CARLOS’UN, İSLÂM DEVLETİ DEĞERLENDİRMESİ ETRAFINDA

Gerçek bir Kumandan Mirzabeyoğlu bağlısı olan, dünyanın “The Jackal” lakabıyla tanıdığı büyük eylemci Gönüldaş Carlos – İlich Ramirez Sanchez‘in (1975’te Müslüman olduktan sonra kullandığı ismiyle Salim Muhammed) Türk avukatı Güven Yılmaz ile 9 Ekim 2016 tarihinde gerçekleştirdiği haftalık görüşmesinin yazılı metni sitemizde paylaşıldı.

carlos_the_jackal_islam_devleti_isid_2Sayın Carlos, söz konusu görüşmesinde İslâm Devleti (IŞİD) ile ilgili dikkat çeken değerlendirmelerde bulunuyor. Carlos’un söz konusu değerlendirmelerine zikredilen bazı bölümler her ne kadar Amerikan propaganda makinesinin sözde “Türk Medyası” ayağında kasten cımbızlanarak genelleştirilmekte ve BOP Saldırısı nâm-ı hesabına istismar edilmekteyse de (konuşmasında zikrettiği “İslâm Devleti içerisine sızmış ajanlar” meselesi gibi); kuruluşu, hayatiyeti ve bütün faaliyetleriyle BOP ajanlığını sürdürenlerin bu meseleler üzerinde söz söylemeye hakkı yoktur.

Oturduğu yerden “saha” hakkında yalan-yanlış yapılan “değerlendirme”ler sonrasında, BOP’un kucağında hüküm verenlere karşın, 22 yıldır Fransa’da hapiste dahi olsa Filistin Davası’nın gerçek bir temsilcisi olmaya devam eden, 60-70 ve 80’ler boyunca Barbar Batı dünyasına karşı akınlar düzenleyen, dünya çapındaki birçok eylemin baş aktörü olan Carlos gibi bir Büyük Devrimci‘nin “saha”daki tecrübelerine dayanarak yaptığı değerlendirmelerde dikkat çektiği hususlar birbirine karıştırılmamalıdır.

timthumb-1Bir gaye etrafında teşekkül eden herhangi bir yapıya dışarıdan “ajanların” sızması ancak o gaye etrafında hareket edenlerin meselesi olabilir. O “ajanların” hizmet ettiği ve beslendiği kapıyla açıktan işbirliği yapan ve bu işbirlikçileri destekleyenlerin değil… Bu çerçevede İslâm Devleti kadrolarının da farkında olduğu bu “ajanlar” hakkında izlediği yol çok açıktır: Dabık‘tan geri çekiliş sürecine ilişkin yaptıkları açıklamalar ve daha öncesinde yakalanan ajanları cezalandırış biçimleri (örnek için buraya tıklayınız), “bünye sıhhati“ni temin yolunda Carlos ile aynı kaygıları paylaştıklarını ve gereğini yerine getirmekte olduklarını göstermektedir…

Diğer yandan;

Gönüldaş Carlos’un, İslâm Devleti ile Suriye Rejimi arasında BAAS geleneğinden gelen karşılıklı “anlayış” ile ilgili zikrettiği hususu, daha önce Adımlar Platformu Genel Başkanı Sayın Ali Osman Zor defalarca zikretmiş ve BAAS geleneğinden gelen, genelde “Arap Milliyetçiliği” olarak adlandırılan bu “devlet aklı”nın İslâm Temelli olduğuna dikkat çekmişti…

Önce, Gönüldaş Carlos’un Av. Güven Yılmaz’a geçtiğimiz hafta söylediklerini tekrar okuyalım:

(…)Böyle olunca, bana sorarsanız, bir “anlayış” var, Baasçı temelli bir anlayış var İslâm Devleti direnişi ile -yâni bir nesil sürecek olan bu direnişin zafere kadar savaşacak hakiki ve düşman ajanı olmayan kurucu unsurları ile- Suriye ordusu arasında.

timthumbTürk Solu için Sayın Gökçe Fırat’a verilen son röportajında Ali Osman Zor bu hususu şu şekilde dile getirmişti:

Gökçe Fırat: Ama genelde bizde İslami kesimler hep Irak’a ve Saddam’a karşı çıktılar. Ve IŞİD’in de şöyle bir algısı var; sanki IŞİD enternasyonel bir İslami örgüt. Milliyetçilikle veya Arapçılıkla hiç alakası yok, hata daha çok da Batılılar var. Siz de “IŞİD milliyetçi bir örgüt” diyorsunuz?

Ali Osman Zor: “Milliyetçi” derken onu izah edemedim herhalde: Esad’la olan ilişkilerinde Arap Milliyetçiliği temelinde ittifak yapması kimseyi şaşırtmamalı. Milliyetçiliği ise, evet, milliyetçidir. Yani Arap Direnişi içerisinde milliyetçi olmayan hiç kimse yok. Bütün bölgeye yayılmış durumda zaten bu ideolojisi… Yani “Milliyetçi”-“İslamcı” diye bir ayırım yok orada.

Şimdi Mişel Eflak’ın güzel bir sözü var -Hıristiyan’dı biliyorsunuz-; BAAS ideolojisi der, neticede İslam temelli bir ideolojidir. Kendisiyse Hıristiyan’dır. Bunun aksi düşünülemez. Bugün, Nakşibendi Ordusu’nun milliyetçiliği de “öteleyen, dışlayan bir milliyetçilik” değil. Bilakis, şunu biliyoruz ki Osmanlı’dan sonra sadece Saddam bölgeyi bütün farklılıklara rağmen, dinî, ırkî bütün farklılıklara rağmen sadece o bir arada tutabilmiştir. Zaten bu bütünleştirici tavır bence gözden ırak tutulmamalı. Çünkü Batı’nın Irak düşmanlığında veya bu BOP Projesi’nin muhtevasında bununla karışılacağız.

Mesela “Batı İslam liderlerine karşı” değil, bazı İslam liderlerine karşı! Şimdi o zaman karşı olduğu İslam milletine mensup liderlere baktığımızda hepsinin ortak özelliği kendi ülkelerini, bütün farklılıklara rağmen bir arada tutabilme kabiliyetleri olduğunu görüyoruz. Kaddafi’de de bunu görüyoruz, Saddam’da da bunu görüyoruz, hatta Esad’da da bunu görüyoruz işin doğrusu. Dolayısıyla buradaki milliyetçilik mevcut diğer unsurları dışlayıcı bir milliyetçilik değil; bütünleşmenin esasını kendisinde ortaya koyup bu esas içerisinde bütün diğerlerini de kendi etrafında bütünleyebilen bir milliyetçilik bu.

Aslında bunu tarihte biz de yaşadık. Yani bu manâda bizim milliyetçilik anlayışımız da budur. Şimdi IŞİD’a dönersek, oradaki mesela IŞİD’ın üst kademesi diyelim, altı veya sekiz kişi bilmiyorum, hem Arap olması gerekiyor hem de Iraklı olması gerekiyor. Zaten sadece şu ilkesi bile benim açımdan milliyetçiliği hakkında bir ipucu veriyor.

Ama, yine söylüyorum, oradaki milliyetçilik “faşizm” manasına bir milliyetçilik değil. İslam temelli milliyetçilik de budur zaten aslına bakılırsa. Bundan dolayı, evet, bu manada söylüyorum, en azından zahiren de olsa IŞİD “faşist” manada ırkçılığı çözmüştür. Çünkü içerisinde zenciler de var, Japonlar da var, Endonezyalılar da var.

….

Carlos’un söz konusu görüşmesini buradan okuyabileceğiniz gibi, Ali Osman Zor’un verdiği röportajın tamamını da buradan okuyabilirsiniz.

Bölgede yaşanan süreçte, Amerikan propaganda makinesi tarafından perdelenmeye çalışılan en önemli başlıklarından biri olan bu husus, özellikle Türkiye’deki yazar-çizer takımının şuurlu-şuursuz gözden kaçırdığı temel gerçeklerden biridir.

Aydın KALKAN
ADIMLAR Dergisi

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d