DOĞU-BATI HESAPLAŞMASINDA SON DURUM

Âlâaddin Bâki AYTEMİZ

Savaş zahirde Ukrayna-Rusya savaşı olarak tecelli ediyor olsa da esasında bir NATO-Rus savaşı… Hatta daha da ötesi, savaş, esasında Doğu-Batı hesaplaşmasının bir cephesi…

Bu savaş, 1991’de Amerika’nın Irak’a saldırısı ile başlayan Haçlı saldırılarının kendi zamanında, günümüzde mahalli bir tecellisinden ibaret. Sovyet Rusya’nın yıkılmasının ardından ilk defa kendi içinde birliğini az çok sağlayan Batı, son ve som hesaplaşma hâlinde Doğu’ya karşı başlattığı Haçlı saldırlarında, zaman ve mekâna göre Doğu adına karşısına kim çıkarsa ona saldırmakta.

Irak’la başlayan bu saldırlar, Afganistan, Libya, Suriye, Yemen, Rusya şeklinde devam etmekte. Bu süreçte BOP’u, renkli devrimleri, Arap Baharı’nı, İbrahim Anlaşmalarını, Afrika ve Güney Amerika da dahil yeryüzünün her bir köşesinde devam eden mücadeleleri hep bu çerçevede ele almak gerekmekte: Doğu-Batı hesaplaşmasının mahallî tecellîleri…

Batı’nın ulaştığı her yer Batı’dır tesbiti ile birlikte ele alırsak, bugün Batı’nın ulaşmadığı neresi var? Dolayısıla, bugün dünya üzerinden basılan her bir tetiğin ateşlediği her bir mermi, isterse en adi sebepten kaynaklı sosyal bir hadise nevinden olsun, son tahlilde Doğu-Batı hesaplaşmasına dairdir. Unutulmasın ki, sosyal hadiseler de siyasîdir.

Batı kendisini üç ana vahide irca eder: Hıristiyanlık ahlâkı, Yunan aklı ve Roma nizâmı… Bu gün bu üç vahidi sırasıyla Protestanlık ahlâkı, transhümanizma materyalizmi ve Anglo-Sakson Amerikan nizâmına temsil ettirerek ilerleyen Batı, kendi içinde sağlamış olduğu bu birlik sayesinde dışa karşı topyekûn bir saldırıya geçmiş bulunuyor.

Bugün kendisini temsil eden en ileri derecedeki siyasetçisi ağzından, Batı’yı cennet bahçesine, Batı dışı dünyayı da bu cennet bahçesini yok etmek isteyen vahşîlere benzeten Batı, kendi aralarındaki çekişmeler bir yana, cennetlerini koruma içgüdüsüyle dış dünyayı dize getirmek ve ebedî hegemonyasını inşa etmek istemekte.

Batı, kendi birliğini tesis etmişken, vahşilerden ibaret bir dünya olarak tahayyül edilen ve kendisine saldırılan Doğu’da böyle bir birlik -en azından Batı çapında- şimdilik tesis edilebilmiş olmamakla birlikte, Batı’nın artan saldırıları ile eş değer bir seyirde birlik arayış ve çabları da devam etmekte…

Rusya’ya karşı Ukrayna piyonunu ileri süren ve böylece hem Rusya’yı zayıflatmayı hem de Rusya’nın kapasitesini görmeyi uman Batı, umduğuna nail oldu. Evet, Ukrayna artık uzatmaları oynuyor ama Batı’nın bu işi burada bırakmayacağı da kesin. Ukrayna’dan çıkardığı derslerle yeni hamler için yeni piyonlar hazırlamaya şimdiden başlamışlardır.

Bundan sonra artık Ukrayna, savaşı kaybettiği bedaheti ile posası çıkana kadar Rusya’ya ne kadar fazla zarar verebilirse o kadarının kâr addedileceği bir pozisyonu temsil etmekte.

Batı’ya karşı Doğu’nun birinci vazifesi birliğini tesis etmek… Doğu’da, Batı gibi etrafında birliğin tesis edilebileceği bir fikir ve ruh birlikteliği mevcut görünmüyor. Buna rağmen Batı’ya karşı olmak ve basit maddî zaruretlerin gereğini yapmak şeklinde ortaya çıkan pragmatik tedbirler üzerinden süreç yürütülmeye çalışılıyor. Sırf bu basit madde tedbirleri bile Batı’yı ürkütmeye yeterken, bir de Doğu’nun kendini irca edeceği vahidler etrafında birleşebildiğinde neler olacağını hayal edebiliyor muyuz?

Yazıyı bitirmişken maile düşen sevindirici gelişmeleri havi aşağıdaki makaleyi de okuma parçası olarak buraya ekliyorum:

RUSYA-TALİBAN İŞBİRLİĞİNE DOĞRU

İslam ÖZKAN

Taliban hâlâ Rusya devletinin terör örgütü olarak tanımladığı bir güç. Ancak görünen o ki, son zamanlar da bu durum değişiyor, uluslararası ilişkilerde ideolojik yaklaşımlar yerini jeopolitik kriterlere bırakıyor. Taliban’ın durumu da Rusya’dan çok farklı değil.

Rusya, Ukrayna’da devam eden savaş nedeniyle NATO ülkelerinin yarattığı boğucu baskıdan kurtulmak için ilginç ilişkilere girebiliyor, enteresan bir takım ittifakların kuruluşuna zemin hazırlayacak adımlar atabiliyor. Ukrayna savaşı nedeniyle maruz kaldığı izolasyonu aşmak, Rusya için hiç de kolay değil elbette. Bu onu bazı stratejik kararlar alma, daha önce hiç planı olmadığı hâlde bazı bölgelerde rol alma ve bazı dengeleri değişmeye zorlama gibi yönlere doğru itebiliyor. Aynı şey Ukrayna için de geçerli. Geçtiğimiz gün Arap basını, Sudan’da, orduyla çatışma içerisinde olan Hızlı Destek Güçleri’ne karşı düzenlenen operasyonlara Ukrayna ordusunun dronlarla ve çeşitli teknolojik aygıtlarla katıldığını açıkladı.

Ukrayna’nın Afrika’da ne işi var, Ukrayna bölgesel yayılma ve süper güç olma eğilimi ve arzusu olan bir ülke değil… Nasıl oluyor da savaşmak için Sudan’a ekiplerini gönderiyor? Bunun çok basit bir yanıtı var Çünkü Wagner güçleri Sudan’da uzun süredir var ve Hızlı Destek güçlerini destekliyor, onlarla birlikte madenlere musallat oluyor. Ukrayna savaşı bu anlamda sadece Rusya için değil, çok farklı ülkeler arasındaki ilişki ve dengeleri etkilemiş durumda.

Rusya’nın Afrika ülkelerinden sonra rotayı doğrulttuğu yerlerden biri de Afganistan. Rusya ABD’nin ülkeden çekilmesinden sonra belki doğan boşluğu doldurmak Orta Asya’daki ABD karşıtı ittifakı güçlendirmek için Taliban hareketiyle daha güçlü ilişkiler kurmaya çalışıyor. Meseleyi enteresan kılan şey Rusya’nın el-Kaide ile ilişkisi ve İslami radikalizme himaye sağladığı gerekçesiyle Taliban’la arası çok önceden beri açık olması.

Hatta Taliban hâlâ Rusya devletinin terör örgütü olarak tanımladığı bir güç. Ancak görünen o ki, son zamanlar da bu durum değişiyor, uluslararası ilişkilerde ideolojik yaklaşımlar yerini jeopolitik kriterlere bırakıyor. Taliban’ın durumu da Rusya’dan çok farklı değil. O da benzer hatta belki de daha güçlü bir izolasyonla karşı karşıya. Rusya Taliban’ı resmi olarak terör örgütü olarak görmesine rağmen Rusya, Taliban’ı ekonomik forumlara davet etti ve ortak projeler yürütmek için görüşmeler yaptı.

Taliban’ın Batı karşıtı ideolojisi de Moskova’nın beklentilerini artıran bir husus. Moskova, işsizlik ve ekonomik kriz gibi ağır sorunlarla boğuşan Taliban’a destek vaat etmiş olabilir. Bunun karşılığında ise ABD’nin bölgedeki elini zayıflatacak bir müttefik edinmenin yanı sıra yeni ticaret yollarına erişimi de güvence altına almayı planlıyor. Rusya’nın Batı ile ilişkileri kötüleştikçe Kremlin’in Taliban’a bakışı da değişti. Ağustos 2021’de Taliban Kabil’e yaklaştığında Batılı diplomatlar elçilikleri kapatmak ve boşaltmak için acele ettiler.

Ancak Rus Büyükelçiliği açık kaldı ve ele geçirilmesinden sonraki iki gün içinde Rus Büyükelçi Dmitry Zhirnov, Taliban temsilcileriyle görüşen ilk yabancı diplomat oldu. Bu görüşmeden sonra Zhirnov Taliban savaşçılarını birdenbire “makul adamlar” ilan etti ve Taliban Rus elçiliğinin güvenliğini sağlamaya başladı.

İlk olarak, Rus büyükelçiliğinin konsolosluk bölümünün kapatılması nedeniyle Afganların Rus vizesi alması zorlaştı. İkincisi, Kabil’de Afganlarla yapılan son görüşmelere bakılırsa, pek çok kişi Rusya’yı, insansız hava araçlarının düzenli olarak başkenti vurduğu tehlikeli bir yer olarak görüyor. Üçüncüsü, önceki kültürel araçlar kaybedildi. Afganistan’da dil eğitimi gibi büyük ölçekli Rus eğitim veya kültür programları yok ve kimse bunları organize etmek istemiyor gibi görünüyor.

Ekonomik ilişkiler de iyi durumda değil. Ülkenin Ulusal İstatistik ve Enformasyon Kurumu’na göre 20 Mart 2023’te sona eren 12 aylık dönemde Afganistan’ın 289 milyon dolarlık ithalatının sadece %4’ü Rusya’dan geldi. Rusya, Afganistan’ın ithalatının %20’sini sağlayan İran, Çin (%18) ve Pakistan (%16) gibi ülkelerin çok gerisinde kalıyor.

Moskova, Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan doğalgaz boru hattının inşası ve Özbekistan ile Pakistan’ı birbirine bağlayan trans-Afganistan demiryolu gibi Afganistan’ı ilgilendiren bir dizi iddialı projeye ilgi duyduğunu açıkladı. Ancak Afganistan’daki güvenlik sorunları nedeniyle bu projelerin hayata geçmesine daha çok var. Geçen yıl Rusya’nın Afganistan’a yılda bir milyon ton benzin, bir milyon ton dizel ve 500.000 ton sıvılaştırılmış doğal gaz tedarik etme sözü verdiği bildirilmişti.

Buna ek olarak Moskova’nın Afganistan’a her yıl iki milyon ton buğday sevk etmesi öngörülüyor. Taliban’ın Rusya ile daha fazla işbirliği istediği açık. Rus yetkililerle yapılan her görüşmede ikili ilişkileri yeni bir düzeye taşımak ve vize kurallarını kolaylaştırmak için bir plan arıyorlar. Taliban’da işbirliği konusunda baya arzulu. Rus yetkililerle yapılan her görüşmede ikili ilişkileri yeni bir düzeye taşımak ve vize kurallarını kolaylaştırmak için bir çıkış yolu arıyorlar. ABD’nin çekilmesinin ardından Taliban için Batılılardan bir beklentisi olamazdı zaten. Çekilme, Batılıların aynı zamanda Afganistan’la ilişkilerinin zayıflaması, karşılıklı olarak beklentilerin azaltılması demek.

Terörizm meselesi de öyle Batılıların abarttığı kadar değil. Afganistan Batılı anket ve araştırmalarda hâlâ terörizm için en tehlikeli ülkelerden biri olarak gösterilse de terör eylemlerinde ciddi gerileme var. He ne kadar geçen sene Eylül ayında Kabil’de Rus büyükelçiliğine yapılan intihar saldırısında iki Rus diplomatı hayatını kaybetse de saldırılar Taliban öncesi döneme göre yüzde yetmiş beş azaldı. O yüzden terör argümanı Rusları Taliban’la ilişkilerini geliştirmekten alıkoyacak bir şey değil.

Moskova, eninde sonunda Taliban’ı Rusya’nın terör örgütleri listesinden çıkaracak ve Kabil’deki hükümeti tanıyacak. Şayet Taliban da arzulu olursa Rusya-Afganistan ilişkilerinin gelişmemesi için hiçbir neden yok. Ekonomik olarak hâlâ Rusya’nın Afganistan’la ekonomik ilişkileri oldukça zayıf. Çin’in ithalattaki payı yüzde yirmi iken Rusya’nın sadece yüzde dört. Ancak ekonomik ilişkileri derinleştirmeye kararlı olan Kremlin’in adımları sayesinde bu engeller yavaş yavaş kalkacak gibi görünüyor. (https://www.politikyol.com/rusya-taliban-isbirligine-dogru/)

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d