“NAS” NEREYE GİTTİ?
Âlâaddin Bâki AYTEMİZ
İngiliz Mehmet Bakanlığa getrildi ve Batıcı tefecilerden borç bulmak için gizli kapaklı toplantılar yapmaya başladı. Araplardan para dilenildi. Rusya’ya yalakalık. Haçlı Batı ve Ameriak’ya stratejik ortaklığın, yani işbirlikçiliğin teyidi…
Diğer yandan Merkez Bankası’na “özerksin” denildi ve onlar da daha önce göstermelik artırdıkları faizleri bu defa biraz daha fazlaca -750 baz puan- artırınca faizler % 25’e çıktı.
Ne oluyoruz?
Farklı bir şey yok, milletin şeyine koyma ve koydurma düzeni yine tam gaz devam ediyor. Eskiden şöyle yapıyorlardı, şimdi biraz da canları böyle istemiş…
Faizler arttı, dolar düşer gibi oldu…
İyi de doların düşmesi de tek başına doğru değil ki. Bu defa da ihracatçıya girecek şeyin ucu… Faizler artınca yatırımlar azalacak, istihdam azalacak vs.
İktisat, tahterevalli gibi bir denge oyunudur. Bir yere ağırlık verince karşısı havalanır. Aslolan, doğru bir anlayış üzere dengeden dengeye geçiştir. Farklı kesimlerin birbiri aleyhine olacak şekilde temerküz etmesine mani olabilmektir. Öyle kafana göre oynarsan, ya bir miktar uçuşa geçip yere çakılmak üzere fırlarsın havalara, ya da anında yere acayip çakılırsın… Mabadına, yani istinat edeceğin mahalline acı dokunur… Fizik kanunu varsa, iktisadın da kanunu yok değil… Tabiî bu kanunsuzluğu milletin şeyine koyma ve koydurma düzeninin gereği olarak şuurlu yapıyorsan, tam da istediğin budur aslında. Ama koltukta kalmak istiyorsan bunun da marjı vardır, milleti fırlatıp çakarken, kendin de fırlayıp çakılma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağından, iş o noktaya gelmeden düzeltmeler yapmak gerekir. Milleti için değil, kendin için. Tabiî bunu da demagoji ile millet içinmiş gibi pazarlarsın, o ayrı…
Evet, gelelim “nas”a…
Mevcudun eleştirisi ve yeni bir düzen ihtiyacını ifade ediyor olsaydı, “nas” doğru bir ifadeydi. Ama kullanıcılarının ona atfettiği mânâ yanlış. “Nas”ın zatı mutlak doğru ama muhataplarının anlayışı onu yanlışa alet ediyor. (Solcuların anlaması bakımından: Marks’ın söyledikleri ile Marks adına konuştuğunu iddia eden revizyonist farklı. Biz Marksizmi, pratiklerine, hele ki revizyonistlere bakarak, “bakın Marksizm ne kadar salakça bir şey, bu solcular ne kadar salak” diye değerlendirmeyiz.) Yanlış “nas”ta değil (faiz ile toplumun bir kısmının soyulması, gelir dağılımı adaletsizliği neticesinin doğacak olması doğru mu?), onu olur olmaz, hem de kendi menfaati için kullananda. Tabiî din yobazı “nas” lâfını duyunca nasıl gözleri faltaşı gibi açıldı ve “nas”ın anlayışsızlığa kurban edilmesine bakmadan meseleyi küfür yobazına söveceği bir vesile olarak görerek şehvetle sarıldıysa… Küfür yobazı için de aynı zihniyetin tersi, onlar da din yobazına küfrederek hayat buluyorlar… Mesele konuşan yok… O Allahsız diyor, bu gerici diyor, böylece şahsiyet buluyorlar… Varlıklarını birbirlerine borçlular.
Yanlışa âlet edilerek üzerinden rant devşirilen “nas” söylemi fazla uzun sürmedi ve İmânsız İslâmcılık rejiminin milletin şeyine koyma ve koydurma düzeninde eskiye avdet edilmiş olundu. Sınırsız vurguna “nas” perde olarak kullanıldı ve sınırsız vurgun o kadar hızlı seyretti ki, vurgunun sınırına hızla gelindi, zira vurguna mevzu kaynak kalmadı ülkede. Dolayısıyla da eski düzene, biraz daha sisteme bağlı vurgun düzenine dönmek icabetti…
Öbür taraftaki dangul dungul adam da, “Bak akılları başlarına geldi, rasyonaliteye döndüler!” diyor. Onun rasyonalite dediği, ülkenin “nas” ayağı altında, alternatif ekonomi denilen -aslında alternatif olamayan zira o da bir sistemdir ve ortada bir sistem yoktu- zırvayla peşkeş çekilmesi yerine eskiden olduğu üzere neo liberal politikalarla peşkeş çekilmeye dönülmesi…
Biz bu “rasyonelite” denilen soygunu da “nas” denilerek yapılanı da kabul etmiyoruz. Bu tür bir şeyin İslâmla alâkasının kurulmasını da İslâm’a ihanet olarak görüyoruz.
“Nas”ın ağza alınarak yapılana, soygun olmaktan öte ideolojimizin içini boşaltma saldırısı da mündemiç olduğundan ayrı bir öfke, ayrı bir kin, ayrı bir nefret besliyoruz. AKP’nin zırvalarını dini müdafaa adına savunmak ihtiyacında değiliz. Dini savunmak, içinde dini terimler geçti diye bu saçmalıkları savunmak demek değildir. Bu tip zırvalamalar, küfür yobazlarına malzeme vermek, prim vermek, avans vermek demektir. Dini savunmak, öncelikle bu primi, bu tavizi, bu avansı vereni susturmakla olur. AKP kurnazlığı burada, dini savunma zaruretini kendi nefsine mal ederek, kendi İmânsız İslâmcılık düzenlerini savundurtmak. Geçmişte bu Özal ve Demirel üzerinden hatta Menderes üzerinden müslümanlara kurulan tuzaklardan biriydi.
Sadece paramız değil, dinimizden çalıyorlar “nas” deyu deyu…