FİLİSTİN DİRENİŞİNİN SİLÂHLARINA ZAFER!
Ayhan SÖNMEZ
7 Ekim; İsrail’in her şeye kadir olduğu yönündeki yanlış imajı bir kez daha yerle yeksan eden ve bir halkın imânlı ve kararlı olduğunu ispatlayan, “El-Aksa Tufanı” operasyonu, Filistin halkının özgürlük ve istiklâl mücadelesinde bir dönüm noktasıdır. Netice alacak tek gerçek organize silâhlı mücadeledir.
İyi organize edilmiş bir operasyon sırasında, tüm Direniş örgütlerinden (FKÖ, Filistin İslami Cihad, Hamas, El Fetih vb.) yüzlerce savaşçı, tam bir gizlilik içinde, Gazze sınırına yaklaşarak İsrail ordusunu şaşırttı ve İsrail topraklarını geçti. Polis karakolları ve ordu kontrol noktalarını ele geçirip, çok sayıda silâh ve askeri araca el koyarak Gazze’ye naklettiler.. Aynı zamanda Direniş’in İsrail şehirlerini hedef alan binlerce roket fırlatması işgâlcilerde paniğe sebep oldu.
İsrail’in Aşkelon ve Sderot şehirlerinde Filistinli militanlar polis karakollarını ve hapishaneleri ele geçirdi. Yaban ellerden gelip gasbettikleri Filistin topraklarında güven ve huzur içinde bir hayat kurabileceklerini zannederek yerleşen Siyonist işgâlciler, canlarını kurtarmak için panik içinde kaçışıyorlardı. O kadar ki, birçoğu ülkeyi terk etmek için havaalanlarında soluğu aldı.
Filistinli direniş savaşçıları, yüzlerce asker ve sivil yerleşimci kılıklı İsrailli işgâlciyi, istilâcıyı ele geçirip tutukladı. İsrail işgâli altındaki Filistin topraklarında yüzlerce İsrail askeri ve sivil yerleşimci kılıklı silâhlı istilâcıyı etkisiz hâle getirirken, askerler arasında Gazze Tümeni komutanı Tümgeneral Nemrut lakaplı Aloni de vardı.
Onlarca yıldır ilk kez, İsrail’le savaşan Arap ülkeler de dahil Filistinliler, 1948 ve 1967 saldırı savaşlarında yapılamayanı da yaparak, Siyonistlerin ele geçirdiği toprakları silâh zoruyla tekrar ele geçirebilmişlerdi. Bu fetih şimdilik geçici de görünse, istikbâli şekillendirecek bir hamleydi. Sderot, Nahal Oz, Magen ve diğer yerlerde elde edilen bölgelerin yanı sıra Direniş savaşçılarının ele geçirdiği Erez sınır kapısı da mühimdi.
Ertesi gün, yani 8 Ekim’de, Filistin Direniş savaşçılarından oluşan gruplar sınırı geçmeye ve bölgeyi tam olarak kontrol edemeyen Gazze’ye mücavir, işgâl altındaki Filistin topraklarına doğru ilerleyen İsrail ordusuna karşı operasyon yapmaya devam etti. Gazze’den İsrail’e roket atışları hız kesmeden devam etti.
Paniğe kapılan İsrail, Gazze sınırı yakınındaki kara kuvvetlerinin tamamen çökmesinin ardından kendi topraklarının içini bile bombalamaya başladı, Gazze’deki hastaneleri vurdu ve sağlık personelini ve gazetecileri öldürdü. İsrail’in Gazze’deki bombardımanında şu ana kadar öldürülen Filistinli sivillerin sayısı 13 bini aşarken, bunların 3’te 2’si kadın ve çocuklardan oluşuyor, yaralılar ise on binlere ulaştı. Aynı zamanda İsrail ordusu Batı Şeria’da Direniş’le dayanışma gösterilerinde ve İsrail ordusunun Cenin, Nablus, Tulkarem ve diğer şehirlerdeki mülteci kamplarını işgâl etmesiyle çıkan çatışmalarda bir çok Filistinliyi öldürdü ve yüzlercesini yaraladı.
Bombalamaların ve sivillere yönelik toplu katliamların Direniş’i ve Filistin halkının ruhunu sarsmadığını gören Siyonistler, 27 Ekim’de Gazze’de kara operasyonlarına devam etme kararı aldı. Bu operasyonların sonucu, Gazze topraklarını Siyonist işgalciler için aşılmaz bir kaleye dönüştüren Direniş savaşçıları tarafından 150-200 arası İsrail ordusu zırhlısının imha edilmesi ve belirtilmeyen sayıda askerin etkisiz hale getirilmesi oldu. (İsrailli bir kaynağa göre İsrail ordusu kayıpları 10 bini geçmiş durumda)
Aynı zamanda, Direniş, Gazzze’ den hariç Batı Şeria ve Güney Lübnan’daki Siyonistlere karşı yeni savaş cepheleri açarak onları yerleşim birimlerini boşaltmaya ve askeri kuvvetlerinin büyük bir bölümünü oraya göndermeye zorladı.
Siyonistler daha önce Gazze’ye yaptıkları tüm işgâllerde hedeflerinin “Hamas’ın yok edilmesi” olduğunu açıklamışlardı. Bunu başaramamakla kalmadılar, 2023 yılında en büyük bölümünü Hamas’ın oluşturduğu Direniş her zamankinden daha güçlü olarak hareketlerin inisiyatifini ele geçirdi ve Siyonistleri askerî üsleri ve yerleşim yerleri içinde vurdu.
Anglo-Amerikan hegemonyasında başı çeken ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, İtalya, Almanya ve diğer emperyalist ülkeler Siyonistlere tam desteklerini ilân etmekte gecikmediler; ve tabiî işbirlikçileri. (Kimi işbirlikçiler de karşı görünme zarureti altında Filistincilik yaparak İsrail’e destek olmaya devam etmekte, AKP iktidarı gibi.)
Filistin halkı 75 yıldır özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele ediyor. Filistin’de siyasî bağlantılar birkaç kez değişti, ancak özgürlük ve bağımsızlık arzusu bastırılamaz kaldı. Nesilden nesile aktarılır. Savaş alanında şehit düşenlerin yerini yeni savaşçılar alıyor. Hiç abartmadan Filistin halkının tüm insanlığın özgürlük ağacını suladığını söyleyebiliriz. İnsan onurunun, kararlılığının, cesaretinin ve fedakarlık isteğinin parlak bir işaretidir 7 Ekim.
Siyonistler, tüm dünyanın emperyalistlerini ve burjuva güçlerini yanlarında bulunduruyor.
Buna mukabil Filistin halkı, dünya çapında benzeri görülmemiş kitlesel gösterilere katılan, Filistin özgürlüğü ve Direnişiyle önyargısız bir şekilde dayanışma için haykıran yüz milyonlarca insana sahiptir. Antisiyonizm hiç bu kadar derin dip dalgası hâline gelmemişti.