ÜSTAD’I ANLAMAK KUMANDAN’DAN GEÇER

Alâaddin Bâki AYTEMİZ

Kumandan Mirzabeyoğlu, “Hadi anlamadıkları neyse de bu kadar yanlış anlamayı nasıl beceriyorlar” minvalinde bir söz sarf etmişti…

Bakan Süleyman Soylu yeni yıla Tendürek’teki üs bölgesinde girerken verdiği mesajda, güya Batı’ya meydan okuma adına Üstad Necip Fazıl’ın “Geçenler geçti seni uçtu pabucun dama; / Çatla Sodom Gomore, patla Bizans ve Roma!” beytini yumruklarını sıkarak okuması bana Kumandan’ın yukarıdaki ifadelerini hatırlattı:

Adamlar Necip Fazıl’ı anlamamaya zaten anlamıyorlar da bu kadar yanlış anlamayı nasıl oluyor da beceriyorlar?

Hayret ki ne hayret…

Neden mi?

Zira Necip Fazıl o sözleri Batı’ya meydan okumak adına değil, ahlâksızlıkta Batı’yı fersah fersah geride bıraktığımıza dair ıstırabının bir feryadı olarak kullanmaktadır.

Ama bu pazar esnafı siyasetçisi öğrenmiş ki, Necip Fazıl satıyor ve sattırıyor, yerli yersiz, olur olmaz, doğru yanlış Necip Fazıl’ı kullanmak işlerine geliyor.

İstismar etmeyecekleri hiçbir şey yok.

Oy almak ve iktidarda kalmak uğruna bir gün öyle, bir gün böyle.

Nasıl olsa, “hop hemşerim!” diyen yok!

Adam Necip Fazıl’ın biricik emanetine, fikrin, davanın remz şahsiyetine kıyıyor ama Büyük Doğu’yu kuracak ve hatta kuruyor diye alkışlanmıyor mu?

Sırf ağzına Necip Fazıl’ı aldı, ondan bir iki kelime kullandı diye…

Oysa Necip Fazıl’ın en nefret ettiği tipler bunlardır.

“Kuru sıkı pohpohçular!” der Necip Fazıl böyle tiplere. Üstad’ı gerçek mânâda anlamadıkları hâlde, Necip Fazıl’a övgüler düzerek, onun sırtından geçinmeye, piyasada var olmaya çalışanlar. Necip Fazıl mukallitleri ve pohpohçuları… Bunlar, Büyük Doğu’nun “Şahsiyetçilik” davasına yüzde yüz zıt olmakla, çapsız, ezik, yerine göre de davayı kendi nefsleri adına kullanmaktan zerre imtina etmeyen yüzsüz, münafık ve hain tipler. Üstad bunlar hakkında, “Böyle anlaşılmaktansa, anlaşılmamış olmayı tercih ederim!” demiştir. Kimine homongolos, kimine puşt, kimine hain, kimine baba horoz taklidi yapan celfin… neler dememiştir ki…

Kimi müteşair, kimi sözde mütefekkir, kimi siyaset esnafı sözde aksiyoner sahte kahraman, kimi şu, kimi bu…

Bunlar, Büyük Doğu’nun gerçekleştiricileri değil, yolunu kesici, mânâsına kıyıcılar.

Bundan dolayıdır ki, Kumandan’ı sevmediler, sevmezler. Onun samimiyetini ve bu samimiyetin yakıcılığını, Büyük Doğu’yu işlerine geldiği gibi kullanmalarına mani olduğundan kendilerine mani olarak gördüler, görüyorlar. Bundan dolayı da Yürüyen Büyük Doğu demek olan İbda’yı ağızlarına almaz, almazlar. Büyük Doğu derler, Üstad derler ama İbda ve Salih Mirzabeyoğlu diyemezler. Onu da ancak tehlikesiz bir şekilde olursa ağızlarına alabilirler. Samimiyetle davaya iştirak edip fedakârlık yapmak, risk almak adına değil de bilmişlik, ukalalık ve güya mazlum hâline sahip çıkıcılık adına.

Kumandan 1999’da onları da düşman karşısında erkekçe dik durmaya, yanında saf tutup kava etmeye davet etmişken bundan kaçtılar, sıvıştılar, ortada görünmediler ama ne zaman tehlike bertaraf edildi ve düşman yenildi, onlar da Kumandan’ın aksiyonunu alkışlamaya ve sahiplenmeye değil -sahiplenecek samimiyetleri olsa zaten yanımızda olurlardı-, mazlumluğuna ağlaşmaya çıktılar. Ve, tehlike bertaraf edildikten, yangın söndürüldükten sonra, Kumandan’ın tabiriyle, sönmüş yangını tükürerek söndürmek gibi bir kahramanlık edası takınıyorlar; dik durmaktan bahsediyorlar…

Bunlar, kendileri de davada bir yiğit olup davanın en yiğidi Kumandan’ın yiğitliğine, kahramanlığına methiye yazmak, onun yanında yer alıp risk alarak erkekleşmek yerine, mazlumluk üzerinden ağlayıp sızlanmanın, risksiz, fethedilmiş alanda fatihçilik oynamanın, Kumandan’ın yere serdiği leş üzerinde fatih pozu vererek kitleden alkış almanın derdinde oldular.

Necip Fazıl’ı, işlerine geldiği yerde, işlerine geldiği gibi kullanmayı severler, ama Kumandan’ın politikasını görmezden gelirler. En fazla da bu günlerde Üstad’ın CHP’ye karşı olan sözlerini kullanıyorlar. Sanki Üstad o sözleri bunlar iktidara gelsin ve davayı şahıslarında rezil etsinler diye sarfetmiş gibi. Mesela, Yürüyen Büyük Doğu’yu temsil eden ve katlinde parmaklarının olduğu Mirzabeyoğlu’nda, Üstad gibi CHP karşıtlığı üzerinden bir politika görülmez. Bilakis, bunların sahip çıktığı Özal haini, Kumandan’ın düşmanıdır. Kumandan, aralarında CHP’nin de bulunduğu o zamanki muhalefete, aralarındaki sürtüşmeyi bir yana bırakarak Özal’a karşı birlik olmalarını ve Özal’ı iktidardan düşürmelerini salık vermiştir; Kumandan’ın bu sözleri “Adımlar” kitabında kayıtlıdır. Yani, “CHP’ye karşı muhafazakârlar, sağcılar, milliyetçiler, yerli ve milliler birlik olsun, aman Özal iktidardan gitmesin sonra CHP gelir ha!” dememiştir…

Yani Necip Fazıl’ın muradı olan, Yürüyen Büyük Doğu’yu temsil eden İbda’da Üstad’ın kendi zamanında yürüttüğü politikaya zahirde ters bir görüntü vardır ama zaten Üstad bunun için Kumandan’a, “Büyük Doğu’ya karşı olmadan söyleyin!” diyerek ruhsat vermiştir. “Büyük Doğu’nun muradına uygun olarak, zamanında benim söylediklerime ters görünecek şeyler de söyleyebilirsiniz” mânâsına yolu göstermiştir…

Nitekim, Üstad, zamanında “Amerikan politikasını tutmak kerhen tek yol” derken, Kumandan anti-emperyalizm çizgisinde Amerikan politikasına karşı tavır almıştır.

Bu sözleri ve yaptıklarından dolayı Kumandan çokça eleştirilmiş, Necip Fazıl’ın davasına ihanet etmekle de suçlanmıştır. Hatta bunda en başı bizzat Üstad’ın ailesi de çekmiş, Üstad’ın vefatından sonra Kumandan’ın aleyhine yazılar da yayınlamışlardır. Fakat Kumandan, Üstad’dan aldığı icazetle bunlara dönüp bakmamış ve Yürüyen Büyük Doğu’yu yürütmeye devam etmiştir.

Ve süreç içerisinde İbdasız Büyük Doğu’cular diye bir şey de çıkmıştır.

Kendileri de Büyük Doğu’cu ama İbda’yı kabul etmiyorlar. İbda olmadan, İbdacı olmadan da Büyük Doğucu olunabileceğini iddia ediyorlar. Bundan dolayı da Kumandan’ı cepheden karşılarına alamadıkları yerde, görmezden geliyor, ademe mahkûm ediyorlar. Hakkında konuşmak gerektiğinde de mazlumluğunu dile getiriyor, mazlumluğuna sahip çıkıyorlar.

Üstad’ın bayrağı devrettiği genci inkâr edip Büyük Doğuculuk oynayacaklar. O genci kabul etseler, orada tehlike var, risk var… Makamlarını takan yok. Kendilerini adam yerine koyan yok. Kısacası mama yok… Teyze adamlıkları görülecek. Sahte kahraman olarak piyasada gezinemeyecekler. Biz varız diyemeyecekler. O koltuklarda oturamayacak, emanetin ehline müracaat etmeleri gerekecek.

Kumandan’ın Telegram’la katledilmesinin arkasındaki gerçek hikâye de budur. Onların küffârla yaptığı işbirliğine tehdit ve bütün sahteliklerinin ortaya çıkmasının vasıtası turnusol kağıdı olduğu için. Zira sahtelikler, gerçek fikir merceğinde hemen gözküverir.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: