PUTİN’İN MÜCADELESİNİN BİZE DOĞURDUĞU FIRSATLAR
Selim Gürselgil
Kemâlist hareketin en parlak hamlelerinden biri, Lenin’le kurduğu ilişkidir. Bu konu belki yeterince yazılıp çizilmemiştir. Fakat sonuçlarına baktığımızda günümüzü büyük ölçüde etkileyecek önemde olduğu anlaşılmaktadır.
Mustafa Kemâl’in Anadolu’ya niçin gönderildiğini tartışmaya gerek yoktur. Bütün deliller, hatta kendi anlattıkları bile, onun ülkeyi kurtarmak ve tüm birliklerin başına geçmek için Anadolu’ya gönderildiğini gösterir. Nitekim İngilizler bunu fark edince İstanbul’a baskılara başlarlar. İstanbul, başta Kemâl Paşa’ya geri dön diye yalvaran mektuplar gönderir. Dinlemeyince yakalama kararı çıkarır. Hiçbir vali ve komutan emre uymaz. İstanbul’da “cumhuriyet yapacak, Bolşeviklik getirecek” söylentileri alır yürür. Gıyabında yargılanır, rütbeleri alınır, idama çarptırılır. Padişah bu kararı imzalarsa da “yakalandığında yeniden yargılanması şartıyla” diye şerh düşer. Ardından hükümet devrilir. Padişah bu sefer tüm rütbelerini iade eden, hakkındaki fermanı da iptal eden karara imza atar. (Resmi tarih bu ikinci kısmı pek konuşmaz. Oysa Kemâl Paşa’nın ne Sakarya’da, ne Afyon’da savaşırken hakkında bir karar yoktur.)
Anadolu’nun pek çok noktasında isyanlar patlar. Kemâl Paşa elindeki birliklerle sert şekilde bastırır. Bu isyanlarda temel motif Kemâl Paşa’nın Bolşevik olduğudur. Bunda Damat Ferid hükümeti ve bazılarında Yunan istihbaratının parmağı olduğu anlaşılmaktadır. İngiliz ve Fransızların hiçbir rolü görülmemektedir.
Bolşeviklik söylentisi İngiliz desteği sağlamak için Damat Ferid’in abartısı olabilir; ancak o sırada Mustafa Kemâl gerçekten de Lenin’le irtibata geçmiştir. Yazdığı mektubu görseniz, değme Bolşevik dersiniz. Literatüre o kadar hâkimdir. Hemen ardından arkadaşlarına gizli bir yazı yazar. Ülkemizde Bolşeviklik tehlikesi olduğunu, tedbir almak, çakma bir parti kurup onları açığa çıkarmak vs gerektiğini söyler. Bakü’de Mustafa Suphi TKP’yi kurduktan bir ay sonra Kemal Paşa tüm detaylara vâkıftır. Onları ülkeye çeker ve boğdurur.
Aslına bakarsanız Ruslar da onun bir Bolşevik olmadığının farkındadır. Zinovyev, Bakü’deki konuşmasında onun otokrat (diktatör) eğiliminde olduğunu bildiklerini ancak Bolşevizm tavsiye ettiklerini söyler. Buna rağmen yardımlar kesilmez. Kemâl Paşa bu yardımlar sayesinde Yunana karşı koyacak bir güce ulaşır. Sakarya’da Türk tarafının silâhlarının üçte ikisi Lenin’den gelmedir. Bu yardımlarla Yunanı safdışı bırakmakla kalmaz, Batıyı da masaya oturup kendisiyle anlaşmaya mecbur bırakır. Yoksa Lenin’le ilişkisi devam edecektir. Batı ise tercihini yap der, “ya o, ya biz”. Tabiî ki Batı! Ve komünist avı başlar. İzmir’de Yunan denize döküldükten sadece 3 gün sonra TKP (ve komünizm) Türkiye’de ilelebet yasaklanır.
Kısaca Lenin’le bu zekice -İngilizler “şeytanî” der, bize “dahiyane” diye çevrilir- ilişki olmasa, Anadolu’da Batı’nın muhatap kabul edeceği bir hareket vücuda gelmeyebilirdi.
Kıssadan hisse: Putin’in başlattığı Batı karşıtı mücadele, Türkiye’nin kurtuluş bileti olabilir. Yeter ki hâkim ve hakîm bir zihniyetçe yürütülsün.