RAZBOLJE SE SULTAN SULEJMANE – SULTAN SÜLEYMAN HASTALANDI

Levent AKINCI

Hasta adama ağıt. Razbolje se Sultan Sulejmane.

Tekrar tekrar dinlettirip adeta bağımlılık yapan bu hazîn parça bir ‘Sevdalinka’. Boşnakların en çok sevdiklerinden biri. Bu meşhur parçanın bir çok söyleyeni vardır, sosyal medyada bulmak mümkün. Bir hüzünlü hikâyeyi, bir acıklı masalı anlatıyor gibidir. “Hastalanan Sultan Süleyman” ölmek üzeredir, oğlu soruyor, “üzülüyor musun baba, imparatorluk için, İstanbul için, dünyadan ayrılıyor olduğun için?” Baba da, “hayır, Bosna’yı bıraktığıma üzülüyorum” diyor. Dinleyenler fark edecektir, Boşnaklar İstanbul kısmını üstüne basa basa ve asil bir hüzünle okurlar genelde, yani koskoca padişah, koskoca payitaht İstanbul kadar, hatta daha çok seviyor Bosna’mızı.

Burada dinlediğimiz, aşağıda da sözlerini ve tercümesini naklettiğim bu tarihî sevdalinkada anlatılan padişah, Grand, Muhteşem veya Kanunî lakab ve sıfatlarıyla da anılan Halife Sultan 1. Süleyman (Vefat 1566) Rahimehullah değildir. Çoğu kişi öyle sanıyor. Oysa O’un ne İbrahim diye bir oğlu var ne de Ramazan’da vefat etti. O, Zigetvar cihadında Safer ayında vefat etti. Ne oğlunun torununun ne babasının dedesinin adı İbrâhim. Ve ölümü sırasında ne Bosna ne de Budin elden çıkmış değildi.

Burada bahsedilen aşikâr ki Halife Sultan 2. Süleyman (Vefat 1691) Rahimehullah. O, türküde de geçtiği gibi, Ramazanda vefat etti. Bir Cuma günü. Ve babası Halife Sultan İbrahim. Rahimehullah.

Yalnız, bir halk hikâyesi ve şarkısı bu sonuçta, belli ki yüzyıllar içinde nakledilirken karışıklık olmuş, babasının adı İbrâhim iken oğlu İbrahim denmiş. Bildiğim kadarıyla 2. Süleyman’ın çocuğu yoktu. Ama babası Sultan İbrahim idi. Zannedersem şarkının kahramanı “Sultan İbrâhim oğlu Sultan Süleyman” idi ilk başta, zaman içinde karıştırılmış. Tıpkı “Budin’le Bosna’nın” karıştırıldığı gibi. Ayrıca, bu hikâyede Süleyman’a soru sordurulan kimse hayali olup, İstanbul’un öz evladı olan Bosna’yı temsil ediyor olabilir. Ve Bosna tarihinde çokça İbrâhim adı da geçer, bölgede doğmuş veya vazifede bulunmuş bir çok İbrâhim vardır. İbrâhim paşa, İbrahim bey, Molla İbrâhim vs..

Ve bu sevdalinka, ‘hüzün ve ağıt devri’nin hatıralarından birisi belli ki. Şöyle ki, devir Viyana bozgunu sonrası olduğu için, 2. Süleyman 1687’de adeta bir enkaz devralmış, 1683 sonrası tüm bu yıllarda kısa sürede Uyvar, Estergon, Kanije, Budin yani Buda ve Peşte, Bosna’nın bazı yerleri, hatta bir süreliğine Belgrad vs elden çıkmıştır, çok hazin hadiseler yaşanmış ve 2. Süleyman Rahimehullah, Ümmetin Hilafetin bu kayıplarını gördükçe üzüntüsünden kahrolmuştu. Sadrazamla en son görüşmesinde ağır hasta idi ve ölümü çok yakındı, onu sefere uğurlarken İslâm ordularına ağlayarak dualar ediyordu.

Ve, bu anonim şarkının yani ‘Sultan Süleyman Hastalandı’ sevdalinkasının bazı versiyonlarında “Bosna’yı bıraktığıma üzülüyorum” yerine “Budin’in gavurun eline düştüğüne üzülüyorum” diye geçer.

Muhtemelen şarkı ilk asırlarında Budin’e ağıt olarak söyleniyordu Bosna’da, fakat hilafetin son asrında Bosna’nın da düştüğü dönemden itibaren artık Budin yerine bazen Bosna olarak da okunur oldu. Kim bilir. Bende öyle bir kanaat, bir zannı galib oluştu.

Ayrıca da, İstanbul için değil Bosna’nın/Budin’in gâvurun eline düştüğüne üzülüyorum deniliyor şarkıda. Çünkü İstanbul yerinde duruyordu, Budin işgâal edilmişti. Budin’i küffârdan geri alamadan ölüyor olmama, bir darulislâmın darulharbe dönmüş olmasına ve geri fethedemeden göçüyor olmama üzülüyorum, diyor yani. Şarkıdaki Budin’e de, bahsettiğim gibi, daha sonra Bosna eklenmiş veya değiştirilmiş olmalı. Allahualem.

Ve Budin için yazılmış okunmuş olsa bile, yazan okuyan yine Boşnak müslümanlar tabi ki, neticede bu bir sevdalinka. Boşnak kardeşlerin hüznünü, hicrânını, hasretini ifade eden bir şiir/ağıt. Gerek Budin’e gerek Bosna’ya gerek İstanbul’a olan hasret ve ümmetin haline bir ağıt sözkonusu.

Hey gidi, aynı büyük büyük dedesi Muhteşem Süleyman gibi hasta haliyle sefere çıkan, ve bazı eski yerleri geri alan yiğit padişah! Yazık ki kırk yıl veliaht olarak adeta mahpus durumda kalmış son dört yılında tahtta olmuştur. Ve Viyana bozgunu sonrası aç köpekler gibi dört bir yandan süratle ilerleyen kâfirleri dizginlemiş ve kısa ömründe hasta haline rağmen gösterdiği gayret sonucunda bazı eski yerler de geri fethedilmiştir. En baştan beri O tahta geçirilmiş olsaydı keşke. Böylece 46 yıllık Süleyman ihtişamı gibi yeniden 40 yıllık bir ihtişam devri daha olsaymış. Ve nihayetinde 2. Süleyman da büyük büyük atası olan 1. Süleyman’ın yanına defnedilmiştir. Temiz karakterli, âbid, ve iyi de bir hattat imiş. Rahmetullahi Aleyhimâ.

Allah Subhanehu ve Teâlâ hepsine, ve cümle seleflerimize cümle ecdada, Boşnak, Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Berberi, Çeçen, Pak, Açeli, Morolu cümle şehid ve meyyitlerimize rahmet eylesin, taksiratlarını affetsin. Ve bu ümmete yeniden Tarık bin Ziyad, Mutasım, Alparslan, Salahaddin, Baybars, Osman, Mihal Gazi, Evrenosoğlu, Burak Reis, Hüsrev Bey, Bali Bey, Fatih, Selim, Süleyman, Barbaros, Turgut Reis, Sokullu, Özdemiroğlu, Köprülü, Cezayirli Gazi Hasan Paşa gibi cihad önderleri nasip etsin.

Bu hazin türkü veya ağıt, Hilafetin payitahtı ‘İstanbul’ ile serhad beldesi Akıncılar ocağı cihad yurdu ‘Bosna’ arasındaki kardeşliği ve etle tırnak gibi olduğunu bir kez daha ortaya koymuş. Bosna İstanbul demektir, İstanbul da Bosna. İkisini de mübeşşer gâzi, sultan Muhammed Fatih Rahimehullah fethetti zaten.

Osmanlı tarihinde Bosnalı bir çok sadrazam, akıncı beyi, alim ve farklı vazifelerdeki daha nice hayırlı kimse yer almıştır. Mohaç’ın iki büyük Akıncı beyi olan Bali Bey ve Gazi Hüsrev Bey’i bilir çoğumuz, Gazi Hüsrev Bey Bosnalıdır. Şehid Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa, Cezzar Ahmed Paşa, eserini çok sevdiğim tarihçi İbrâhim Pecevi. Ve daha niceleri. Rahmetullahi Aleyhim.

Ve hasta adam yok artık. Önce Endülüs gitmişti elden. Sonra Kazan. Sonra da yavaş yavaş Balkan, Kırım, Kafkas, Mağrib, Açe, Türkistan, en son da Hicaz ve Filistin. Ki, Hicaz ve Filistin de gittiginde Hilafet güneşi de batıyordu artık.

Bedenimizden parça parça lime lime kopartmıştı yedi düvel küffar!

“Aldı Nemçe bizim nazlı Budin’i” gibi nice şiirler yazılıp ağıtlar söylenmişti kaybedilen her parçamıza. “Selanik Ağıtı”nı Bozoklu ninem söylerdi, bir müftü kızının ağzından yazılmış, Yozgat’a gelen Selanik muhacirleri söylerken işitip ezberlemiş yörük ninem. Bilâd-ı İslâm’ın her yerinde benzer şiirler, ağıtlar… “Men bu yerde yaş almadım, yaşlığıma toyalmadım, vetenime hesret kaldım, ey güzel Kırım”…

Sevdalinka nedir? Kısaca diyecek olursak, Boşnak sevda türkülerine verilen isim. Bu sevda bazen bir kişiye, bazen bir beldeye olabiliyor, ve hassaten İstanbul için yazılmış, okunmuş sevdalinkalar bile vardır Bosna’da. Dönelim baştaki videodaki sevdalinkanın sözlerine, ardından da, batan hilafet güneşine matuf eski bir şiirimize. Bu da bizim sevdalinkamız olsun…

Razbolje se sultan Sulejmane aman aman padišah

Sedmog dana šehri Ramazana aman aman Ramazana

*

Pitao ga sine Ibrahime aman aman Ibrahime

O moj babo sultan Sulejmane aman aman Sulejmane

*

Je l’ ti žao babo umrijeti aman aman umrijeti?

Je l’ ti žao carstva i Stambola aman aman i Stambola?

*

Odgovara sultan Sulejmane aman aman padišah

O moj mladi sine Ibrahime aman aman Ibrahime

*

Nije meni žao umrijeti aman aman umrijeti

Nit’ mi žao carstva ni Stambola aman aman ni Stambola, Već mi žao šeher Bosnu ostaviti Bosnu ostaviti

Sultan Süleyman hasta oldu, aman aman padişah

Şehri Ramazan’ın onyedinci günü, aman aman Ramazan

*

Oğlu İbrahim sordu ona aman aman İbrahim

O, babacığım, Süleyman sultan, aman aman Süleyman

*

Üzülüyor musun, baba, öldüğüne, aman aman, öldüğüne?

Üzülüyor musun imparatorluğa ve İstanbul’a, aman aman, İstanbul’a

*

Süleyman sultan yanıtladı, aman aman padişah

Ey sevgili oğlum İbrahim, aman aman İbrahim

*

Üzülmüyorum öldüğüme, aman aman öldüğüme

üzülmüyorum İstanbul için, aman aman İstanbul

Ama Bosna’yı bıraktığıma üzülüyorum, Bosna’yı bıraktığıma

İslâm ilinde yine azdı zulumât

Leyl-ü nehâr taşınır efkâr değildir

Yazam desem geçmez ki nazma kelimât

Ticârethânedeki defter değildir

*

Münafık der ki boşa gider emekler

Dâvâ kırk yıl da geçse hâlâ emekler

Ruhumuzda bir volkan sessizce bekler

Sükûtumuz her zaman ikrâr değildir

*

Dilşâd olur bağımız, döner bağubân

Yeter ki temyîz et sen balı ağudan

Batsa da güneş yine doğar doğudan

Akıncı sanma tarih tekrâr değildir

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d