KÜFÜR DÜZENİYLE UZLAŞILMAZ, YOK EDİLİR

Selim GÜRSELGİL

En derin imân, en yüksek akılla beraber zuhur etmek zorundadır. Bir başka deyişle, Allah’a ve Resûlü’ne imân dünya çapında tezahürler gerektirir ki, o da Müslümanların Büyük Doğu-İbda dünya görüşüne ihtiyacıdır. Muhafazakâr demokrasi anlayışının son yıllarda yol açtığı hezeyanlar esasen bu ihtiyacın farkına varılmamış olmasındandır.

Bakıyorsun adamların imânı var. Ama imâna bağlı faaliyetin ne olması gerektiğine dair fikirleri yok. Bu da bizzat imânı zedeleyen bir durum. Zaman zaman müslümanca bir şey yapmak istiyorlar. İşte faizi kaldırmak, dünya küfür düzenine kafa tutmak. Yapmaya çalıştıkları şey müslümanları heyecanlandırıyor. Davos’taki harika çıkıştan sonra tüm İslâm âlemi sokağa dökülüyor. Ama her iyiniyet gösterisi orada başlayıp orada bitiyor. Hemen arkasından her şeyin altüst olduğu bir hezeyan çığırı açılıyor. Bir iyiye karşılık derhal on kötü ortaya çıkıyor.

Şeriatın hak oluşu şuradan bellidir ki, onu hiçbir beşerî düzene katık edemezsin. Yarımyamalak, rastgele, aklına estiği gibi tatbik edemezsin. Biraz kapitalizm, biraz komünizm, biraz kemalizm, biraz da şeriat olmaz.

Onu mutlaka bir bütün olarak almak ve tüm etraf ve kademeleriyle hayata geçirmek gerekir. Fakat bununla da bitmez. Şeriatı hayata geçirmek, işte Ortadoğu’da gördüğümüz birtakım iptidaî tiplerin hevasına terkedilemez. Şeriat onların sığ görüşlerine mahkûm edilemeyecek kadar yücedir.

Şu hâlde şeriat, ne muhafazakârların sandığı gibi yarımyamalak, ne de Vehhabîlerin sandığı gibi cehaletle temellendirilmiş olamayacağına göre yalnız ve ancak beşeriyetin en yüksek idrakiyle birlikte zuhur edebilir; en ileri ve insanî hayat nizâmı olmak zorundadır.

İşte, Büyük Doğu-İbda dünya görüşü bu ihtiyaca karşılık geliyor. En derin imânın ancak en yüksek akılla birlikte zuhur edebileceğini delillendiriyor. Allah ve Resûlü’ne imânın o kadar ucuz ve kolay olmadığını, ne küfür rejimlerine payanda, ne de cehalete peçe olarak kullanılamayacağını, hiçbir beşerî davadan daha geri ve daha az insanî olamayacağını, hem müslümanlara, hem de İslâm düşmanlarına gösteriyor.

Bizim anlayışımıza göre, İslâm’ı hayata hâkim kılmanın başka bir yolu bulunmuyor. Eğer maksat İslâm’ı hayata hâkim kılmak değil de, küfrün hâkimiyetinde İslâmla avunmaksa o başka. Gaye putların karşısında ibadetse, başka. Hâlbuki İslâm bunun için gönderilmedi. Yeryüzünde Allah’ın hükmüyle hükmetmek için gönderildi. Bunun ızdırabını duymaktan başka bir imân derdi olabilir mi?

Büyük Doğu-İbda, İslâm’ı 21. yy dünyasına hâkim kılmanın vasıta sistemi, İslâmî dünya görüşüdür. Bunun fikir ve aksiyonudur. Küfür ve zulüm düzeniyle şu veya bu biçimde uzlaşmak için degil, onu yok etmek için inşa edilmiştir. Tek davası budur. Bunu böyle söylemeyen, hakkı gizlemiş ve teslim etmemiş olur.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: