ derinliğini yok ettiler. Masabaşında yeni bir dil uydurmaya kalktılar. Hatta bunu da büyük ölçüde Dönme ve Ermenilere yaptırdılar. Sonuç tam anlamıyla hüsran oldu: Dünyanın en büyük dillerinden biri olan ve zamanın edebiyatçı ve mütefekkirleri eliyle sadeleşerek hemen hemen Batı felsefesini kucaklayabilecek hale gelmiş bulunan o canım Türkçe gitti, yerine en basit bir felsefe metnini bile taşıyamayacak kaotik bir ilkellik ve yerellik vücuda geldi. Bu süreç bir yönüyle hâlen de devam ediyor. Türkçe, ondan arının arısını elde etmeye çalışan ve herbiri en çok kelimeyi uydrumakla övünen Kemalistlerce, adım adım yok ediliyor, İngilizcenin bir şivesi haline getirilmeye çalışılıyor.
Mahir Ünal işte bu noktada haksızdır. Kendi temsil ettiği çevre de bu sürecin bir parçasıdır. Son on yıldır belki on defa yazmışımdır: Gelmiş geçmiş en kötü Türkçe konuşan olan sağ parti, Ak Partidir. Bir Menderes’in, bir Özal’ın, bir Erbakan’ın, bir Türkeş’in, hatta bir Demirel’in Türkçesine bakın; kargalar diyarında bülbül şakıması gibi kalır. Ak Partililerin Türkçesi o kadar kötüdür ki, yarım yamalak birkaç kelime K. Mısıroğlu’ndan bu meseleyi duymamış olsalar, farkında bile olmayacaklar. 20 yıldır Türk çocuklarına İngilizce öğretmek için çok şey yaptılar, haklarını yememek lâzım; artık neredeyse tüm üniversiteler İngilizce eğitim verecek hâlde de ana sınıflarında dahi altyapı hazır. Ama Türkçe için bir şey yapmayı bırak, ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Bir de siz Büyük Doğu-İbda’nın yolunu yaptığı “büyük Türkçe”ye bakın. O artık tüm insanlık meselelerini, mevcut ifade şekillerinin hepsinden daha içten bir biçimde ifade etmeye ve bu içtenliği içinde tüm dünya dilleriyle alışverişe, onlar içinden geçerek ruhun diline dokunmaya hazırdır. İbda diliyle ister dinî ilimlere, ister felsefî ilimlere, ister günlük hadiselere, isterse kelimesiz ve sözsüz ifade sanatlarına bakın; bildiklerinizden çok farklı sonuçlara ve mânâlara ulaşırsınız. Sırf bu dili öğrenmek ve konuşmaya başlamak bile, duygu ve düşünce dünyamızda büyük bir inkılâba yol açabilir. Ama belki bir ilk zorluğu vardır. Nitekim onu İslâmdışı çevreler kadar İslâmî çevreler de pek anlamaz ve konuşamaz. Yeni bir dil öğrenir gibi, okullaştırmak ve bu yolla öğretmek gerekir. Türkçe için yapılabilecek en büyük hizmet budur.
Bir Tilki Günlüğüne bakın. Ondaki fikir dilini kavrayan birisi, Ahir Zamana ilişkin hadislere bambaşka bir gözle bakmaya başlar. Edebiyat alanında yeni ufuklar açar. Fikirde, ilimde yeni görüşlere erer. Fikir dili-mânâ dili nelere kadirdir bir bir anlar.