TOGG

Ayhan SÖNMEZ

TOGG’un açılımı, (Tayyip Osmanlıyı Geri Getirecek) değil elbette. Ama estirilen hava sanki bu bir fetih; öyle ki, bir illüstrasyonda Togg aracı, Fatih gibi Bizans surlarından giriyor. Şöyle veya böyle “yerli ve millî” mottosuyla elektrikli otomobil furyasına Türkiye de katıldı.

İllüstrasyon, boyunu aşan hadsiz bir iddiayı ifade ediyor ama biz gerçeği kavramak adına soralım: Gerçekten bu, otomotiv sahasında bir fetih midir? Sadece Türkiye için söylemiyorum, dünya genelinde bir fetih midir?

Bu işin ciddi ciddi karbon emisyonu filan gibi iklim krizine bağlıyorsanız, kusura bakmayın bu naiflikle hayat sizi zorlar. Çevre açısından bakınca kısa vadede müsbet görünüşler var ama (karbon ayak izi) diyorlar ya, iz bırakmakta bu araçlar fosil yakıtlılardan daha temiz değiller. Neticede şarj için gereken elektriği bir yerden temin etmek gerekiyor. Hatta bu araçlar fazladan bir elektrik talebi de meydana getirecek. Bunu da kalkıp kömür yakarak sağlarsan, 1790 yılına, buhar motorlu araçlara geri döndün demek. Bu da fetih değil, olsa olsa gerici bir hamle. Ayrıca mevcut teknolojideki pillerin üretimi veya araca lâzım olan yüksek miktardaki bakırın temini için kazılacak yeni madenler de cabası. Olursa uzun vadede bir getirisi olacak, ancak elektrikli araçların ömrü kısa olacak gibi.

Şu ânda teorik olarak imal edilmesi mümkün görülen yeni bir pil teknolojisi gündemde… Yaygın bir yanlış bilgi var. Piller elektriği depolamıyor. Bu mümkün değil. Mevcuttaki (Lityum iyon olanlar dahil) piller, mütemadiyen elektrik üreten, ama bu üretim esnasında oluşan kimyevi reaksiyonu tekrar etmesi için elektriğe maruz bırakılan düzenekler. Henüz teorik sahadaki piller ise farklı, radyoaktif ışınımı elektriğe çevirme üstüne kurulu. Kullanılması hesaplanan hammadde olarak da yarı ömrüne gelmiş (nükleer atık) kullanılacak. Radyasyon sızdırmayan küçük kristal zarfların içine hapsedilen radyoaktif (atıklar) elektrik üretecek. Bu yeni pillerin de ömrü çok minimal bir kayıpla binlerce yıl… Peki bu ne demek? Enerji temininde hep (kötü şöhretli) bilinen (nükleer güç) yeniden ön plâna çıkacak demek. Zira nükleer gücün en büyük handikabı atıkları. Bu atıkların bertaraf edilememesi veya yerin binlerce metre dibine korunaklı şekilde gömülmesinin zorluğu. Anlattığım yeni nesil piller bir şekilde hayata geçerse, atıklarıyla meşhur nükleer enerji santralleri de bir anda temize çıkmış olacaklar. Böylece enerjiyi nükleer güçle elde etmenin önünde herhangi bir engel yahut böyle yapmakta bir sakınca kalmayacak. Bu yeni teknolojide çok ufak miktarlardaki nükleer atıklar görece daha ufak miktardaki ihtiyaçları karşılayacak.

Şimdi gelelim bu yeni teknolojinin pazarlanması kısmına. Elektrik enerjisini otomobillerde kullanma fikri yeni bir fikir değil ancak elektriğin taşınması çok ciddi bir problem olması sebebiyle, geçtiğimiz yüzyılda fosil yakıtlar tercih edildi. Şimdi bu yeni nesil kolayca taşınabilir, ufak ebatlardaki piller için en ideal kullanım alanı yine otomotiv sektörü olacaktır. Düşünün ki yarım gram zenginleştirilmiş plütonyum atığıyla otomobilinizi 200 yıl besleyebiliyorsunuz.

Ama tabi bu yeni, teorik üretim için çok ciddi bir yatırım ve dahi (arge) gerekiyor. Bu yatırımı yapacak kişiler de kısa sürede karşılığını almak isteyeceklerdir. Dolayısıyla, diyelim ki 10 sene sonra bu piller üretilmeye başlandı, ortalıkta binlerce elektrikli araba olması, doğrudan pazara girmek, hatta törenle karşılanmak demek. Öte taraftan, (atığı) üretecek nükleer santraller de talebi karşılamak için mesai yapacaklar. Arabalar benzin yaktığı müddetçe neden kristale plütonyum sokmayla uğraşalım ki?

Bugünlerde (Togg) vesilesiyle kullanılan “kafa tutuyoruz” efelenmesi ise işte bu açıdan bakınca çok çok gülünç. Zira bir kere el mahkûm kullanacağımız nükleer güç (lobisi) diyelim artık, zaten bunu istiyor ki yarın hepsine pil satsınlar. Kafa tutmak şunu yapardı: Yatırımı nükleer kaynaklı nano teknolojik pil üretimine yapardı. Halihazırda var olan elektrikli arabaların bir benzerini yaparak anca global hegemonik şirketlere piyon olursun. Son olarak da şunu ekleyeyim: Otomotiv sektörü, insanlığın en büyük düşkünlüğü olan keyif kavramını güzel kullanır. Bir kere alıştığımız keyfi kolay kolay terk edemeyiz. O nükleer, arabaya bir kez girdikten sonra kimse vazgeçmez artık. Patlarmış, sızarmış kimse iplemez.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et