GENÇ LİNÇLEMENİN FAZİLETLERİ
Selim GÜRSELGİL
Bir lise öğrencisi, Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle önce korkunç bir linç kampanyasına maruz bırakıldı. Linç kampanyasına koca koca herifler, sözümona sanatçılar da katıldı. Bunların Disney+’a gıkları çıkmıyordu. Karşılarında bir lise öğrencisi olunca yalınkılıç en önde savaştılar. Ve lise öğrencisi, bu ikiyüzlü gürûh ile onların muhafazakâr kardeşlerinin gayretiyle tutuklandı, hapse atıldı.
Bunu yazın bir kenara. Bunu unutmayın. Seçim zamanı karşınıza gelip “vatan elden gidiyor, bu seçim bütün seçimlerden daha onemli” dediklerinde hatırlatın.
Bunu, şimdiye kadar güya İslâm’a hakaret içerikli -Sezen Aksular, Gülşenler dahil- hicbir linç kampanyasına katılmamış biri sıfatıyla söylüyorum.
Bu linç kampanyası ve sonrasında zindan, Türkiye’nin ruh hastalığıdır. Bu hastalığı da CHP-AKP sahte kutuplaşması beslemektedir.
Ergenler de cürüm işlerler. Evet ama bu bir cürüm değil, kabahattir. Ergence bir harekettir. Asıl cürüm bu kabahati düzeltmenin yollarını aramak yerine korkunç bir gürültüyle linç edilmesi ve zindana atılmasıdır. Toplumsal cürümlerin de toplumsal bedelleri olur. Daha kötüsü gelir.
Ben lisede öğrenciyken başıma bir olay geldi. Ayıp söylemesi sıkıştım ve tuvalet arıyordum. Hepsi kapalıydı. Bir duvar kenarına işedim. Polis gördü. Beni karakola götürdü ve terörist muamelesi yaptı. Öyle bir dövdüler ki, o günden sonra hiçbir kuruma saygım kalmadı. Her şey değişti.
Diyeceğim bu kadar. Ezip geçtiğiniz genç ya tavşan olur, ya aslan. Tavşan olursa hayattan bir genç koparmanın zaferiyle avunabilirsiniz. Ama aslan olursa korkun. Onun celadeti er-geç sizi bulacaktır.
Maalesef Türkiye’nin hikâyesi budur. Sağıyla soluyla herkes bu tornadan çıktı.