ADIMLAR, KİMSEYE “TEŞEKKÜR” ETMİYOR! / 12 Kasım 2018
ADIMLAR’DAN:
ADIMLAR, KİMSEYE “TEŞEKKÜR” ETMİYOR!
(İlk yayın tarihi: 12 Kasım 2018)
Gün geçmiyor ki yeni bir cinnet haberiyle gözümüzü açmayalım.
Cinnet sadece dışta değil, “kafayı yeme” mânâsına “iç”te de tüm sirayet edici gücüyle olabildiğince hâkim.
25 Mart 2015 tarihinden sonra, yani ADIMLAR‘ın “iç”teki kışkırtmanın da cesaret vermesiyle tüm kadrosunun yok edilmesine yönelik uğradığı saldırıdan (“Yeni İman Gençliğine yapılan saldırı”) ve bu saldırıda şehit olan büyük mücahit Ünsal ZOR‘un ardından, arsızca, vicdansızca, ahlâksızca bizi “ılımlı” iktidara boyun eğmeye zorlayanlar, aynı tutumu Kumandan’ın katledilmesinden sonra da sergilemeye devam ediyorlar.
İktidara teşekkür etmemizi, onun başına “Allah senden razı olsun” dememizi ve bu şekilde “biat” ettiğimizi göstermemizi istiyorlar. Bu amaçla da İBDA mensuplarının zihnini bulandırmak, iktidarın etkisini her geçen gün biraz daha onlar arasında yayabilmek için, her türlü kutsalı istismar edebileceklerini pervasızca gösteriyorlar.
Peki ne diye teşekkür edeceğiz ve Allah için sergiledikleri hangi eylemlerinden dolayı yalancılara “Allah razı olsun” diyeceğiz?
“2002’den beri iktidarsınız, sizin bu iktidar döneminizde gece gündüz askeri bir disiplin içinde zihin kontrolü-TELEGRAM işkencesi gören ve bu işkenceyi eserleriyle anlatarak Türkiye’nin gündemine oturtan İBDA Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, yine sizin döneminizde 4 Mayıs 2018 tarihinde uğradığı bir suikastle şehit edildi. Anlaşılıyor ki, O’nun tasfiyesi gayesiyle tüm bu insanlık dışı suçlar işlenirken, siz, ne “zihin kontrolü işkencesi”nden ve ne de Kumandan Mirzabeyoğlu’nun katledilmesinden tek cümlecik olsun bahsetmediniz. İyi ki tüm bu süreç içinde hep siz iktidardınız, Allah sizden razı olsun, size ne kadar teşekkür etsek azdır!“
Böyle mi diyelim, bu şekilde mi teşekkür edelim? Katillerinden “Allah razı olsun” diyip onlar için Allah’a kevser cennetini nasip etmesi için duâ mı edelim?!
Hayır efendim! İsteyen, istediğine istediği teşekkürü-duâyı etsin ama, Adımlar Kumandan Mirzabeyoğlu’na sadakatle bağlı olan İBDA bağlılarından başka hiç kimseye teşekkür etmiyor.
Kumandan’ı katleden insanlık düşmanlarını, eğer bu çeteyle ilişkisi yoksa, Erdoğan başta olmak üzere tüm iktidardan ortaya çıkarmasını talep ediyor; bu talebini de “örgütlemek” için canla başla çalışıyor. İşini yapmayana, işini yapmayarak da katillerin işini kolaylaştıran ve onların önünü açanlara hangi onur sahibi dava adamı teşekkür edebilir? İşini yapmadığı için hesap sorulması gereken bir makama teşekkür etmek, ona duâ etmek hangi anlayışın ve zekanın ürünü olabilir? İBDA mensuplarının zekâsının bu kadar mı yerlerde süründüğü zannediliyor?
Ayağına taş dokunsa, kıymık batsa Kemalist rejimden ve bu rejimi yürüten iktidarlardan bilenler, size ne oldu da Kumandan’ın işkence gördüğü ve sonrasında da bir suikastle katledildiği dönemin iktidarına teşekkür ediyor, Allah’tan razı olması için duâ ediyorsunuz?
İktidarın dikkat nazarını çekmek için kafa uzatarak “ben burdayım, beni al, beni al!” mânâsına algılanmaya gayet müsait bu teşekkürlerinizle, nasıl bir menfaat sağlamaya çalışıyorsunuz?
Kumandan katledildiği hâlde, iktidara toz kondurmayan bu tavrınızın sebebi nedir?
“İlişkilerinizin” ve “yüksek siyasetinizin” mahiyetini İBDA bağlıları bilmediğinden, bu soruların cevabını merak ediyorlar. İktidarın etkisini onlar arasında yaymaya çalıştığınıza göre, bu soruların cevaplarını öğrenmek de en tabiî hakları olsa gerek.
İşin içinde “döneklik”, “hainlik” ve ” etki ajanlığı” mânâsına teslimiyetçilik yoksa, muhakkak ki, makul bir cevabınız vardır.
Adımlar’a duyduğunuz kin ve öfkenin milyonda birini, Kumandan’a yapılan işkenceye mani olmayan, sonunda da katledilmesini seyreden ve suskunlukla geçiştiren bir iktidara duymamanızın nasıl bir “yüksek menfaat” için olduğunu, yaygara ve çığırtkanlığı bırakarak anlatırsınız diye ümit ediyor İBDA bağlıları.
İktidarın etkisini Kumandan’ın biatlıları arasında yaymaya çalışanlara dikkatlice bakın, iktidarın etrafına yuvalanmış katiller, kanlı ellerini yıkamaya bile tevessül etmezken, onlar nasılda iktidarı temize çıkarma ve ona toz kondurmama telâşı içindeler.
Sizce, neyin karşılığı olarak bunu yapıyorlar?
Peki, Kumandan’ın fedâileri bu “telaş“a boyun mu eğecekler? Neyle muhatap olduklarının zerre şuurunda olmadığını düşündüğümüz bu idraksizlere, bu işin çocuk oyuncağı olmadığını göstermeyecekler mi? Bu “teşekkürcüler”in zihinlerde meydana getirmeye çalıştıkları “umutsuzluğa” teslim mi olacaklar?
“Aydın sorumluluğu”nun ayaklarını yere bastırarak “gerekeni” yapacaklar mı yoksa, okuyan, üzerinde hiçbir tesiri olmayan hissiz, tatsız, tuzsuz cümlelerle hem kendilerini hem de başkalarını oyalamaya devam mı edecekler?
İBDA-Adımlar olarak, her sahada verme gayreti içinde olduğumuz örgütlü mücadelemize ve İBDA’ya nisbetle geliştirmeye çalıştığımız devrimci siyasetimize hâkim HİS olarak ifâde edelim ki;
Kötülüğün merkezleri tamamen yerle bir edilip yok edilmezse, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da onları diriltmek isteyenler her zaman var olacaktır. Bu sebepten dolayı insanlık düşmanlarının umutları, son zerresine kadar yok edilmeli.
İBDA Mimarı’nın katledilmesi, içinde yaşadığımız zaman diliminde işlenebilecek en büyük suç ve yapılabilecek en büyük kötülüktür. İnsanların, insanlık adına besledikleri ümitleri öldürme kastı taşıdığından dolayı da iki kez en büyük suçtur.
Bu suçu işleyenlerle birlikte, bu kötülüğe bilerek sessiz kalanlar ve hadiseyi çarpıtanlar bizim nazarımızda Müslüman olmadıkları gibi, insan da değiller! Sessiz kalan herkes; makâmı, ideolojik ve siyasi kimliği ne olursa olsun, insanlığa karşı işlenmiş bu suçun ortağı ve kötülüğü yapanın tâ kendisidirler.
Suça engel olmanın ve kötülüğe mani olmanın veya faili cezalandırmanın yegâne yolu, suçlunun gizlendiği barınağı ve kötülüğün yuvalarını içindekilerle birlikte bir daha kurulamamacasına ortadan kaldırmaktır.
Hak ve halk adına bu soylu ve asil eylem gerçekleştirildiğinde, bahsi geçen barınak ve yuvaların kötülük kokan dehlizlerinden emin olun ki, katillere ve onların gizli-açık işbirlikçilerine ait suç dosyaları tek tek ortaya çıkacaktır.
İBDA Mimarı’nın ve Ünsal ZOR başta olmak üzere, tüm şehit ve mazlumların intikâmı için, bu terör merkezleri temellerinden öyle bir yok edilmeli ki, dünya durdukça bu “öç alma” destanı nesilden nesile anlatılsın ve yine dünya durdukça hiç kimse ve hiçbir iktidar, bir daha, yer ve gök ehlini dahi dehşete düşürecek ve işlendiği toplumun üzerine Allah’ın gazabını çekecek böyle bir insanlık suçunu işlemeyi bırak,aklından geçirmeye dahi cesaret edemesin.
O Büyük Gün, yani ADALET GÜNÜ geldiğinde İBDA bağlıları, Hak ve Hakikat düşmanı katilleri rahatlatacak hiçbir yumuşama emaresi göstermeyecek bir hazırlık içinde olmalı. Yumuşama tavsiyesinde bulunacak olanları da, katillerin akıbetine mahkûm etmeli.
“Yumuşama”, hakikatin yarım veya ağız ucuyla ifâde edilmesi gibidir… Hakikat, hiç “yarım” ifâde edilebilir mi veya yarım ve ağız ucuyla ifâde edilen “hakikat” olur mu? Yumuşama tavrı içinde de Hak ve Hakikat düşmanları hak ettikleri cezaya çarptırılamaz, kazanan yine onlar olur.
Tam bir ADALET istiyorsak eğer, sadece HÂKİMİYET isteğini dile getirmemiz tek başına yetmez. Bu isteğimizde ne kadar samimi ve ısrarcı olduğumuzu inançla ve tüm gücümüzle de göstermemiz gerekir. Öyle bir iman, cesaret ve kararlılıkla hareket etmeliyiz ki, hiçbir güç karşımızda duramasın.
“HAKİMİYET HAKKINDIR!” düsturu “yarım adalet” anlayışıyla pratiğe geçirilemez…
Yer KARTAL “H” TİPİ Cezaevi;
Söz O‘na ait;
“İslâm’da yakarak insan öldürmek yasak. Bak bu kayıtla söylüyorum ki, hepsini tek tek YAKACAĞIM.”
Kast ettikleri ise Telegramcılar…
Adalet Mücadelesi’nde, O’nun VASİYETİ hâlinde bu sözünü de zihninizin silinmeyecek bir köşesine yazın.
ADIMLAR FİKİR-KÜLTÜR-SİYASET PLATFORMU