KARTACA OLABİLİRSİN AMA ROMA OLAMAZSIN

Selim GÜRSELGİL

Üstad’ın Çile kitabının sonuna eklediği Poetika (Şiir Görüşü) bilinir ve harikadır. Türkiye’de şiir görüşünü ortaya koyan, şiir anlayışını temellendiren şair pek görülmediği için, bu alanda öncüdür de. Oysa Salih Mirzabeyoğlu’nun Şiir ve Sanat Hikemiyatı kitabının son bölümünü teşkil eden “Şiir Hikemiyatı” çok az bilinir; ve -bizim gözümüzle söyleyelim- tek kelimeyle muhteşemdir. Mirzabeyoğlu bu eserinde şiire dair öyle hikmetler dile getirir, öyle yükseklere çıkar ki, belki de bu alanda eşsiz ve yalnız kalmasının sebeplerini bu yüksekliği belirler.

Aslına bakarsanız, Türkiye bir şiir ülkesidir. Türkler şiirden yapılmış bir millettir. Fikir yatkınlığı bizde pek görülmedi, fakat şiir en aşağı tabakamıza kadar işlemiştir. Düne kadar her Türk genci aşık ve dolayısiyle her Türk genci şairdi. Askere giden şiir yazardı. Kahvede laga luga edenler birbirine sövüp sayarken bile şiirle sövüp sayardı. (Burada Türk dediğim yerde “Kürt” diye de alabilirsiniz, o da aynı ruh düğümünden çıkar.) Osmanlı bir şiir medeniyetidir. Orada öyle mütefekkirler, âlimler pek az bulunur; onlar bile fikir ve ilimlerini şiirle terennüm eder. Ve gerçekten de çok büyük şairler yetişmiştir Osmanlılar arasından. Bunların -aynı yüzyıllarda- Batı’da topuğuna yaklaşan şair bulamazsınız. Toplumun en yüksek yerinden (Padişahlar da şairdi) halkın en alt tabakasına kadar, yeniçerisinden sokak satıcısına kadar herkes şairdir. Cumhuriyet döneminde de son yıllara kadar bu şiir geleneği korundu. Ve artık hemen hemen o ruh öldü.

Tabii ki ölmedi. Ruh bastırılır ama ölmez. Onun üstüne onunla alâkasız binbir yük yüklersin, ışığı kesilir; ama ışığının kaynağı oralarda bir yerlerde durur yine. Nitekim zaman zaman tezahürlerini de görüyoruz. Şiirin aleyhine bunca meşgaleye rağmen, birileri hâlâ ruhunda şiir hissediyor ve daha önemlisi cesaret edip bu hissini bizimle paylaşıyor. Bu gibi kimseler mücevherdir. Onları kesinlikle incitmemek, görmezden gelmemek bilakis daha fazla cesaretlendirmek lâzımdır. Çünkü bugünden yarına şiir tohumumuzu onlar taşıyacaklar. Bugünün dünyası şiiri her ne kadar boş iş gibi görüyorsa da bu kendisinin boş olduğunu gösterir. Şiirsiz medeniyet olmamıştır veya kaba saba bir şey olmuştur. Bir Batılı, “Kartacalıların Roma kadar büyük bir medeniyet olmak için her şeyleri vardı, ama en temel bir şeyleri eksikti, şairleri yoktu” diyor. Bizim de bugün şiirimiz yok, gaip. İstikbalimizi tehlikeye atan bir yöneliş. Belki de ruhumuzdaki şiir hazinesini yeniden keşfetmek için yeni anahtarlara ihtiyacımız var. Necip Fazıl’ın Poetika’sı, Salih Mirzabeyoğlu’nun Şiir Hikemiyatı gibi. Bunlar bize neyi nasıl kaybettiğimizi ve onu yeniden nasıl ve nerede bulacağımızı gösterecek. Eski ruh artık öldü, gelenek kesildi; fakat eski bünyeden yeni bir ruh doğabilir.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: